Geçtiğimiz günlerde mecliste MOBESE sistemi yasası oylandı ve oybirliği ile geçti. UBP vekili Taçoy uzun süredir bekleyen bir yasa olduğunu, YDP milletvekili Erhan Arıklı suçların önlenmesinde önemli bir adım olduğunu vurguladı, peki TDP, CTP mi ne yaptı? TDP’ye dair bir veriye kararın oy birliği ile geçmesi hariç ulaşamadım, lakin yasayı hükümet adına CTP’nin en “ilerici” vekili Doğuş Derya’nın sunduğunu biliyoruz. Sonrasında da güvenlik adına savunduğun da. Artık polis yasal mermisi ile yaklaşmadan da, yasal kameradan bizleri gözetleyebilecek.
Daha bunun şokunu yaşarken 3 gün önce yeni bir gazete manşeti ve fotoğrafları ile uyandık. Elinde makineli tüfeği, güçlü mü güçlü bir polis ve önünde küçüldükçe küçülen “suçlu” bir siyahi genç. Polis bu sefer yasal makinelisi ile “Huzur” Operasyonuna çıkmış. Askeri kamuflaj ve ağır silahlarla gövde gösterisi sağolsun artık daha güvenliyiz. Çok şükür!
Olay burda bitti mi? Bitmedi. Bir kısım insan “yahu bu poliste abartmamış ne bu silahlar, kamuflajlar” diyecek oldu. Orda dur dediler ve eklediler “bu memlekette ne kadar suç işleniyor bilmiyor musunuz! Bu kadar göçmen doldu bunun içine biz da azınlık olduk suç işlerler da işlerler, hep katil ganara tabiki polisimiz “huzur” getirecek!” diye.
Bu tarz söylemlere hepimiz Türkiye’de tecavüz edenler kimyasal hadım edilsin, idam geri getirisin diyen MHP’den alışığız. Savaştan kaçan mülteciler ülkemi işgal ediyor diye mülteci avına çıkan Avrupa’daki neo-nazi hareketlerden de alışığız. Ülkelerde uygulanan neoliberal politikalar emekçileri ezerken, eğitim sistemleri özele alan açmak adına çökertilirken, gericilik dört bir yanı sararken bunun doğrudan bir sonucu olarak artmakta olan suçları görmemek, onun yerine sadece sonuca odaklanarak öyleyse daha fazla güvenlik demek ve ırkçılığa sarılmak onlar için en uygunudur. Böylece mevcut durum muhafaza edilirken, gerçek sorumlular görünmez kılınır, ilerici muhalefeti bastırmak için daha fazla polis ve daha fazla silah için de meşru zemin yaratılır.
İlginç olan ada yarımızda bu seferki sözün kaynağı ne ülkücüler, ne de neo-naziler. Bilakis medyada ırkçılığa karşı mücadelenin merkezi olması gereken, emekçiden yana bakışı refleks olarak uygulaması gereken bir kişi, Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir oldu.
Ada yarımızda YDP gibi faşist bir yapının nasıl güçlendiği sorusunun cevabı bir süredir hummalı bir şekilde aranıyor. Görülüyor ki çok da uzağa bakmanın lüzumu yok. Ülkenin “ilerici” milletvekili Doğuş Derya polisin yasal kamerasına imza atarsa, Basın-Sen başkanı polisin yasal silahının bir numaralı savunucusu olursa, bir de üzerine ırkçılık batağına saplanırsa değil YDP en basiretsiz faşistler bu ada yarısında örgütlenmeye zemin bulurlar. Yarın öbürgün de faşistler gayri meşru mermisi, polis de yasal mermisi ile gelir suçun gerçek kaynağı olan sistemi işaret edenleri bulur.
Mustafa Keleşzade
Bağımsızlık Yolu Lefkoşa Bölge Sorumlusu