Yazının birinci bölümünde genel olarak bilişim hukukundan, hak ve özgürlüklerle ilişkisinden bahsetmiş; internet alanının düzenlenmesine ve kural altına alınmasına kimlerin neden ihtiyaç duyduğuna değinmiş; bilişime, iktidar, sermaye ve halkın farklı pencerelerinden bakmıştık. Şimdiyse dumanı üstünde Bilişim Suçları Yasası’nın maddelerini ve bizi bekleyen tehlikeleri inceleyelim.
Yasanın gerekçesi, ismi ve birinci kısmındaki “Amaç ve Kapsam” maddesi zaten yasa koyucunun niyetinin kamusal hak ve özgürlükleri ve internet kullanımını geliştirmek değil bazı bireysel hakları korumak kılıfıyla bilişim alanını tamamen kontrol altına almak olduğunu göstermektedir.
“Bilişim Sistemlerinin ve Verilerinin Gizliliğine, Bütünlüğüne ve Kullanımına İlişkin Suç ve Cezalar” başlıklı ikinci kısımda kamuya açık olmayan bilişim verilerini görmek, değiştirmek, paylaşmak, hukuka aykırı olarak bilişim verilerine zarar vermek veya erişimi engellemek, bu amaçlarla cihaz veya program bulundurmak gibi suçlar düzenlenerek ağır bir şekilde cezalandırılıyor. İlk bakışta, başkalarının özel bilgilerini gözetleyen veya yetkisi olmadan bir sayfaya müdahale eden kötü niyetli kişileri caydırma amaçlı görünen bu maddeler, aslında çağımızın kamusal alanı olan internetteki protesto özgürlüğümüzü ve kamu yararına yapılacak internet aktivizmini kısıtlıyor. WikiLeaks gibi gizli yazışmaları ve belgeleri ele geçirip yayımlayarak pek çok yolsuzluğu, yasa dışılığı ortaya çıkaran gönüllü aktivistler; savaşı öven şovenist bir fotoğrafı okulunun web sitesinden silme eylemi yapan barış yanlısı bir öğrenci ya da çevreye zarar veren bir şirketin resmi sayfasına sanatsal bir müdahalede bulunan bir hacker bu maddeye göre hapse atılabilecektir. RedHack’in yaptığı gibi kadına yönelik şiddetle ilgili talepleri en isabetli yere; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın ana sayfasına koymak şiddetsiz bir eylem biçimidir ve cezalandırılmamalıdır. Sıradan kişilerin özel hayatları korunmalı, maddi menfaat sağlamak için web sitelerine yetkisiz girilmesi suç sayılmalı ancak kamunun bilgi alma özgürlüğü özel hayatın, ifade özgürlüğünün bir yöntemi olan protesto hakkı da devlet ve şirket çıkarlarının önünde tutulmalıdır. Zira birinci yazıda da açıkladığımız gibi internet, insanlığın yeni “Agora”sıdır ve herkesin sokağa çıkma, orada özgürce düşüncelerini ifade etme, barışçıl eylemler yapma ve iktidarı eleştirme hakkı vardır.
Elindeki telefonu yavaşça yere bırak ve teslim ol
“Bilişim Sistemlerinde ve Yazılımlarda Arama, Kopyalama ve El Koyma” başlıklı 14’üncü maddeyle, herhangi bir suç şüphesi veya şikayet üzerine telefonunuza, bilgisayarınıza, tabletinize, mahkeme kararı olmadan polis tarafından (24 saatliğine de olsa) el konulabilmesi yasal hale geliyor. Bilişim alanındaki delillerin diğer suç aletlerinden farklılaşması gerekirken Yasa, telefonunuza tabanca ya da uyuşturucu madde ile aynı muameleyi yapıyor. Oysa telefona değil, suça konu teşkil eden veriye ulaşılmasının teknik imkanları geliştirilmelidir; rüşvet vermiş, kara para aklamış veya uyuşturucu madde sattmış bir kişinin konuyla ilgili yazışmaları bulunup delil olarak kullanılabilmelidir. Fakat polis tarafından telefonunuza el konması halinde en mahrem görüntüleriniz, sağlığınızla veya mesleğinizle ilgili gizli yazışmalarınız ya da günlerce çalıştığınız projeleriniz sadece şüphe veya şikayet üzerine bir anda elinizden alınabilecektir. Bu da özel hayatın gizliliğine aykırıdır. Yasada telefonun açılabilmesi mahkeme kararına bağlanmış olsa da insan hakları ihlallerinin sık yaşandığı, polisin kendi hükümetimize değil başka bir ülke otoritesine bağlı olduğu koşullarda kişilerin telefonunu polise verip açılmayacağını düşünmesi pek olası değildir, açılması halinde ise bir yaptırım olmayacak, yapanın yanına kâr kalacaktır.
