22 Ocak Olayları’nda Afrika Gazetesi’ne saldıran faşistlerin hükümetin bakanlıklarına bağlı bürokratlar tarafından oy birliği ile serbest bırakıldığı bilgisini Bağımsızlık Yolu’nun ısrarcı talebi sonucunda geçtiğimiz hafta içerisinde öğrendik.
Faşistlerin hükümet politikasıyla tahliye edildikleri net! Toplamda 7 üyesi bulunan Şartlı Tahliye Kurulu’na bu üyelerin 5’i yürütme(hükümet) tarafından yollanıyor.
Faşistlerle ilgili 2 Mayıs tarihli kararı alan kurul toplantısına katılan üye sayısı 6, yani üyelerin biri toplantıya katılmamış(Toplantı yeter sayısı ise 5).
Şartlı Tahliye Kurulu’nda kararlar ise basit çoğunluk ile alınıyor.
Hal bu iken, hükümette bulunan partilerin hararetli savunucuları ve demagogları büyük oranda bu gündemi “sin da gulle geçsin” tavrıyla geçiştirirken, CTP tayfasından gözü dönmüş bir kaç demagog ise hala yalan söylemeye devam edip gerçeği halka; ters yüz ederek, muğlak bir hale sokarak çarpık bir biçime getirerek sunma cürretinde bulunuyorlar.
Bu noktada, 2 Mayıs’taki toplantıda CTP’ye bağlı en az bir üyenin hazır olup “EVET” oyu kullandığını belirtmenin de yazının devamıyla anlam bütünlüğünü oluşturmak adına önemli olduğunu düşünüyorum. Bu üyeler:
Yani katılmayan üye bu ikisinden biri olsa bile 2 Mayıs’ta CTP’ye bağlı temsilcilik yürüten en az 1 üye toplantıdaydı.
Diyelim ki 2 Mayıs tarihinde yapılan kurul toplantısına katılmayan bir üye, toplamda 5 temsilcisi bulunan hükümetten biri olsun. Bu durumda dahi mevcut 6 üyeden 4’ü yine hükümet kanadından gelmiş demektir.
Demagoglarının iddia ettiği gibi faşizmin karşısında olmak isteyen bir hükümet, basit çoğunlukla karar alan kurulun kararını belirleyerek faşistlerin – zaten savcılığın kıyağıyla almaları gerekenden daha az ceza aldılar- erken tahliyesini önleyebilirdi. Önlemedi demek ki politik tercihi bu yönde değildi. Ve bu doğrultuda bir irade göstermedi. Net!
CTP’li bir kaç demagog, hükümeti bu tahliye konusunda eleştirenlere ya “tüzüğü bilmiyorsunuz, yalan atıyorsunuz” ya da “hükümet temsilcilerinin kurulda bulunması faşistlerin partiler tarafından tahliye edildiğini göstermez ” diyerek akıllara zarar bir savunu yürütüyorlar. Üçüncü bir argümanın temelini ise bahsi geçen güruh tarafından sıkça kullanılan bir manipülasyon aracı oluşturuyor: İma. Kararın baskı sonucu alındığı iması.
Birinci argüman, en az ikincisi kadar boş olmakla birlikte, ŞTK ile ilgili İçişleri Bakanlığı’nın web sitesine girilince sabun köpüğü gibi patlıyor.
İkinci argümanla ilgili ise söylenecek, sorulacak soru çok. “Halktan yönetme erkine sahip olmak için oy isteyen partiler hükümete gelince başka bir parti mi oluyorlar?” Hayır. O halde alınan bu kararların sorumluluğu hükümette yer alan partilerdir.
Herhangi bir bürokrat bağlı bulunduğu bakanlıktan bağımsız hareket edebilir mi? Hayır. Temsilcisi bulunduğu bakanlık tarafından belirlenen politika doğrultusunda “faşistleri salıverin” yönünde oy kullanmıştır.
Velev ki bu bürokrat bakanlığın bağlı olduğu partinin kararının hilafına oy kullanmış olsun. Bu durumda da o bürokratın görevden alınması veya hakkında disiplin soruşturması açılması gerekmez miydi? Görevden alınan bürokrat oldu mu? Hayır. Hakkında disiplin soruşturması açılan bürokrat oldu mu? Hayır..
Diğer taraftan cevaben verilen yazıda ilgili bakanlık faşistlerin hükümetçe serbest bırakıldığı yanıtını veriyor. Bu da üçüncü argümanın hevesini kursağında bırakmaya yetiyor.
Eğer bu olayda karar verme süreçlerinde siyasi irade bir baskı ile karşılaşmışsa, bunu halk bilmiyor. Bil(e)miyor çünkü yetkili herhangi bir ağızdan bırakın bu yönde bir açıklamayı, yukarıda da yazdığım gibi tam olarak aksi resmi yazıyla belirtiliyor.
Anlaşılan odur ki bu gözü kararmış demagogların partisi yalnız faşistleri tahliye etmekle kalmamış, gerçekleri çarpıtmak amacı güden demagoglarını da, gerçeği söyleme erdeminden kendi kendilerini tahliye etmek durumunda bırakmıştır!
Yusuf Özgü Sertel
Bağımsızlık Yolu Basın Yayın ve Propaganda Sekreteri