Bu sayfada yazacak olduklarımı teker teker inci gibi seçemedim. Okuyacak olanlara bir eleştiri, umudunu yitiren bir halka bir nebze umut olmak için döktüm kaleme.
1974’ten sonra Larnaka’dan göç eden bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Gerek çekirdek aile ortamımdan gerekse sosyal yaşamdaki çevremizden “İsgele”, “o yanısı” olarak duyduğum, anılar ile acıların harmanlandığı bir ütopya idi Larnaka benim için. Deniz kıyısındaydı anneannemin evi, çocukluğu kalenin etrafında geçmişti dayılarımın, her hafta sonu Hala Sultan’a pikniğe gidilmişti oralarda. Muhabbet vardı, saygı vardı, her türlü yokluğun üstüne umutla bir duvar örülmüştü. Aklımda olan hep buydu. İçinde bulunduğum, yaşadığım yerden her hâlükârda daha güzeldi Larnaka. Benim çocukluğum, bir nesil öncemin çocukluğu gibi geçmeyecekti hiçbir zaman. Onlar zorluğun da huzurun da en iyisini yaşamışlardı. Belki de cidden öyleydi. Kuzeye geçince, Bekirpaşa Su Kemerleri’nden Trodos suyu gibi akan hayat durulmaya,heyecanını yitirmeye başlamıştı ne yazık ki.
Larnaka bilindiği üzere bir liman şehridir. Halen daha da bu özelliğini korumaktadır. Önemli bir ticaret merkezidir. Hayat her haliyle canlıdır. İnsanları genelde tüccar, balıkçı, denizci, sanatçı ve memurdur. Trikomo’ya göç edince bu insanların yapabilecek çok bir şeyi kalmamıştır. Evi ile liman arasında üç beş adım bulunan insanlar doğal olarak balıkçılık yapamaz duruma gelmişlerdir. Genellikle tarımla uğraşmayan Larnakalılar dolayısı ile toprağı da pek verimli şekilde kullanamamıştır Kuzeyde. Önüne gelen herkes memur olmuştur. Üretim tüm ülkede olduğu gibi düşmüş ve “Hazır” mantığının temelleri daha da güçlendirilmiştir.
Hayat tabii bu kadar da basit ilerlememiştir “Yeni İskele” de. 1998 itibari ile ilçe ilan edildi Trikomo köyü. İsmi değişti. Ama bu Trikomo için de bir ilk değildi. Yeni İskele’nin başındaki “Yeni” atıldı, Larnaka’nın Türk semtinin orijinal ismi olan “İskele” tabellaları çakıldı. Bu güne kadar ne basında, ne de gündemde çok sık duyulmadı İskele. Hep bir kenarda durdu. Biraz banal olabilir ama siyasilerin, milletvekillerinin, bakanların, müsteşarların sadece seçim zamanı aklına geldi İskele. Ki neredeyse her hükümette İskele bölgesinden bir bakan bulundu. Sonucunda en çok işsizliğin, beyin göçünün olduğu yer yine İskele değil mi? 35 sene derme çatma bir sağlık ocağının, duvarları ders yaparken tabiri caiz ise öğrencilerin üzerine dökülen Bekirpaşa Lisesi’nin bulunduğu, ilçe olduktan sonra bile senelerce bir devlet dairesi bulmak için 20 km gitmek zorunda olan bu halk ancak bu şekilde unutulmayı, bir köşede oy potansiyeli olarak beklemeyi mi hak etmiştir? Takdir İskeleli’nin.
Şu anda İskele ve İskeleliler’in durumu hiç iç açıcı değildir. Maalesef ki çoğu gençlerin sosyalleşmek için yaptığı kayda değer tek şey İskele Anavatan parkında içki ve sigara içmektir. Burada kötü kötü alışkanlıkları yermiyorum aksine sosyal yaşamı destekleyici, gençlerin yararlı hobiler geliştirebileceği durumların sınırlılığından bahsediyorum. Kişisel bir tecrübemden bahsetmek isterim. Altı yıl önce kendi çabalarımız ile İskele Belediyesi bünyesi altında bir basketbol takımı kurduk. Öğretmenimizle birlikte iki toplumlu kamplara, barış için Kıbrıslı Elen çocuklar ile birlikte aktiviteler düzenlemeye, onları konuk etmeye başladık. Tam başardık derken belediyeden gelen bütçemiz kesildi ve ortada kaldık. Sonrasında ise ben basketbolu bıraktım, takım arkadaşlarımdan bazıları ise farklı takımlara transfer oldular. Yani demek istediğim, sahip olduğumuz potansiyeli de kullanmamıza da izin verilmedi.
Biraz da İskeleliler’in alışkanlıklarından bahsetmek gerek. Mesela folklor. İskele Belediyesi Halk Dansları Topluluğu Kıbrıslı Türkleri tüm dünyada temsil eden, 44 Uluslararası Festival ve yarışmada 12 uluslararası birincilik, 3 dünya üçüncülüğü, 2 dünya birinciliği, 8 uluslararası özel ödül ve 1 dünya özel ödüle sahip bir topluluktur. Ruhu eşsizdir. Ama İskele halkı maalesef folklorun dışına çıkamamıştır ve bu kısır bir döngüdedir. Başka bir aktivite “masgaralık”, “gereksiz” olarak değerlendirilmektedir. Aynı durum Larnaka Gençler Birliği Spor Kulübü için de geçerlidir. Son yıllarda özveri ile çalışmakta ve güzel başarılara imza atmaktadırlar. Fakat daha önce bahsetmiş olduğum o kısır döngü burada da işlevini sürdürmektedir. Aşamıyor, atlatamıyoruz.
İskele halkı kapalı bir halktır. Üzülerek söylüyorum ki hiçbir farklılık, hiçbir öteki İskele’de barınamaz. İnsanlar tek düze yetişmiştir, empati çok zayıftır, ego yüksektir ve çatışma hat safhadadır. İnsanlar kendilerini geliştirmeye katlanamaz ve yeni yetişen nesilden kendini kurtarmak isteyen, farkındalığı olan herkes kendini buradan dışarıya itmiştir.
İskele’ye bir İskeleli olarak bu öz eleştiriyi getirirken halen daha köyümü sevdiğimi ve de çok özlediğimi belirtmek isterim. Yaptığım eleştirilerin hiç biri bir şahsa ya da oluşuma yönelik de değildir. Yazı genellemelerimden ve kişisel tecrübelerimden türevlenmektedir. Baharın tadını en güzel şekilde çıkarmanız dileği ile.
UMUT AYDEMİR
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.