ÜLKÜ OCAKLARI KAPATILSIN! – CELAL ÖZKIZAN

Sonunda bunu da gördük…

 

Ülkü Ocakları’nın yaptıklarını “ifade özgürlüğü” kavramı içerisinde değerlendirip, “Ülkü Ocakları kapatılsın” demenin ifade özgürlüğüne karşı alınmış otoriter bir tavır olduğunu söylüyor bazı “liberaller”…

 

Sonunda bunu da gördük…

 

Böyle yaparak Ülkü Ocakları’nı ötekileştiriyormuşuz…

 

***

ODTÜ’den hocam Necmi Erdoğan, bu “liberal kişilik”i şöyle tarif etmişti bir yazısında :

 

“Bu liberal kişilik, her şeyden önce bir “güzel ruh” barındırır. Ama bununla onda bir takım yüce erdemler bulduğumuzu söylemek istemiyoruz. Hegel’e göre, “güzel ruh” kendine bir ahlaki saflık atfeder; kalbinin safiyetini ve iç güzelliğinin ihtişamını bozmamak için de “eylemekten” ve “dünyadaki yerini almaktan” kaçınır. Bu durumun yarattığı çelişki nedeniyle de ona “mutsuz bir bilinç” eşlik eder. “Güzel ruh”, tam da bu arayışında buharlaşıp uçan, içi boşalmış, “kayıp bir ruh”tur. Mağrur ve fakat huzursuzdur. Dahası, Deleuze’ün deyişiyle “savaş meydanına fırlatılmış barışın adaleti” gibi davranır: “Güzel ruh, tarih kanlı çelişkilerle yapılmaya devam ederken, her yerde farklılıklar gören ve bunlardan yalnızca saygın, uzlaştırılabilir veya federatif farklılıklar olarak söz eden ruhtur aslında.” Liberal kişiliğimiz de böyle bir “güzel ruh” sahibidir. Kendini o farklılıkların, “kimlikler”in dışında ve üstünde yer alan, ayrıcalıklı bir konuma yerleştirir. Bu ruhun güzelliği, “öteki güzellemesi” yapıyor görünürken aslında “beriki”ni, yani kendini güzelliyor olmasından da kaynaklanır (Aslına bakarsanız, her “ötekine” de güzel demez zaten)… Kendisi kirlenmemiş, lekesiz ve her türlü “ideolojik önyargı”dan azadedir. Dikkat edilirse, liberal kişiliğimiz, kimi tezahürlerinde pervasızca, kimi tezahürlerinde de “çaktırmamaya” çalışarak, etrafına kibir, küçümseme ve alayla bakar. Zaten “ötekinden” söz edip durmasının asıl psişik saiki de kendi kendisiyle böbürlenmektir … [Bu liberal kişilik ] “demokratiklik kontrol noktasında” bekleşenlerin “geçiş vizesi” hak edip etmediklerine karar veren yetkili, Ü. Kıvanç’ın deyişiyle “demokratlık polisi” kılığında karşımıza çıkar sık sık.”

 

***

Ne kadar da kelimesi kelimesine denk düşüyor bizim memlekette Ülkü Ocakları’nın ifade özgürlüğünü savunan liberallerin tavırlarına…

 

Sürekli “öteki”nden, yani Ülkü Ocakları’ndan ve onun “ötekileştirilmesinden” söz ediyor; ama kendi de çok iyi biliyor Ülkü Ocakları’nın tarihte neler yaptıklarını ve ellerine geçen ilk fırsatta bugün de benzerlerini yapmaya hazır olduklarını…

 

En az bizler kadar tiksintiyle takip ediyordur belki de bu “liberal kişilik” Ülkü Ocakları’nın faaliyetlerini…

 

Ancak zaten bu “liberal kişiliğin”, Ülkü Ocakları’nın ifade özgürlüğünden söz ederken tek yaptığı şey, kendi “demokratlığını” cilalamak…

