Seçim dönemi geldi çattı ve her ortamda, her yerde yavaş yavaş insanların konuştuğu konular arasına girmeye başladı seçim…
Trafikten eğitime, sağlıktan Kıbrıs sorununa kadar her alanda, hayatımızdaki beğenmediğimiz şeyleri değiştirecek olan ne bir sandıktır, ne bir parti, ne de bir seçim sonucu… Değiştirecek olan bizim örgütlü gücümüz ve bunun sokaktaki yansımasıdır. Bunu önkabul olarak cebimize koyup bakalım yine de şu seçim dedikleri şeye…
Sizler de bulunduğunuz yerlerde “Ne yapacayık bu seçimde?” , “Bu partiye güvenmem ama birkaç iyi adayı var.”, “Ben sadece gençlere verecem.” gibi sözleri duymuşsunuzdur. Peki gerçekten aday ile partisini birbirinden ayrı düşüebilir miyiz?
Yani CTP, Sosyal Güven(siz)lik Yasasını geçirip emeklilik yaşını artırır ve kadınların yıpranma payını kaldırırken o dönemki milletvekilleri yüzünden mi kaldırdıydı? Yoksa şimdiki adayları, o zaman milletvekili olsaydı kaldırmaz mıydı?
Yani UBP, göç yasasını geçirirken o zamanki milletvekilleri yüzünden mi geçirdiydi? Yeni vekil adayları, partisi yap dese de yapmaz mı?
Eğer bu sorulara “evet” diyorsak yıllardır hükümet olmuş bu partilere hizmet etmiş milletvekillerine hem haksızlık etmiş hem de onları, yapılanların günah keçisi ilan etmiş oluruz.
İyi kalpli, donanımlı, konusunda uzman olmak mıdır halkın yararına hareket etmenin formülü? Yoksa halkın haklarından yana, doğru fikirleri savunabilmek midir? Partilerin bir fikriyatı ve bir duruşu vardır. Ve o partiden aday olan kişilerin ismine bakılmaksızın bilmemiz gereken; partisinin dediğini yapacağıdır. Yani değişen yüzler olacaktır, fikirler değil.
Aslında yeni yüzleri partiler de kullanmaktadır. Halka, geçmişi ile ilgili bir özeleştiri veremeyen, geçmiş çizgisi ile şimdiki çizgisi arasında herhangi bir fark bulunmayan partiler, halkta hayal kırıklığı yaratan geçmişlerini unutturmak için tabanın sevebileceği, güvenebileceği yeni yüzleri ortaya çıkarır. Aslında bir nevi halkın umutlarını istismar eder. Sonra o adaylar milletvekili olursa bugüne kadar daha öncekiler ne yaptıysa onu yapmaya devam eder. Ve bu kısır döngü bu şekilde sürer gider… Arada yeni partiler de ortaya çıkıp siyaseten kirlenmemiş, ak pak, iyi insanları öne sürer ancak parti politikasında nasıl bir iddiası olduğunu ortaya koymaz. Brecht’in dediği gibi “Anladık İYİSİN. Peki neye yarıyor iyiliğin?”
Hal böyle olunca da partiler güvenilir, popüler yüzleri aday yazıp duyurmak için kolları sıvadı. Seçilecek adaylar o partilerin sözcülüğünü yapacak kişilerdir. Ve neticede halkı ilgilendiren kimin aday olduğu değil partisinin politikasının kimin tarafında olduğudur: Halktan yana mı sermayeden yana mı, ezenden yana mı ezilenden yana mı, emekten yana mı patrodan yana mı, doğadan yana mı talandan yana mı, onurumuzdan yana mı baş eğmekten yana mı?.. Sonuçta parti politikası hakkında güvenilir bir söz söyleyemeyen partiler, yeni adaylar ile bizi kandırmaya çalışmaktadır.
Göç yasasını getiren, geçiren, kadına yıpranma payını kaldıran, KTHY’yi batıran, AÖA’yı kapatmaya çalışan, eğitim ve sağlık hakkımızı gerileten, Koordinasyon Ofisi illetini başımıza saran birkaç kötü insan değildi. Hükümetteki partiler ve parlamentodaki vekillerdi. Ve şimdilerde ise;
Göç yasası mağduru arkadaşım göç yasasını getiren ve geçiren partilere oy vereBİLECEK misin?
KTHY mağduru arkadaşım kurumumuzu batıran, seni işsiz bırakan partilere oy vereBİLECEK misin?
Kadın arkadaşım, kadına yıpranma payını kaldıran partilere oy vereBİLECEK misin?
Sırf yeni genç, popüler adayları var diye…
Vermemeliyiz. Halk olarak bizi bu hale düşüren vekillerden hesabımızı sormadan önce partilerden hesap sormalıyız. Kişileri değil, zihniyeti değiştirmeliyiz. Bunu da bugüne bakarak değil, geçmişteki hükümetleri de unutmadan yapmalıyız.
Bunu yaparken örgütlenmeli ve seçim dönemlerine sıkışıp kalmadan mücadelemizi büyütmeliyiz. Tüm devrimci ve ilerici örgütler olarak bu konuda gerekli sorumluluğu üstlenip solda örgütlenmeliyiz.
Peki sen ne yapacaksın?
Yüzleri mi yoksa zihniyeti mi değiştireceksin?
Bir kaç yılda bir önüne konan sandığa mı sıkışacak yoksa her zaman senin olan sokağa mı yaslanacaksın? Seçim senin…
Onur Bütüner
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti