Önce elektrik, sonra benzin ve ardından tüp gaz, arka arkaya gelen okkalı zamlar. CTP-DP hükümeti adını şimdiden zam hükümetine çıkarmış durumda.
Son gelişen süreç, dayatma paketlerle ilgili CTP “değişiklere gideceğiz” derken, yanlış anlaşıldığını göstermekte. O dönem iyileştirmeler ve özelleştirmelerde durdurmalar gibi anlamlar çıkarılmıştı. Şu an görülüyor ki yanlış anlaşılmış.
Bahsettikleri varılacak sonuçtaki değişiklikler değil, yoldaki değişikliklermiş. 2007 yılında CTP’li hükümet Göç Yasası’nı gündeme getirmiş, ardından gelen UBP hükümeti bu yasayı geçirmişti. Bu yasa ile kamuya yeni girenlerin maaşları yarı yarıya düşürülmüştü. O dönem bu yasaya karşı muazzam bir direniş gerçekleşmiş; meclis önündeki barikatlar yıkılmış ve meclisin kapılarına dayanılmıştı.
Bugün maaşlarda yarı yarıya düşüş getirecek bir yasa gündeme gelmedi henüz. Fakat özel ve kamu, tüm çalışanlardan eşit oranda ücret çalacak olan zamlar geldi. Yani yeni hükümet, merkezi bir paketi tek sefertde dayatmak yerine, daha küçük, daha az tepki uyandıracak paketcikleri sık sık dayatmakta.
Aynı zamanda UBP hükümetinin hiç bir zaman yapmaya çalışmadığı şeyi de yapıyor yeni hükümet ve meşruluğunu gözeterek hareket etmeye çalışıyor. Yani, doğrudan bir kurumu özelleştireceğini, çünkü Türkiye’nin böyle emerttiğini söylemiyor UBP gibi. Onun yerine önce zamlarla toplumun o kurumdan rahatsız olmasını sağlıyor, ardındansa Ankara’nın değil toplumun sesine kulak vermiş gibi hamlelerine hazırlanıyor. Şekilsel olarak büyük değişiklikler oluyor, içerik ise aynı kalıyor.
Hükümetin büyük ortağı CTP durumunda. Bu durum sağcı ortağı DP’den değil ama, bazı beklentiler yaratıyor CTP’den. Sonuçta tabanının büyük bölümü sol değerlere sahip.
Ekonomi politikalarında son dönemde CTP’nin de soldan koparak liberalleştiğini biliyoruz. Fakat, zaten CTP’den sosyalizmi getirmesini bekleyen de yoktur sanırım.
Ama eminim ki CTP için sokaklara dökülen insanlar, şekilselden öte fark yaratacak değişimler umudu ile yapmışlardı bunu.
Mesela dini dayatmaları durdurmasını beklerlerdi CTP’den. Kalkanlı’da köyün camisi varken, köyde hiç kimse cami istemez, bölgedeki öğrencilerin de büyük bölümü bu durumdan rahatsızken barın karşısına yeni ve kocaman bir cami yaptırılmasın isterlerdi CTP’den.
Açılan İlahiyat Koleji’ni bilim yoluna sokmasını da beklerlerdi elbette. Bunu yapması çok da kolay olurdu; okulun öğretmenlerinin yüzde doksanı zaten buna hazır. Öğrencilerin ve ailelerin çoğunun ise derdi kolejin verdiği iyi eğitim.
Zorunlu din derslerinin de kaldırılması beklerlerdi CTP’den. Toplumumuzda sadece Sunni Müslümanların yaşamadığını biliyordu sonuçta. Alevilerin de, Hristiyanların da, Ateistlerin de insan olduğunu ve hakları olduğunu biliyordu.
Hakkında Türkiye’de dahi yolsuzluk soruşturması açılmış olan Taş Yapı İnşaat’a verilmiş olan Ercan ihalesinin bir gözden geçirmesini de beklerlerdi CTP’den. Kıbrıs’ın kuzeyini “dünyaya bağlayan” ve ihaleden bu yana yatırım yapılmamış tek havaalanına sahip çıkmasını beklerlerdi.
Askerlik konusu da malumunuz. İntiharlar sadece görünen yüzü. Kat ve kat fazla gencimizin de psikolojisi bozuluyor askerlik koşullarından. Bu durum dışarda onları bekleyenleri de etkiyor tabi. CTP’den Askerlik Yasasını bir kez gündeme getirip üzerini kapatmasını değil, konunun üzerine giderek toplumsal bir çözüm bulması beklerlerdi elbet.
Beklemeyecekleri şeyler de vardı tabi.
Mesela eylemlerde gelip halkın yanında durmasını beklenmezlerdi başbakanın. Onun yerine eylem yapılan sebebi ortadan kaldırması isterlerdi eminim.
Anlayacağınız CTP’den beklentiler pek de halkını ihya etmesine yönelik değildi. Sadece biraz dik duruş görmek istiyordu insanlar. Fakat şu ana kadar bunu da yapmadı CTP.
Peki o zaman merak ediyor CTP’nin solunun UBP’den farkı ne?
Mustafa Keleşzade
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.