2017-2018 Eğitim – Öğretim yılı her yıl olduğu gibi Eylül ayı itibariyle başladı. Ve tabii ki, eğitim yılının başlaması ile birlikte ailelerin koşuşturması, öğretmenlerin zorlu eğitim çalışmaları, öğrencilerin ise derslere yetiştirebilmek için kendini harap ettiği dokuz ay da başlamış oldu.
Bir devletin en önemli görevlerinden biri de belirli bir yaş aralığındaki çocuklara kaliteli eğitim ortamını ücretsiz bir şekilde sunmaktır. Ancak malesef ki bizim ülkemizde, devletimiz bu görevi neredeyse iş ola yerine getirmektedir. Mesleğinin öneminin bilincinde olan yüzlerce öğretmen ise görevini canla başla yerine getirmeye çalışırken, devletin eğitime yeterli önem ve özeni göstermemesi nedeni ile, hedeflediği eğitimi tam olarak uygulayamamaktadır.
Eğitim sistemimizdeki dev sorunlar
Gönül isterdi ki, herşey eğitim bakanının söylediği gibi olsa ve eğitim yılımız sorunsuz olarak başlasa. Ama malesef durum hiç de öyle değil.
En büyük sorunların başında, yerleşim yerleri ile bağlı oldukları okulların öğrenci kapasitesi arasındaki uyumsuzluktur. Bazı okullar, kendi sınırları içerisine giren öğrenci sayısını kaldıramayacak haldeyken, kimi okullarımız ise neredeyse birkaç öğrencilik sınıf mevcutları ile eğitim vermektedir. Örneğin Girne bölgesindeki ilkokul ve anaokullar bölgedeki öğrencilerin tümüne eğitim verebilecek kapasiteye sahip değildir. Her öğretmen ve eğitim bakanlığı yetkilisi çok iyi bilir ki özellikle bu yaşlardaki çocuklar birebir iletişim ile daha kolay öğrenmektedir. Bu nedenle de okul yönetimleri sınıflarındaki öğrenci mevcudunu makul bir sayıda tutmaya çalışmaktadır. Ancak bu mümkün olamamaktadır. Sınıf mevcutları, anaokullarda 25’i ilkokullarda 35’i aşmaktadır. Okul binaları da hali hazırda eğitime uygun olarak hazırlanmadığı için, bu sayılarla kaliteli bir eğitimden söz etmek mümkün olamamakta, öğretmenler çok büyük zorluklar yaşamaktadır. Sınıfların bu kadar kalabalık olması, öğretmenler ile öğrenciler arasındaki iletişimi zayıflatmakta, öğretmenlerin öğrencilerinin tüm ihtiyçlarını karşılayamamasına ve yeterli incelemeleri yapamamasına sebep olabilmektedir. Üstelik birçok okul, Haziran ayında öğreci kayıdı alarak, okulun yetersiz kalacağını bakanlığa haber vermesine rağmen, bakanlık bu konuda hiçbirşey yapmamakta ve Eylül ayında veliler ile okul idaresi/öğretmenlerinin karşı karşıya gelmesine sebep olmaktadır. Okullardaki eğitim görevlileri kaliteli eğitimi savunup, sınıfların kaldırabileceğinden fazla öğrencinin kaydını alamazken, bakanlık yetkilileri sığdırabildiğiniz kadar öğrenciyi okula kaydedin diye haber göndermektedir. Hal böyle olunca, ilgi köşelerinden yoksun, sadece masa ve sandalyeden ibaret sınıflarda balık istifi şeklinde eğitim verilmeye çalışılmaktadır. Öğrenciler tenefüs saatlerinde kantin kuyruklarında bitap düşüp, sığamadıkları bahçelerde oyun oynamaya çalışmaktadır.
