On yıldan daha az bir süre içinde, dayatılan ekonomik paketlerin bir sonucu olarak; bu topraklarda emekçilerin haklarını gözeten birçok yasal uygulama çeşitli bahanelerle donduruldu veya yerlerine en temel hakları bile erozyona uğratan yenileri ikame edildi. “Tek tip sosyal güvenlik”, “Göç yasası”, “Eşel mobil uygulaması”, “Asgari ücret” ve çok yakında meclisten geçmesi beklenen yeni “Kamu görevlileri yasası” bunlardan bazıları.
Başta toplumsal muhalefetin ve emek hareketinin en önemli bileşeni sendikalar olmak üzere, emekten yana olduğunu iddia eden bütün örgütler ve bireyler bu mücadelede yetersiz kaldık.
Özel sektör çalışanları, kamu görevlileri ve göçmen emekçiler birbirlerine hedef gösterilerek her defasında emekçilerin birlik olmasının önü alındı.
Özetle; yenildik…
Evet, hep beraber yenildik. Son yıllarda, görünürde mücadele eden kamuda örgütlü sendikalar olsa da; bu durum, üretimden koparılmanın dayattığı, sendikal örgütlülüğün kamuya sıkışması sonucudur. Ama yenilgi hepimizindir.
Fakat bu ilk yenilmemiz değil. Dayatılan her ekonomik pakette, egemenlerin murat ettikleri er ya da geç gerçekleşti: Üretimden koparma, kültürel asimilasyon, iradesizleştirme, kimliksizleştirme…
Mücadele edenler yenildi, tekrar denedi, tekrar yenildi. Öyle ya da böyle, mücadele bugünlere geldiğine göre her yenilen iyi yenildi demektir.
Kimsenin elinde bir reçete yok, bilinen sınıf mücadelesiyse yaşadığımız; ekonomik-demokratik, politik ve ideolojik mücadele araçlarını günün ihtiyaçlarına cevap verecek hale getiren; sendikasını, partisini, örgütünü, gazetesini yarına hazırlayabilen, bayrağı kendinden sonrakine verebilen görevini yapmış sayılacaktır.
***
Kamudaki verimsizliği kendine dert edinmeyen, “üye Sendikacılığı”nı aşamayan sendikalar sorgulanmalı. “Bunlar idarenin işi” diyerek ötelediğimiz bütün sorunlar, “bize ne?” diyerek sırt çevirdiğimiz özel sektör emekçilerinin örgütsüzlüğü gibi toplumsal sorunlar, bugün aşılması imkansız bir duvar gibi mücadelenin önünde duruyor.
Bizi yarına taşıyacak olan; halka etkin hizmet vermeyi kendine dert edinen, farklı statüdeki çalışanları örgütleyebilen, toplumsal sorunlara kayıtsız kalmayan, meşruiyet sorunu yaşamayan sendikalardır.
***
Dayatılan ekonomik paketler Kıbrıslı Türk toplumunu sürekli, sonu gelmez bir dışa bağımlılığa itmektedir. Ve bu bağımlılık siyasi iradeye muhtaç olan “üretim” süreçlerinden bizi koparmaktadır.
“Önce Kıbrıs sorununu çözelim, gerisi nasıl olsa gelir” kolaycılığını şiar edinen sol partilerin çizdiği yolun nereye varacağı bellidir: Ortada iddia edildiği gibi Kıbrıs’a özel bir anomali durum yok. Yapılan, bütün dünyada sermayenin bir koyup beş almasını kolaylaştıran neo-liberal uygulamaların Kıbrıs şartlarına uyarlanmasıdır. Ve sanılanın aksine bunları görmezden gelerek yürünen bu yol bizi üretime ulaştıramaz, sadece dışa bağımlılığımızı pekiştirir.
İhtiyacımız olan; ideolojik birliği ve netliği sayesinde neo-liberal politikaları bütünlüklü ve kökten kavrayan, emek hareketinin gelişmesini, emekçilerin örgütlenmesini engelleyecek her türlü yasa ve uygulamaya nerden gelirse gelsin (Ankara, Avrupa) karşı çıkabilen; yerine emekten yana politikalar üretebilen, asgari müştereklerde iş, güç, eylem birlikteliklerine açık siyasi yapılanmalardır.
***
Sözde “tarafsız” olmak adına emekçileri birbirine kırdıran yayın organları ideolojik mücadelede emek hareketinin elini zayıflatırken, bunlara karşı alternatif yayın organlarının sayısı yetersiz kalmaktadır.
Kimileri gizlemeye çalışsa da saldırı hepimizedir; kadın-erkek, sendikalı-sendikasız, kamu-özel, eski-yeni, geçici-kadrolu, yerli-göçmen ayırt etmeksizin hepimize. Taraf olmaktan korkmayan, emekçilerin birliğini savunan, olayları objektif ele alarak ana akım medyadan farklı yorumlayabilen gazeteler, dergiler, televizyon, radyo kanalları, web siteleri vs ideolojik üstünlüğe sahip olan egemenlere karşı çok büyük önem taşımaktadırlar.
***
Sendikalar, partiler, örgütler, yayın organları her şeye rağmen mücadele için önemli birer araçtırlar. Zaman zaman yoldan çıksalar da, onlar varsa umut da vardır. Umudun bittiği yerde de iğneyle kuyu kazan çocuklar, inatla yenisini yaparlar!
Şimdi daha iyi yenilme sırası, bu coğrafyada, bu tarihte mücadele eden çocuklardadır…
Abdullah Özdoğan