Geçtiğimiz hafta ülkemizde bir dizi eylemler oldu. Daha da olacağa benziyor. Her zaman olduğu gibi birçok klişe cümle duyduk. Bu yazı hepsine toplu cevap olsun.
- “Yaşamını trafikte yitiren tek bunlar mı be da bu gadar greve eyleme gidersiniz?”
Bak güzel kardeşim elbette trafikte ilk kez yaşamını yitiren bu insanlar değil ama hesabı sorulmazsa ve öncekiler gibi sessiz kalınırsa son da olmayacak. Yani senin de sevdiklerinin başına bir şey gelebilir bir gün. Sen de evden çıkıp geri dönemeyebilirsin. Geçmişte de trafik “kazaları” yaşandı diye bunu normalleştirip susup oturacak mıyız? Ayrıca geçmişte yaşananlar da “kaza” değil cinayetti! Çünkü yollar berbat, kazalarda ölümü önleyecek önlemler yok. Sadece sana yazılacak ceza ile ilgili bir sürü kamera var. Bir ülkede bu kadar açık ihmalden dolayı kaza oluyor ve sorumluları pişkince açıklamalar yapıyorsa orada grev de olur, eylem de olur, isyan da!
- “Siyasidir bu eylemler hep!”
Biriniz de bu “siyasidir” klişesini yapmayın be. Ya da hadi yaptınız, açıklayın ne demekmiş “siyasidir”. Hiçbir şey zaten siyasetten bağımsız değil ki. İnsanlar ihmalden ya da yanlış yönetimden dolayı ölüyorsa bir coğrafyada, elbette ölümü siyasidir. Ve sorumluları da trafiği, ulaşımı vs organize eden bakanlar ve yetkililerdir. Ha ama bak sen açıklayamıyorsun “siyasiyi” izin ver ben sana tercüman olayım.
Sen aslında şunu diyorsun. “Bizim parti hükümette. Ne olmuş üç dört kişi öldüyse. Hatalıydılar canım. Şimdi ben üç dört kişi öldü diye çıkıp kendi partime karşı eylem mi yapacağım. Asla! Siz de yapmayın… Ha bak başka parti olsaydı gelirdim. Siz benim partimi düşürmeye çalışırsınız hükümetten! Siyaset yapmayın be!”
Şimdi kim “siyasi” be gülüm?
- “E be sadece bunlar mı yaptı bu hataları da isdersiniz istifa etsinler? Öncekiler da yaptı”
Hayır canım, sadece bunlar yapmadı. Bunlar, bunlardan öncekiler, bunlara oy verenler, bu coğrafyanın çarpık şekilde oturmasını sağlayan iç işbirlikçiler, dış işbirlikçiler, “ilericiler, gericiler, övüngenler, sürüngenler, ben demiştimciler, neme gerekirciler”. Hepsi suçlu. Ama izin ver neden bunların istifasını istediğimizi sana bir örnekle açıklayayım. Şimdi varsayalım ki sen çocuğunu okula gönderiyorsun ve okula atanan müdür daha bu yılın başında göreve başladı. Ve çocuğun, okulun arka bahçesine, geçen yıl açılan bir çukura düşerek ayağını kırıyor. Müdür sana dese ki “sorumlu ben değilim çukur geçen yıl açılmış, özre de gerek yok, istifaya da”. Ne yapardın? “Tamam ya çukuru adam açmamış, çocuğum daha dikkatli olsaymış” mı derdin? Yoksa müdürü mü sorumlu tutardın?
Anladın mı neden istifalarını istiyoruz yavrucuğum?
- “Saatlerin geri alınmasına indirgendi bu iş “ben gitmem” eylemlere, ne alakası var gece da olmaz mı kaza?”
Bir kere kaza değil bu; cinayettir ve sadece saat olayına indirgenmiş durumda değil. Ama bakanlar kurulunun aldığı yeni kamu mesai saati kararı, gündemi sadece buna indirgedi ve sen de bunu yedin. Oraya giden insanların taleplerini zahmet edip bir açıp okursan anlarsın. İleri saat uygulamasının kaldırılması talebi, taleplerden sadece bir tanesi. Ama diyelim ki indirgedik. Ve dedik ki bu kaza saatler geri alınmadığı için oldu. Bunu aslında gerçekten nasıl anlarız? Sen emin misin hiç ilgisi olmadığına? Ben de olduğuna emin değilim. Ama ortada bu şüphe var olduğu sürece bu da talepler arasında kalmalıdır. Kaldı ki her gün, gün ışığıyla şoförlük yapan birinin alışık olmadığı da bir durum söz konusuydu olayda.
Ama ileri saat uygulaması hiç cinayetle ilgili olmasa bile bu uygulamanın halkın huzurunu ve ruhunu bozduğu da ortada. Yani bu işin saatlerle ilgisi olmadığını iddia edenlerin aklına şu soru gelmelidir. “Ya ilgisi varsa?”
- Ben da isderim sorumlular istifa etsin hem bu ileri saat uygulaması kalksın ama bir sonuç almaycayık.
Bu klişeyi ortaya atan iki model insanımız var. Birincisi hiçbir greve, eyleme katılmayan (imkanı olup da katılmayan, örneğin sendikası grevde ama kendisi evinde) insan modeli. Bu model sendikalıdır. Grev için imza atmıştır. Ama ya “yağmur yağardı”, ya “şimşek çakardı”, ya da “gök gürlerdi ben gorktum çıkamadım” bahaneleriyle eyleme gelmeyip sendikanın da grev paracığını cebine atmak isteyen açıkgöz kesimdendir. Bu klişeyi söyler çünkü eylem alanındaki havayı hiç solumamıştır. Günlük rutin hayatını da bozmak istemez. Sonuç alınabileceğine dair içinde hiçbir inanç yoktur.
Diğer bir model ise eylem alanına inanarak ve samimiyetle bir şeyler yapmak istediği için gelir ama sendikasının yanlış yönlendirmesi veya hiç yönlendirememesi üzerine bu klişeyi kullanarak eylem alanından ayrılır.
İkinci modele lafımız yok. Hatalı sendikasıdır.
Yalnız, birinci model! Sana sesleniyorum. Senin gibi yüreği kurumuş insanlar yüzünden devam edebiliyor bu çarpık düzen. Suçun en ağırı senin. Hükümet sana güvendiği için böyle kararlar üretebiliyor. Yani aslında senin de ellerinde kan var. Bunu bil ve bununla yaşa.
- Eylem alanında biraz gahramanlık yapayım, barikat yıkma kararı olmasa da polise bir iki yükleneyim da biraz alkış toplayım. Ne da olsa galeyana gelecek olan birkaç deliganlı çıkacak.
Sana iki çift lafım var. Sırf anlatacak anın olsun ya da hanene birkaç artı puan topla diye tüm hareketi tehlikeye atmaya değer mi be? Senin için değer bilirim, çünkü yarın sen de iktidar olacaksın. Bu eylemciler yarın sana yine eylemci değil oy olarak dönsün istiyorsun. Sendikal platform da boşluk yarattı hazır, gol yapayım diyorsun. Ama yok öyle dünya… Yemezler. Bu filmi çok izledik. Sonunu biliyoruz. Karnımız tok.
İsmail Özuçar