14’üncü maddede, cihazınıza el koyulduktan sonra sistemdeki bütün bilişim verilerinin yedeklemesinin yapılacağı da belirtiyor. Sadece size atfedilen suçla ilgili olan verilere değil, en özel görüntülerinizden suçlandığınız konuyla ilgilisi olamayan yazışmalarınıza kadar her şey polis tarafından kopyalanıp alınacaktır. Günün sonunda gerekli görülmez ve size dava açılmazsa veya suçsuz bulunursanız tüm özelinizi polis teşkilatıyla paylaşmış olduğunuzla kalacaksınız. Üstelik bu bilgilerin kimler tarafından görülüp görülmediğinden asla emin olamayarak… Bir kaç saat bile yanınızdan ayıramadığınız telefonunuzun veya bilgisayarınızın size iade edilme süresine gelince; belirsiz! Çünkü dava açıldıktan sonra 3 ay içinde iade edilmesi ve bu sürenin mahkeme kararıyla 6 ay daha uzatılabilmesi düzenleniyor ancak polisin soruşturmayı tamamlayıp davayı açması aylar mı sürer yıllar mı bilinmiyor. Özetle Yasa, geçen yüzyıldan kalan ilkel delil toplama yöntemleri ile siber suçlara ait bilgileri toplamaya çalışıyor ve bunu yaparken hukuk güvenliği de, özel hayat da, kişisel ve hassas veriler de göz ardı ediliyor.
Biri sizi gözetliyor
Yasanın 18’inci maddesi, internet hizmeti aldığımız özel şirketlere tüm kullanıcılara ait trafik bilgilerini iki yıl boyunca saklama yükümlülüğü getiriyor. Trafik bilgisi ise her türlü erişiminizin tarafları, zamanı, süresi, aktarılan veri miktarı ve bağlantı noktaları olarak tanımlanıyor. Yani kiminle ne zaman ne kadar süre iletişimde kaldınız, ne kadar mesajlaştınız, ne tür dosyalar gönderdiniz, hangi sitelere ne sıklıkta girmekte, neleri indirmektesiniz… Monitörün başında kimin olduğunu asla bilemeyeceğimiz MOBESE’ler gibi telefon ve bilgisayarınızda da biri sizi sürekli gözetleyecek. Maddenin devamında bu bilgilerin gizliliği korunacak ve denetlenecek dense de ada yarımızın kendine özgü koşullarını, İyi İdare, Bilgi Edinme Hakkı, Kent Güvenlik Sistemleri (MOBESE) gibi pek çok yasanın sadece bir temenni olarak kağıt üzerinde kalıp uygulanamadığını düşündüğümüzde, gözetlenen trafik bilgilerinizin fişleme amaçlı kullanılması; bir iş görüşmesinde, güvenlik soruşturmasında, izin başvurusunda ya da basit bir suçlamayla polise işiniz düştüğünde ansızın karşınıza çıkması olasılık dahilinde.
Öleyse Bilişim Suçları Yasası, kamuoyunda parlatılmaya çalışıldığı gibi siber suçları önlemenin ötesinde, halkın günlük yaşamını olumsuz etkileyebilecek anlamlar ve amaçlar da taşımaktadır.
(Yazı dizimizin yarınki üçüncü ve son bölümünde ise ifade özgürlüğü, içeriğin ve erişimin engellenmesi ile ilgili düzenlemeler ve Yasanın yürürlüğe girmesinden bu yana geçen kısacık zamanda yaşanan örnekleri ele alacağız.
Nazen Şansal
Baraka Aktivisti