Son günlerde medyaya yansıyan okullardaki bitmemiş inşaat haberleri de her yıl karşımıza çıkan haberlerdir. Okullardaki bina sorunları çok önceden bilinmesine rağmen tüm tadilatlar okulların açılmasına ramak kala yapılmaktadır. Hatta bu yıl biraz daha da öteye gidilip okulların açılmasına günler kala yeni derslikler yapılmak üzere inşaatlar yapılmaktadır. Alelacele başlanılan inşaatlar da izinleri alınmadığı için durdurulmakta, öğrenciler de okullarına gidememektedir.
Okullarımızın yaşadığı bir diğer büyük sorun da, eğitim yılı süresince gerekli olan araç-gereç ve eğitim malzemelerinin bakanlık tarafından yeterince karşılanmamasıdır. Özellikle anaokulların birçok araç-gereç ihtiyacı vardır. Çünkü anaokul yılları, büyük kas ve küçük kas becerilirinin kazanımı için yoğun çalışmaların yapıldığı, çocukların hayal gücü gelişimlerinin sağlanması için çok çeştili malzemeye ihtiyaç duyulan etkinliklerin gerçekleştirildiği yıllardır. İlkokul yılları da bu temelle gelen becerilerin daha üst seviyelere ulaştırılmasının hedeflendiği ve yine birçok malzemeye ihtiyaç duyulan yıllardır. Ancak devletimiz okulların bu ihtiyaçlarını karşılayamaktadır. Okullara, çocukların gelişimlerine uygun olmayan nitelikte malzemeler gönderilmektedir. Örneğin; gelişimlerine uygun olmayan kalem ve silgiler, yapış yapış olan oyun hamurları, yetersiz sayıdı kağıt ve gereksiz fazlalıkta defterler. Hal böyleyken de okullar, bu ihtiyaçları karşılamanın bir yolunu aramaktadır. Birçok okul da bu ihtiyaçları karşılayacak geliri olmadığı için, ya malzemeleri ailelerden istemekte ya da belli bir miktar para toplayarak kendisi temin etmektedir. Ücretsiz eğitim hakkından yararlanmak için devlet okuluna gelen aileler de haklı olarak bu duruma tepki gösterebilmektedir. Ancak burada hassas bir nokta vardır. Okul yönetimlerinin tamamen iyi niyetle uyguladığı bu yöntemler bir yandan devletin işine gelirken bir yandan da öğrencilerin ücretsiz eğitim hakkını baltalamaktadır.
Sorunlar bitmiyor
Her yıl başlangıç zamanı belli olan eğitim dönemleri her defasında öğretmen eksiklikleri ile başlamaktadır. Öyle ki eğitim yılının başladığı şu günlerde hala nakil başvurusu alınmakta, görevlendirilmeler yapılmamaktadır. Öğretmenler dönem açıldıktan, eğitim başladıktan bir süre sonra okul değişmekte, hem yeni okuluna alışmaya çalışmakta hem de eğitimi aksatmamak için elinden geleni yapmaktadır. Öğrenciler ise alıştıkları öğretmenlerinden biranda ayrılmakta ve uyum sorunu yaşayabilmektedir.
Ücretsiz eğitim haktır
Burada dikkat edilmesi gereken bir husus vardır ki, yetkililer öğretmenlerin vicdanlarına oynamaktadırlar. Biliyorlar ki, okullar çocukların ihtiyaçlarını bir şekilde karşılayacak. Oysa ki yapılacak şey çok basittir. Okulların durumları incelenmeli, binasal sorunlar, araç-gereç ihtiyaçları belirlenip dönem başlamadan çok önce okullara göderilmeli ve gerekli iyiyleştirme çalışmaları yapılmalıdır. Okul idareleri eğitimci vicdanlarına yenik düşüp bu eksiklikleri tamamladıkları sürece devlet de elini eteğini buralardan çekecektir.
Pes etmemek ve kaliteli, bilimsel, ücretsiz eğitim hakkından dileyen tüm çocukların faydalanabileceği bir düzen oluşturulması için her türlü mücadeleyi vermek gerekmektedir.
Pınar Piro
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti