Bağımsızlık Yolu’nun, Lefkoşa Belediye Meclis Üyeliği için TDP listesindeki dört adayından biri olan Firuzan Nalbantoğlu’nu yakından tanıyalım…
-Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
1988 yılında Mağusa’da doğdum. DAÜ İletişim Fakültesi’nde Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldum. Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda stajımı tamamladıktan sonra Ardından İngiltere’de Surrey Üniversitesi’nde Uluslararası Siyaset ve Avrupa Birliği üzerine Yüksek Lisans yaptım.
Eğitim yıllarımda öğrenci hareketinin içerisinde bulunsam da, bir süre fiziken ülkeden uzak kaldım… İstanbul’da farklı işlerde çalıştım, Agora Yayınevi’nde staj yaptım. Ancak Toplumsal Varoluş Mitingleri’nin yaşandığı süreçte, ülkemdeki gelişmeleri uzaktan takip etmeye daha fazla dayanamayacağımı anlayarak, hayatımı doğup büyüdüğüm yerde kurmaya kesin olarak karar verdim.
Kıbrıs’a döndükten sonra Yenidüzen Gazetesi’nde çalışmaya başladım. Bu dönemde Baraka Kültür Merkezi aktivisti oldum. Şu an örgütlü bulunduğum Bağımsızlık Yolu’nda ise Örgüt Meclisi’nde görev yapıyorum. Lefkoşa Surlariçi’nde, Neverland Cafe Bar’ın işletmeciliğini yapıyorum.
-Surlariçi’nde genç bir esnaf olarak, bölgedeki gelişmeleri nasıl değerlendirirsiniz?
Özellikle atıl ve berbat durumda olan toptancılar hali olarak bilinen belediye pazarının devamının dönüştürülüp “Bandabuliya Sahnesi” olarak Lefkoşalılara geri kazandırılması, yine Bandabuliya içerisinde, atıl durumda bulunan dükkanların gençlere kiralanarak yeniden hayat bulması, Asmaaltı Yayalaştırma Projesi, Velospeed Bisiklet İstasyonları…
Bunların tümünü tek tek ele aldığımızda, hepsi de başlı başına Surlariçi’nde, bugüne kadar günü kurtarmaktan öteye gitmeyen projelerin çok ötesinde bir noktada olunduğunu ortaya koyuyor. Kültür sanat için, turizm için, esnaf için, Lefkoşa için gerçekten kafa yorarak üretilmiş yatırımlardan bahsediyoruz. Daha bir yıl öncesine kadar bit yuvası olan toptancılar hali, bugün çağdaş bir tiyatro merkezi olma yolundaki Bandabuliya Sahnesi’ne dönüştürülmüştür.
“Bölgelerde Yerel Paydaşlarla Belediyenin İşbirliği Örnekleri Daha da Çoğaltılmalıdır”
Ama tüm bunların yanında, halkçı bir belediyede -özellikle gericiliğin yükseldiği bir dönemde- çocuklara yönelik yaz kursları, kadınlara yönelik meslek edinme kursları bence olmazsa olmazdır. Yerelde bunların bire bir olmasa da çok güzel örnekleri vardır. Uray Sokak’ta bulunan kültür sanat ve spor Evi Studio 21’in LTB ile birlikte yürüttüğü engelsiz dans bunun güzel örneklerinden biridir. Lefkoşa’nın simge yüzlerinin sokakların duvarlarını süslemesi, şehre kimlik kazandırması ve bunlara benzer bir çok etkinlik yerel paydaşlar ve belediye işbirliğinin çok olumlu örnekleridir. Öte yandan Baraka Kültür Merkezi’nin çocuklara yönelik yıllardır her yaz yaptığı “Yaz Kursları” gericilik ve kuran kursları karşısında ciddi bir alternatiftir. Yerel yönetimle, yerelde bu tarz çalışmalar yürüten oluşumların çalışmalarını birlikte yürütmesi, halkçı belediyecilik idealinin Lefkoşa’da gerçek olmasını sağlayacaktır.
-Esnaf olarak, yaşadığınız en büyük problemler neler, bunlara nasıl çözümler bulunabilir?
Aslında Surlariçi bölgesi kendine has dinamikleri ve yapısı olan bir bölge olduğu için, Dereboyu veya Metropol yolundaki bir esnaftan daha farklı problemlerimiz olduğunu düşünüyorum.
