Üzerinden Bir Yıl Geçti, ve Syriza İktidar İçin Ruhunu Sattı-Costas Lapavitsas

Yunanistanlı Marksist iktisatçı akademisyen Costas Lapvitsas, Syriza iktidarının ilk 1 yılını yazdı.

Tsipras bir zamanlar kötülediği kemer sıkma politikalarını artık tamamen kucaklamakta…

Bugün, Yunanistan’da radikal sol bir hükümetin seçilişinin birinci yıl dönümü. Hükümetin dinamik ve genç başbakanı, Alexis Tsipras, kemer sıkma politikalarına kararlı bir şekilde karşı çıkılacağına söz vermişti. Yanis Varoufakis, hükümetin alışılmışın dışındaki maliye bakanı, seçimden kısa bir süre sonra Londra’ya gelmiş ve bir medya sansasyonuna sebep olmuştu. İşte karşımızda tutucu ve küf kokulu burjuva adetlerine itibar etmeyen ve bunlarla kavgaya tutuşacak bir hükümet vardı. Beklentiler yüksekti.

Üzerinden bir yıl geçti ve Syriza partisi, bir zamanlar kötülediği kemer sıkma politikalarını artık inançlı bir şekilde uyguluyor. Partinin sol kanadı tasfiye edildi ve Tsipras, ne pahasına olursa olsun iktidarda kalabilmek için kendi radikalizminin yüklerini boşalttı. Yunanistan şimdi ümitsiz.

Peki sonu neden böyle oldu ? Bazı medya çevrelerinden yayılan bir şehir efsanesine göre, radikaller, bu zaferin ve düşüncenin yayılıp başka yerlere de sirayet etmesine dair en ufak bir riski bile ortadan kaldırmaya kararlı olan muhafazakar politikacılar ve AB yetkilileri tarafından planlanmış bir darbe tarafından durduruldular. Bu hikayeye göre neoliberalizmin ve imtiyazların canavarları, Syriza’nın üstesinden gelmişti. Sonuçta, Syriza iyi bir mücadele vermişti hatta belki de isyanın tohumlarını bile atmıştı.

Ancak gerçekte olan çok farklıydı. Bundan bir yıl önce, Syriza liderliği, eğer Syriza yeni “kurtarma” paketini reddederse, Avrupalı borç verenlerin genelleşmiş bir finansal ve siyasi kargaşa karşısında çökmeye başlayacakları konusunda ikna edilmişti. Euro bölgesine yönelik riskin, Yunanistan’a yönelen risklerden daha büyük olduğunu varsayıyorlardı. Eğer Syriza çetin bir pazarlık yaparsa, kendilerine Yunanistan ulusal borcunu ve kemer sıkma önlemlerini hafifleten “onurlu bir uzlaşı” teklif edilecekti. Bu stratejinin fikir babası Varoufakis idi, fakat strateji hevesli bir biçimde Tsipras ve Syriza liderliğinin çoğunluğu tarafından benimsendi.

İyi niyetli eleştiriler, euro’nun kendi içsel mantığına sahip katı kurumlar dizisine sahip olduğuna ve bu mantığın borcu silmek ve kemer sıkma önlemlerinden vazgeçmek yönündeki talepleri hiç uğraşmadan reddedeceğine ısrarla dikkat çekmişlerdi. Dahası, Avrupa Merkez Bankası, Yunanistan bankalarına likidite teminini kısıtlamaya, Yunanistan ekonomisinin –ve bununla birlikte Syriza hükümetinin- boğazını sıkmaya hazır bir şekilde bekliyordu. Yunanistan, euro parasal birliğinden çıkmak da dahil olmak üzere alternatif bir plan olmaksızın etkili bir şekilde müzakere edemezdi çünkü Avrupa Merkez Bankası’nın boyunduruğundan kurtulmanın tek yolu, kendi likidite kaynaklarını yaratmaktan geçiyordu. Bu elbette çok zor bir seçenekti, ancak en azından, borç verenlerin felaket “kurtarma” stratejisi karşısında direnebilmek için bir seçenek sunmaktaydı. Ne yazık ki Syriza liderliği hiçbirine sahip değildi.

AB politikacılarının Syriza’ya cevabı ise şaşkınlık, hayal kırıklığı ve artan derecelerde düşmanlıktı.

Syriza stratejisinin felaket getiren doğası, daha 20 Şubat 2015’te belli olmaya başladı. Avrupalı politikacılar, yeni Yunanistan hükümetini, bütçe fazlasını hedeflemek, “reformları” hayata geçirmek, bütün borç yükümlülüklerini tamamiyle karşılamak ve mevcut “kurtarma fonlarını” bankaları desteklemek dışındaki amaçlar için kullanmaktan kaçınmak konularına razı olmaya zorluyorlardı. AB soğukkanlı bir şekilde Avrupa Merkez Bankası’nın likidite musluklarını kapattı ve Yunanistan boyun eğene kadar tek bir kuruş ekstra finansal destek vermeyi dahi reddetti.

Ülkedeki koşullar, hükümet likidite rezervlerini sünger gibi çekince gittikçe daha umutsuz bir hale geldi, bankalar kurudu ve ekonomi zar zor rölantide çalışır hale geldi. Haziran ayında Yunanistan, sermaye kontrolleri empoze etmeye ve bankaları tatil ilan etmeye zorlandı. Temmuz’da, Tsipras’ın yeni ve acımasız “kurtarma paketine” karşı referandum çağrısı yapmasıyla birlikte Syriza son bir hamle girişiminde daha bulundu. Şaşırtıcı ve ciddi bir cesaret gerektiren bir biçimde, Yunanistan halkının % 62’si “kurtarma paketi”ni reddetti. Tsipras red oyu için kampanyalar düzenledi ancak ne zaman ki referandum sonuçları ortaya çıktı, Tsipras, bu sonucun, pratikte, kendi hükümetinin öncesinde hiçbir ciddi hazırlık yapmadığı euro’dan çıkmak anlamına geldiğini fark etti. Muhakkak ki, paralel bir para birimi veya paralel bir bankacılık sistemi için için yuvarlak hesaplamalı “planlar” yapılmıştı, ancak böylesi amatörce fikirler kıyamet zamanlarından hemen önce pek kullanışlı değiller. Dahası, Yunanistan halkı bu duruma hazırlanmamıştı ve Syriza’nın, bir siyasi parti olarak, tabanda çok az bir fonksiyonu vardı. Her şeyden önemlisi, Tsipras ve çevresi, kişisel olarak euro’ya kendilerini adamışlardı. Bu stratejinin katastropik sonuçlarıyla karşı karşıya kalır kalmaz, Tsipras sefil bir biçimde borç verenlere teslim oldu.

O zamandan beri, Tsipras katı bir bütçe fazlası politikası benimsedi, vergileri arttırdı ve Yunanistan bankalarını spekülatif fonlara ucuz bir şekilde sattı, havaalanlarını ve limanları özelleştirdi, ve şu sıralar da emeklilik maaşlarında ağır kesintiler yapmakla uğraşmakta. Yeni “kurtarma paketi”nin laneti, resesyona batmış Yunanistan’ı, ekonomik büyüme hedefleri zayıf olduğundan uzun-vadeli düşüşe, eğitimli gençliğin göçüne ve ulusal borcun ağırlaşmasına sürüklemekte.

Syriza, kendi sözlerini yerine getirmek konusunda başarısız olan ilk sol hükümet örneği olmakla kalmadı, aynı zamanda karşıtlarının programını tamamıyla benimsedi. Syriza’nın başarısızlığı, Avrupa çapındaki “kemer sıkma politikaları tek seçenektir ve hiçbir şey hiçbir zaman değişmeyecek” algısını kuvvetlendirdi. Bu durum, Podemos’un iktidar olmanın kapısını çaldığı İspanya da dahil olmak üzere çeşitli ülkeler için çok sert sonuçlar doğrumaya muktedir.

Syriza, kemer sıkma politikası aşılamaz/yenilemez olduğu için ya da radikal bir değişim imkansız olduğu için değil, fakat, euro’ya karşı doğrudan bir meydan okuma ortaya koymaya gönülsüz ve hazırlıksız olduğu için feci bir şekilde başarısız oldu. Avrupa’da radikal değişim ve kemer sıkma politikalarının bir kenara atılması, euro’nun parasal birliği ile doğrudan bir karşı karşıya gelişi gerektiriyor. Bu, daha küçük ülkeler için euro’dan çıkmaya hazırlanmak demek; daha merkezi ülkeler için ise, işlevsiz parasal düzenlemelere kararlı bir değişiklik getirmeyi kabul etmek demek. Avrupa solunun önündeki görev ve Syriza fiyaskosundan çıkırlacak tek olumlu ders de budur.

 

Çeviren : Celal Özkızan

Orijinal Kaynak : http://www.theguardian.com/commentisfree/2016/jan/25/one-year-on-syriza-radicalism-power-euro-alexis-tsipras?CMP=share_btn_tw