Yine bir yıl sona eriyor ve yeni bir yıl başlıyor…
Normal hayat akışında umut etmeyi bıraktığımız birçok konuda “yeni yıl” meselesini bir bahane olarak görüp “iyi dileklerde” bulunuyoruz.
Kimileri sağlık, mutluluk, aşk dilerken kimileri iş, aş, güvence diliyor…
Kimileri “bu yıl barış yılı olacak” derken, kimileri de geçtiğimiz beş yılı ilan ettikleri gibi bu yılı da “mücadele yılı” olarak ilan ediyor…
Ama umut etmek eyleminin gerekli ve önemli olduğunu kabul etsek de, salt umut ediyor ya da diliyor olmak malumumuzdur ki yeterli değil.
Dileklerimiz ve umutlarımızın gerçekleşmesi için o yılın son veya ilk gününü beklemek anlamsızdır ve -net olmakta fayda var- aptallıktır.
Yılın 364 günü boyunca, bu dileğiniz için, pratikte hiçbir şey yapmamışsanız üzgünüz ama 2016’nın son rakamı değişti diye hayatınızda da bir şeylerin değişeceğini düşünmekten vazgeçmelisiniz.
Değişmek mi istiyorsunuz? Dönüşmek mi? Yenilenmek mi? Mücadele etmek mi? Ya da barış mı istiyorsunuz? Haklarınızı mı? Hesap sormak mı? O zaman anlatmayın, oynayın… Seyirci değil, oyuncusunuz…
Bu önerilerimiz elbette yetişkinlere…
Peki çocuklar bunun neresinde? Daha da daraltalım çemberi; zaman kavramı bile henüz oturmamış çocuklar bunun neresinde?
Yani “eski / yeni” kavramını daha şimdilerde öğrenmiş, günleri tekerlemeyle çıkaran çocuklar… “Yıl” neydi? “Hafta” ne demekti? bilmeyen çocuklar…
“Ha ben “ocağı” biliyorum, annem bize onda yemek pişiriyor” diyenler, “Benim de “kasım” var, bak” deyip yumruğunu gösterenler, “evet öğretmenim bugün parşamba” diye katılmaya çalışanlar…
“Bu çocuklar ne bekleyebilir ki zamandan daha onu yeni öğreniyorken” diyorsanız, yanılıyorsunuz…
Zamandan bir şey beklemek için onu önce anlamak mı gerekir? Mesela hiç şunu hayal edip demiyor musunuz kendinize? “Keşke zamanda geriye gidebilsem de şunu değiştirebilsem” ya da “acaba nasıl bir gelecek bekliyor beni”.
Peki zamanda yolculuğun nasıl olabileceğini anlayabiliyor musunuz? Yani böyle bir teknolojiyi anlayabilecek bir durumda mısınız? Hayır… Ama beklentiniz var… Biraz çocuksu bir beklenti ama var…
İşte çocukların beklentileri de buna benzer… Zamanı anlamalarına gerek yok beklenti duymak için…
Herkesle eşitken özgür olmak, kendini ifade edebilmek, mutlu olmak, kendiyle ilgili karar verebilmek, oyun oynamak, -onlar öyle adlandırıyor- kötü insanların olmaması, sorgulamak, eleştirebilmek, merak etmek, anlamak, gülmek, kendi varlığını hissettirmek, büyümek, kendini ve yapabileceklerini keşfetmek, arkadaş edinmek, sevmek, sevilmek, güvende hissetmek, yaşamaya devam etmek ve dahası…
Yani zamandan, yeni bir yıldan beklenti içinde olmaları için zamanı anlamalarına, öğrenmelerine gerek yok… Onların uyandıkları sabahtan beklentileri var…
İşte tüm bunlardan dolayın biz yetişkinlerin yeni bir yıldan sadece iyi dilekler dilemesi yeterli değil… Çünkü sorumluluğumuz var… Sadece kendi çocuğumuza karşı değil, yaşayan tüm çocuklara karşı olan bir sorumluluk bu. Nedir bu sorumluluk?
Biz zamanı kavramış olanların, zamanı henüz kavrayamamış olanlara karşı sorumluluğu var…
Bu yüzden umut edin, dileyin, isteyin ama bunun için de laftan ötesini yapın…
Kalkın ve umutlarınız, dilekleriniz için gerçekten pratikte bir şeyler yapın… Çünkü insan düşündüğü ya da umut ettiği şey değildir, insan yaptığı şeylerdir…
İsmail Özuçar