Surlariçi’nde halen bir çok bina atıl durumda, hem görüntü kirliliği yaratıyor hem de bölgeye tehlike saçıyor. Bu binaların kimi şahıslara ait, kimi vakıflar idaresine. Çok az bir kısmı da belediyeye.
Dünyada hatta Türkiye’de örnekleri vardır; özellikle birinci dereceden turizm bölgelerinde atıl ve boş durumdaki binaların turizme kazandırılabilmesi amacıyla belediyeler bazı yaptırımlar uygulamaktadır. Mal sahibine atıl durumdaki mülkünü kiralaması ya da bölgeye kazandırması için belli bir süre tanınıyor. Bu süre sonunda mülk kiralanmaz ya da bölgeye kazandırılmazsa, boş ve atıl durduğu için vergi alınıyor ya da ceza veriliyor. Bu gibi binaların kamulaştırılması ve Surlariçi’ne kazandırılması da düşünülebilir.
“Bu Dönemde Surlariçi’nde Olumlu Bir Dönüşüm Yaşandı”
Öte yandan surlaçindeki bir başka sıkıntı da kaçak yaşam. Burada sadece belediye değil muhacerete de büyük iş düşüyor. Belediye ve muhaceretin ortak yürüteceği bir çalışma ile bu sıkıntı çözülebilir. Bunun dışında, bölgede olumlu anlamda bir dönüşüm var. Özellikle gençler bu bölgeye yatırım yapıyor, sahip çıkıyor. Bu, desteklenen arzu edilen bir durum ancak bölgede yıllardır yaşayan insanlarla da kaynaşarak, çatışma olmadan bunun gerçekleşmesi gerekiyor. Bunun da olabilmesi için yerel yönetimle birlikte Studio21 ve Baraka Kültür Merkezi örneğindeki gibi, yereldeki paydaşlarla belediyenin ortak projeler üretmesini savunuyoruz.
Mahalle örgütlenmeleri, Yenişehir İnisiyatifi gibi inisiyatifler, dernekler, kadın örgütleri, sendikalar birlikte çalışarak daha eşit, daha güzel bir Lefkoşa’yı hep birlikte kurabiliriz…
-Kadın ve LGBTI hareketlerinin içinde bulunan bir aktivist olarak, sizce bu mücadelelerle ilgili son yıllarda yaşanan kazanımlar veya gerilemeler nelerdir, mücadele nasıl büyütülebilir?
Kıbrıs’ın kuzeyinde eşcinsellik ve eşcinsel ilişkiler HOKİ önderliğinde 2014 yılının Ocak ayında ceza yasasında yapılan degişiklikler sonucu suç olmaktan çıkarılmış ve buna ek olarak eşcinsellere karşı yapılan çeşitli ayrımcılıklar suç olarak tanımlanmış ve yasaklanmıştır.
Tabiki bu yasal bir düzenlemeydi, önemli bir kazanımdı ancak en büyük kazanım 17 mayıs haftasında “hazırık” diyerek sokağa çıkılmasıdır ve son 3 yıldır bu hafta içerisinde çeşitli eylem ve etkinliklerle lgbtı bireylerin de var olduğunun gösterilmesidir. Ancak bu, özellikle iş hayatında yaşanılan ayrımcılığı ve dışlanmayı ortadan kaldırmaya yeterli değil.
“LGBTI Bireylerin Çalışma Yaşamındaki Sorunlarını, ‘Sendikasız Çalıştırılmanın Yasaklanması’ Çözer”
Sosyal yaşamdaki dışlanmalarla bir şekilde baş edilebilir. Kendinize uygun bir arkadaş çevresi, sosyal ortam sağlayabilirsiniz. Ancak emeğini satarak geçinmek zorunda olan LGBTİ kişiler, diplomaları, yabancı dilleri, aranan bir meslekleri olsa dahi iş bulmakta zorlanıyor veya cinsel yönelimi veya kimliği sebebiyle mobbinge uğrayabiliyor, işten atılabiliyor. Bu nedenle Bağımsızlık Yolu olarak uzun süredir yürüttüğümüz “özel sektöre sendika” mücadelesi, lgbti kişiler için de çok önemlidir.
