Şimdi asıl büyük tehlike “darbenin halk direnişiyle bastırıldığı” söylemiyle ırkçı-gerici bir militan kitle hareketi eşliğinde fiili başkanlık rejiminin açık faşizme dönüştürülmesidir
Kimlerin oluşturduğu, devlet içerisinde nereye kadar uzandığı bilinmeyen “Yurtta Sulh Cuntası”nın darbe girişimi bastırıldı. Yüzün üzerinde darbeci öldürüldü, 3000 muvazzaf subay gözaltına alındı.
Darbecilerin ilk adımda üst düzey komutanları gözaltına almaları, darbenin öncelikle TSK’nın komuta kademesine yönelik bir darbe olduğunu göstermektedir. Darbe, devlet iktidarı içerisindeki çatışmanın bir devamı olarak yaşanmıştır.
Darbe girişimi de, “darbeyi bastırma” hareketleri de “aşağıdan yukarı” bir nitelik taşımamaktadır. İktidarın halka yaptığı sokağa çıkma çağrısına yanıt veren “sivil”ler, daha önceki linç vb. hareketlerde gördüğümüz, polisin kontrolündeki mobil AKP seçmeni gruplarıydı.
Darbeciler ABD/AB’den destek almayı hedefleyen bir “çizgi” deklere ettiler. Ancak ABD’den ve AB’den destek alamadılar.
Darbeciler, siyasi bakımdan yalıtık bir grup görünümündedir. Darbeciler “sokağa çıkma yasağı” ilan ederek, aktif halk desteği almaya yönelmeyeceklerini ilan etmiş oldu. Darbe bildirisinin “ılımlı, demokrat, liberal” söylemine karşın darbeciler hiçbir sivil siyasi gücün desteğini almadı ve aramadı. Parlamentoda grubu bulunan hiçbir parti darbe girişimini onaylamadı; sol, darbeyi desteklemedi.
Darbe girişiminin bastırılmasında MİT, Özel Kuvvetler Komutanlığı ve Özel Hareket Daire Başkanlığı’na bağlı güçler stratejik bir rol oynadı. Kontrgerilla, darbe girişimi içerisinde yer almadı.
ABD’nin desteklemediği, kontrgerillanın yönetmediği bir darbenin başarılı olma ihtimali yoktu ve başarılı olmadı.
Şimdi asıl büyük tehlike “darbenin halk direnişiyle bastırıldığı” söylemiyle ırkçı-gerici bir militan kitle hareketi eşliğinde fiili başkanlık rejiminin açık faşizme dönüştürülmesidir.
Bu nedenle ilerici demokratik güçlerin eşitlik, özgürlük ve demokrasi için sokaklara çıkması ve bir “demokratikleşme programı” talep etmesi kritik önemdedir. Bütün ilerici muhalefet merkezleri, ilerici demokratik toplumsal güçleri, hükümetin çağrı yaptığı meydanlara alternatif meydanlarda bir araya gelmeye ve gerici-faşist bir saldırganlık dalgasına karşı direnmeye çağırmalıdır.
Zaman Erdoğan faşizminin nereye yöneleceği belli olmayan rövanşist çağrıları karşısında endişeyle bekleme zamanı değildir. Zaman, demokratik güçlerin her türlü gericiliğe ve faşizme karşı direnebileceğini gösterme zamanıdır.