Çalıştıkları yer bir kooperatifti…
O ülkede ise solcular hükümetteydi…
“Onlar” için bir şeyi değiştirmiyordu bu durum…
Yine her gün lanet bir sabaha uyanıp, sıkıcı işlerini yapmak üzere yollara düşmek, sevdiklerinden ayrılmak zorundaydılar…
Taksitlerini ve faturalarını ödemek, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak ve birazcık da kendilerine bakmak için; çalışmalıydılar…
***
Cafcaflı sıfatları vardı “onların”; müşteri temsilcisi, asistan, bilişim uzmanı, güvenlik görevlisi…
Ama bildiğimiz emekçiydiler işte…
Bu sıfatlar yerine maaş artışını, sigortalarının gerçek maaşları üzerinden yatmasını veya yıllık izin haklarının 2-3 gün daha fazla olmasını tercih ederlerdi…
Gerçek bir sendika, toplu sözleşme, iş güvencesi veya emeklilik hakkı da fena olmazdı…
Ama patron “onlara” müşterilerin önünde “bey, hanım”, arka odalarda da “be” diye hitap ediyordu…
Tüm bunlar hep böyle olup gidiyordu…
Ve solcular hükümetteydi…
***
Hükümetteki solcular “kamu ile özelin eşitlenmesinden”, “performansa göre değerlendirmeden” ve “sosyal güvenlikten” söz ediyordu…
Tıpkı “onların” cafcaflı sıfatları gibi bir sürü cafcaflı yasa geçirip duruyordu…
Oysa “onlar” için bir şeyi değiştirmiyordu bu durum…
Sadece kamuda maaşlar azaldıkça “onların” maaşı da azalıyor, kamuda iş güvencesi yıprandıkça “onların” da geleceği belirsizleşiyor ve kamu geriledikçe “onların” yaşam kalitesi de geriliyordu…
Yaşlandıkça işten atılmaya daha yakın hissettikleri için, birazcık daha fazla izin hakları olsun diye ve cumartesileri çocukları ile baş başa kalmak amacıyla kamuya girmek istiyorlardı…
Ama patron bunu en büyük ihanet sayıyordu…
Bu yüzden “onlar” bu konuda birbirleri ile bile konuşamıyorlardı…
Ve solcular hükümetteydi…
***
Bir gün İhtiyat Sandığı Kurumu’nda bir münhal ilan edildi…
Bu belki daha düşük bir maaş ama kesinlikle emeklilik garantisi, cumartesi tatil ve daha fazla izin demekti…
Bir de daha yaldızsız bir “memur” sıfatı; ama “be” diye çağrılmayacakları da kesindi…
Bu yüzden “onlar” tereddüt bile etmeden sınava girdi…
Hem bu sınav ülkenin bağımsız ve yasal bir kurumu olan Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından yapılıyordu, anayasal hakları mahkemelerce korunuyordu ve en önemlisi; solcular hükümetteydi…
***
Sınav geldi, sınav geçti…
20 kişilik yer için 900 kişi bir birini yedi…
Bir umut için girilen bu deli yarış bittiğinde “onlar” seçilmemişti…
Kooperatifteki cafcaflı işlerinin başındaydılar…
Yine her gün lanet bir sabaha uyanıp, sıkıcı işlerini yapmak üzere yollara düşmek, sevdiklerinden ayrılmak zorundaydılar…
Taksitlerini ve faturalarını ödemek, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak ve birazcık da kendilerine bakmak için; çalışmalıydılar…
***
Ama patron böyle düşünmüyordu…
Bu “ihanete” sessiz kalamıyordu…
Sınavdan bir hafta sonra birgün patronun yanına çağrıldılar…
“Performans yetersizliği” denilerek evlerine yollandılar…
Ne hikmetse işten durdurulanlar sadece sınava girenlerdi ve sınava girmeyen herkesin performansı “gayet iyiydi!”
Bu sırada söylemek gereksiz ki; solcular hükümetteydi…
***
Ertesi gün “çocuk bayramı” mıydı?
“Onlar”sa lanet olası işleri olmadan, çocuklarına yemiş bile alamayacaklardı…
Hem aslında;
Kamu ile özel eşit değildi…
Sosyal güvelik hikayeydi…
Performans falan bahaneydi…
Ama ne mutlu ki; solcular hükümetteydi…
Münür Rahvancıoğlu
Baraka Aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.