Vicdan bir kişilik özelliği olarak kabul edilir. Bu nedenle “Vicdanlı insan” kavramı sıklıkla kullanılır. Bireyin edindiği etik değerlere göre tutum ve davranışlarını düzenlemesi olarak tanımlanabilir. Bu nedenle vicdan mistiklere, dindarlara özgü bir kavram değildir. Yüzü ileriye dönük, insanlığın ve doğanın en genel iyiliği için uğraş veren herkes vicdan sahibidir. Pek tabii ki tüm kişilik özelliklerinde olduğu gibi vicdanın düzeyi bireyden bireye farklılık gösterir.
Bireyin ötesinde vicdan kamusal da olabilir. “Toplum vicdanı” bir davranışın meşruiyetini tespit etmek için kullanılan önemli bir kriterdir. Kamusal vicdan olarak da bilinen bu kavram o kadar önemlidir ki tüm politik hareketlerin ama özellikle devrimci hareketlerin dayandığı koca bir dağdır.
Bireyin vicdanı ve bireylerin oluşturduğu kamunun vicdanının ötesinde devletlerin vicdanı olur mu? Devleti örgütlü toplumun kendi kendini yönetebilme ve denetleyebilme aracı olarak görürsek cevap ”Evet” olabilir. Ancak devlet açgözlü zengin bir azınlığın ve/veya kendini üstün gören etnik bir unsurun iyiliği için örgütlenmişse cevap “Hayır” olacaktır.
Şimdi vicdan kavramının devlet yetkilileri tarafından nasıl kullanıldığına dair birkaç örnek vererek durumu somutlaştıralım:
Yıl 2016 aylardan Şubat…
Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin Suriyeli mülteciler konusundaki tutumunu şöyle açıklıyor: Bugün ülkemiz dinine, diline, etnik kimliğine bakmadan hiçbir ayrım yapmadan 3 milyonu aşkın sığınmacıya ev sahipliği yapıyor… Türkiye, Suriye meselesindeki bu duruşuyla küresel vicdanın sesi olmuş, insanlığın onurunu kurtarmıştır.“
Yıl 2016 aylardan Haziran…
AKP’nın Dışişleri Bakanı Ramazan ayında dünyadaki mazlum halklara nasıl yardım ettiklerini anlatıyor şu cümlelerle: “Türkiye her zaman mazlumların yanında olmuştur, vicdanın sesi olmuştur ve Türkiye her zaman ihtiyaç duyanların yardımına ilk koşan olmuştur.”
Yıl 2017 aylardan Eylül…
AKP’nin başbakan yardımcısı Recep Akdağ Myanmar’daki Arakan Müslümanları’na yapılan katliama karşı yalnızca Türkiye’nin sesini çıkardığını söyleyerek şöyle devam ediyor sözerine: “Bir taraftan hükümetimizin kaynakları bir taraftan Arakan için daha önce yaşadığımız gibi Türk milletinin cömert tavrıyla oluşturduğumuz finans kaynaklarıyla Arakanlı kardeşlerimize yardım elimizi bir kez daha uzatacağız. Türkiye, bu konularda insanlığın vicdanı olmuştur ve böyle olmaya da devam edecek. Bu, bizim inançlarımızın ve var oluşumuzun bir gereği”
Türkiye, vicdanın, insanlığın vicdanının ve küresel vicdanın sesi…
Yandaş gazetelere göre ABD’den sonra milli gelirine göre en fazla dış yardım yapan ülke Türkiye…
Sorgulamayan bir gözden yaşlar akıtacak açıklamalar değil mi?
Sorgulayan bir göze ise günahları örtbas etmenin en iyi yolu…
Psikoloji biliminde buna “Amaca Yönelik Yardım Etme Davranışı” deniliyor ve sıklıkla bu davranışı sergileyenlerin saldırgan ve vicdan yoksunu! bireyler olduğundan bahsediliyor…
Örtbas edilen/edilmeye çalışılan günahlara birkaç örnek verelim…
Vicdandan sıklıkla bahsedilen 2016 yılında Cizre, Nusaybin ve Sur’da iki bin kişi öldürüldü. Kentler ve semtler tamamen yıkıldı, beş yüz bin kişi zorunlu göçe sürüklendi. Kadınların cesetlerine resmi üniformalılar tarafından tecavüz edildi, erkek cesetleri zırhlı araçların arkasında sürüklendi, aileler ölen çocuklarını kokmaması için buzdolabında saklamak zorunda bırakıldı.
Cezaevinde tutsak olan HDP’li Aysel Tuğluk’un ölen annesinin cenazesine faşistler tarafından“Burada şehit cenazesi var, buraya terörist cenazesi gömdürmeyiz” diyerek saldırıldı. Cenaze mezardan çıkarıldı ve başka bir yere gömüldü. Tüm bunlar devletin gözü önünde ve sessiz onayıyla oldu.
Yalnızca işlerine dönmek isteyen ve 192 gündür açlık grevinde olan Semih Özakça ve Nuriye Gülmen kalıcı sakatlık ve ölüm risklerine rağmen cezaevinde tutulmaya devam ederken, geçen gün görülen ilk duruşmada ipe sapa gelmez nedenlerle mahkemeye gelip kendilerini savunmalarına izin verilmedi, avukatların tahliye kararı reddedildi.
15 Temmuz darbe girişimi bahane gösterilerek ilan edilen OHAL durumunda parlamentosu göstermelik hale dönüşen ve kanun hükmünde kararnamelerle yönetilen Türkiye’de bugüne kadar 100 bini aşkın kişi görevlerinden ihraç edildi, yurtdışına çıkışları yasaklandı, kendilerine başka iş verilmesi devlet eliyle neredeyse imkansız hale getirildi. Yani bu insanlar vicdanlı! AKP Türkiyesi tarafından kendi yandaşlarının ifadesiyle medeni ölüme terkedildi.
Yine OHAL sonrası emekçilerin örgütlenme hakları kısıtlandı, birçok grev yasaklandı, iş cinayeti sayısı 2000’lere ulaştı ki bunlardan 15’i 14 yaş altı, 36’sı 15-17 yaş arası çocuk ve ergen işçilerdi.
Evet…
Bir tarafta AKP yöneticileri tarafından küresel vicdanın sesi olduğu iddia edilen Türkiye, diğer taraftan kendi insanına zulmü sistematik hale getiren vicdani tüm değerlerden yoksun Türkiye…
Şimdi, bunca şeyi yazdıktan sonra sorum şu: “Vicdanınıza sorun… Sizce hangisi?”
Fatih Bayraktar
Bağımsızlık Yolu Üyesi