2016 yılında SORÖV tarafından çalıştırılan kadın sığınma evi, devlet tarafından kapatılmış, ardından “25 Kasım’a kadar 25 bin imza” kampanyası başlatılmıştı. İmza kampanyası sonucunda her ne kadar devlet üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmese de, kampanya etkili olmuş ve LTB ciddi bir duyarlılık göstererek eldeki imkanlarla, kapasitesi sınırlı da olsa bir kadın sığınma evi açmıştı.
Kıbrıs’ın kuzeyinde Gece kulüplerinin kapanması ve seks köleliğinin ortadan kalkması için yıllardır süren mücadele sonucunda yine LTB, kendi sınırları içerisinde bulunan gece kulüplerinin iş yeri izinlerini yenilemeyerek önemli ve örnek bir adım atmıştı. Gece kulüplerine karşı yıllardır yürütülen mücadele sonucunda devletin düzenlediği ve pezevenklerin de davet edildiği bir gece kulüpleri çalıştayı süreci yaşandı ve bu yerlerin varlığı artık ciddi tartışma konusu haline geldi.
Bunun ötesinde yaklaşık üç yıldır, Lefkoşa, Mağusa ve Omorfo’da 25 Kasım ve 8 Mart’larda sokaktayız. Bu en önemli kazanımlarımızdan birisidir. 2017 yılında Suat Aşır tarafından katledilen Gamze Pehlivan’ı da unutmadık. Bu süreci sonuna kadar takip ettik, Başbakanlık önünde eylem yaptık ve günün sonunda katilin müebbet alması, mücadelenin karşılığını bulmaya başladığını gösterdi.
Mevcut LTB yönetiminin Kadın ve LGBTI hareketi ile ilgili duruşunu nasıl değerlendirirsiniz?
LTB’nin mevcut yönetiminin bugüne kadar yaptıklarıyla toplumsal cinsiyet özgürlükçü bir tavır sergilediğini düşünüyorum. Mevcut yönetim seçilmesinin hemen ardından, belediye dışından farklı paydaşları da davet ederek toplumsal cinsiyet eşitliği birimini kurdu.
Birimin belediye çalışanlarına yönelik verdiği toplumsal cinsiyet temelli eğitimler, toplumsal cinsiyet temelli bir kurum yaratmada önemli bir adımdır. Bu eğitimlerin sürekliliğinin olması çok önemli. Az evel de söylediğim gibi, LTB ülkedeki tek kadın sığınma evini bizlere kazandırdı ve gelecek dönem de “Şiddete Karşı Yan Yana” projesi ile bu sığınma evinin kapasitesini yükselterek kreşi ile danışmanlık hizmetleriyle daha donanımlı bir sığınma evi sadece Lefkoşa’ya değil ülkeye kazandırılacak.
Queer Kıbrıs Derneği’nin belediye başkan adaylarının imzasına açtığı lgbti dostu belediyecilik Protokolü’nün Mehmet Harmancı tarafından imzalanmasını da, LGBTİ bireylerin yerelde kamu hizmetlerine erişimini ve sağlık, ulaşım ve çalışma gibi haklarını sağlamada ve bu haklardan eşit yararlanmalarına yönelik olumlu bir adım olarak görmekteyim.
Yine daha önce bahsettiğim, Lefkoşa sınırları içerisindeki gece kulüplerinin iş yeri izinlerinin yenilenmemesi, LTB’deki mevcut yönetimin kadın ve insan haklarıyla ilgili duruşunu ortaya koyan önemli adımlardır.
Yapılması gereken şeyler var mı? Evet hem de çok. Gündüz bakımevleri ve etüt merkezleri, kadınların günlük yaşama katılmasında çok önemlidir. Çocuk ve yaşlı bakımının yükünü kadınların üzerinden bir nebze de olsa alabilmek, kadınların iş ve günlük yaşama katılmasını getirir. Yerelde bu merkezlerin kurulması ve bu merkezlerin toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinde hizmet vermesi önemlidir.
Yine personel eğitimi, eğitim materyalleri ve oyuncakların cinsiyetçi olmaması ve eşitlikçi bir müfredat uygulanması gerekir.
Bunları başarmak hayal değildir, asfalt dökmenin dışındaki konularda da sorumluluğu olduğunu bilen bir vizyonla, gerçekleşmesi mümkün hedeflerdir.
Bağımsızlık Yolu Lefkoşa Adayları:
Ayşe İpçiler, TDP listesi, 8. Sıra
Firuzan Nalbantoğlu, TDP Listesi 9. Sıra