 

Kürtler’in evleri basılırken, polis Kürtler’e cadı avı başlatmışken, “Ülkü Ocakları kapatılsın” diyen Doğuş Derya üstü açık ya da kapalı birçok tehdit ve hakarete maruz kalmışken…

 

Yani ortalık tam bir “savaş alanıyken”…

 

Bu “liberal kişiliğimiz” kendini bir “barış elçisi” gibi sunuyor her yerde…

 

Bunca yaşanan şeyin içinde tarafsız kalmanın, suya sabuna dokunmamanın yarattığı o pisliğin içinde yüzüyor sürekli…

 

Evet “tarafız kalmak” pisliğin içinde yüzmektir…

 

Çünkü sizin dünyada bulunduğunuz o mevcut anda, tüm dünyada ve sizin toplumunuzda belli başlı güç dengeleri vardır…

 

Sanki ortada hiçbir güç dengesi yokmuş ve herkes ve her şey aynı konumdaymışçasına davranıp “ben herkese eşit mesafedeyim” demek, demokratlık değildir…

 

Uzaklarda gördüğünüz o kanlı araba, sizi ezmek için son sürat üstünüze gelmekte, ve siz insanlara “biz o araba ile eşit mesafede durmalıyız diğer arabalara karşı durduğumuz gibi” diye vaaz vermektesiniz…

 

O araba ise son sürat üstünüze doğru sürmeye devam edip aradaki mesafeyi gittikçe kapatmaktadır…

 

Ülkü Ocakları’nın öyle veya böyle faaliyette bulunmasına izin vermek, o kanlı arabanın gelip bizi ezip geçmesine göz yummaktır, başka da hiçbir şey değil…

***

Hemen not düşelim…

 

Bu “liberal kişiliğimiz” Ülkü Ocakları’nın görüşlerini savunmuyor elbette, savunmadığını da söylüyor…

 

Ancak öte yandan da “Ülkü Ocakları kapatılsın” diyen zihniyetin savunulamayacağını da söylüyor…

 

Açık ve net bir tavır almıyor yani…

 

Suya da dokunmuyor, sabuna da…

 

“Tamam Ülkü Ocakları kapatılmasın ama, bu sürekli nefret söylemi yayan, her fırsatta şiddete başvuran, tehditle siyaset yapan,  sadece eleştirdikleri devletleri ve yönetimleri değil tüm insanları genelleyerek halkları ve milletleri hedef aldıklarından ırçılık yapan, ezilen ulusların ezilmişliklerinin baskı yoluyla devam ettirilmesini savunan kısacası faşist olan örgütlenmeler olur da günün birinde gücü ellerine geçirirlerse o zaman halimiz ne olacak?”

 

İşte bu soruya yanıt vermez “liberal kişilik”…

 

Yanıt verdiği anda tavır almak zorunda kalacaktır çünkü…

 

Ülkü Ocakları zihniyetinin iktidarda olduğu bir ülke düşünebiliyor musunuz ?

 

Kabus olurdu bu, hem solcular için, hem de, evet ne acıklı ki, liberaller için…

 

İşte liberallerin tarihsel cehaleti de burdan kaynaklanmakta…

 

Tarihteki bütün faşist iktidarlar, en az solcular kadar liberalleri de hedef almışlardır…

 

İşte liberallerin “beğenmediğimiz herhangi bir düşünce” ile “faşist düşünce” arasında yapmayı beceremediği ayrım tam da burdadır…

 

Beğenmediğimiz herhangi bir düşünce iktiadar gelince, en kötü ihtimalle, bizi en istemediğimiz şekilde “yönetir”…

 

Faşizmi iktidara gelince ise, bizi “yok eder”…

 

***

FAŞİST ÜLKÜ OCAKLARI KAPATILSIN !

 

 

Celal Özkızan

Baraka aktivisti

 

 

 

 

 

 

 

 

Be the first to comment

Leave a Reply