UAP: EN ÖZ HAKİKİ HAS LİBERAL TURİZMİN YOLCULARI – ALİ DOĞANBAY

UAP, ulusal adalet partisi ismiyle, yani biraz ulusal birliğinden milliyetçiliğin biraz da adalet ve kalkınmanın adaletinden banarak, başka yerde şubemiz yoktur ışıklı panosuyla Lefkoşede, de sini asla ayırmıyorlar cümle içinde bile, siz dalga geçiyorsunuz ama öyle değil; maazallah o de ayrılıp güney Lefkoşanın ‘da’sı ile düşüp kalkarsa ve müzakereler sonucunda kötü yola düşerse zikri ve namus bekçisi abiliği fikri ile Has Liberal Turizme binip gelerek siyaset hayatımıza girmiştir.  Dilerim Türkçeyi yazdıkları gibi konuşmuyorlardır, fecaat tarihimize yeni bir komedi lüzumsuz çünkü, ayrıca belirteyim sadece otobüsü başka renge boyamışlar, işaret ettikleri durakları gayet yakından ve tarihten biliyoruz. Bana yabancı gelmediler. Hoş gelmediler…

Bütün de’ler sizindir, bitişiktir, bandıra bandıra toprağına taşına denizine kumuna canlısına cansızına nasıl bir egemenlik ve kalkınma bahşedeceğinizi biliyorum, çünkü düşünüyorum, uzundur, bir Derviş Eroğlu niye barışı istesin ki, bir Rauf Denktaş niye barışı istesin, siz niye barışı isteyesiniz ki? Bitişiktir, ayrılmazlar, bence 500 bin az kim 1 milyon istemez ki? Bu memleketin her güzel taşını toprağını sömürüp emip üstüne arsalar parsalar çevirdiğiniz yere Rauf Denktaş denir, Derviş Eroğlu denir, çünkü bitişikliğiniz az kayarsa dünyanın insanca yaşama coğrafyasına, bu zenginliğiniz, bu paralarınız, bu saltanatınız sürer mi? Aman de’yi da’dan ayırmayın, eliniz toka memleketin taşları açık pazar, ekonomisi satalım ağabeycimler, tekke ve zaviyelerinizden bir on beş sene sonra, beş yüz bin az bir milyon kim istemez ki’nin içinden yani, cumhurbaşkanımız da çıkacak mı, şunun için soru işareti koyuyorum canım Öz Hakiki Has Liberal Turizmin sayın yolcuları, cumhurbaşkanımız diye, aynı cümle içinde iki farklı cumhurbaşkanına şükran, bağlılık, sadakat sunuyorsunuz.  Birini parantez içine alıp mı selam çaksaydınız? Tekke ve zaviyelerinden çıkacak ve hepimizi kucaklayacak olan o şahsa gelip o durağı bize “dünya durağı” diye satacağınız güne kadar diyorum, en azından kktc’nin cumhurbaşkanını parantez içine alınız, zira zaten kktc’nin güçlü olmasının durağı bile güçlü tc’den geçiyor, aman şoförü asabilendirmeyiniz…

Bana şöyle geldi En Öz Hakiki Has Liberal Turizmin sayın yolcuları. Sanki otobüsün içinden mikrofonu eline almışsınız, hatta şöyle diyeyim, Alevkayasına pikniğe giden liseliler gibisiniz, gayet doğaçlama ve prefabrik hallenmeler, cümleler, tepkiler, o esna canımız ne isterse o olsun gibi bir halinizle, ve fakat bazen kontrgerillanın en kötü tarafı şudur ki, şoför kadar yolu iyi tanımazsanız saçmalamanız mümkündür, o direksiyona oturunca nereye kırayacağını bilemez insan, sizin AKP mevzusu da böyle olmuş, az Akit ya da Yeni Şafak okuyaydınız ey canlar, malum uçaklarda bile akparti yazmayan gazeteler uçağa alınmıyor, sizin otobüse birkaç gazete koyulsaydı bu durum yaşanmazdı, elde mikrofon e haliyle hem şoföre şükran, bağlılık, sadakat sunuyorsunuz hem de şoförün hemen arkasındaki 1 numaralı yolcuya.  Sonra sizin yanlış dümen kırmalarınızı devletim kotarmak için, yasama ile yürütmeye halay çektirerek koca yargıyı düğün salonuna çeviriyor, öyle deme, çok uzak durak değil, oldukça yakın, Sarısülük ailesini sanık sandalyesine oturttu bu devlet.  Onlara düğün bize hep cenazedir. Hep bizim çocukların ölüsünü kaldırıyoruz. O güzel çocukların, düşleri kadar güzel sevgililerinin düğününe bir kere bile gidemedik biz. Bunu anons etmezler molalarınızda, diye diyorum, o yüzden sizi dişlerinizden tanıyoruz!

Biliyorum… Alevkayasına da pikniğe gitmeyeceğiz. O beş yüz bin yetmez kim bir milyon istemez ki de “de” bizi otobüsten indireceksiniz. Ama o otobüsü bu ülkede yaşayan yediden yetmişe herkes bilir. Durakları vardır, ömrümüzün.. Kavuşamadığımız aşkları gibi.. Bir kardeşliğe barış diyerek örmeye çalıştığımız o en güzel, o en son durak… Vardır… Ve siz indireceksiniz tabi, indireceksiniz, çünkü bu otobüs, bu şoförler, bu tarihimin en has en hakiki en yalancı cumhuriyeti, varmayacak ki oraya… Tamam anladık.. O yüzden zaten biz o otobüste olmayacağız… Rahat olun… Beş yüz bin değil bir milyon olun… Biz hep az ama insanca ve insan ayırmadan geçen duraklardan sonunda en fazla insanca bir gülüş eden duraklara giden otobüsleri yapacağız… Yapacağız diyorum, haddimize mi, tarihte ki binlerce kez yapıldı, yapılırken imha edildi, yapılmasın diye imha edildi, sırf imha edilsin diye edildi, ama yapacağız… Çünkü biz de yapmanın ustasıyız. Bu dört tarafı dört tarafından geçilince “de” dört kere yalnızlık eden yeri yapacağız…

En Öz Hakiki Has Liberal Turizmin şoförleri, yolcuları, bizim de başka yerde yalnızlığımız yoktur.. Bu otobüs bu tarihimizden ilk kere geçmiyor ya.. Bu durakların hepsini tanıyoruz.. Mukavemet teşkilatlarını da gördük, 15 temmuz durağını da, 20 temmuzun hemen ilerisinde 16 ağustos durağını da… Gördük ki, 15 kasım durağını da… Bu otobüste bu duraklar bitmez, siz de ne ilk ne de son şoförleri ne de yolcularısınız..  Bütün dünyanın otobüsleri de içinden bir kere geçti, onu da gördük… Ama şunu biliyorum ki, siyaset yapmak için gelmediniz. Bu durakları uzatmak, durakların arasına nefret dili sokmak, durakları birbirinden uzaklaştırmak, ve bütün duraklara bayraklar, camiiler, büstler yapmak için geldiniz…  Yani, ne siz yabancısınız, ne de biz.. Çünkü, herkes tanır birbirini, duraklardan…

Yani demem şu ki, artık ironinin bile canının çok sıkıldığı ve acıklı kaldığı bu yerde, En, Öz, Çok, Has, Hakiki, bitmez ki, durmadan koy başına “yeni diye sat” o yüzden sadece tabelalar değişir, isimler değişir, şoförler değişir, yolcular değişir. Bir tek şey değişmez ama, durakların birbirinden yeterince ve dakika cinsinden ve tarihsel olarak uzaklaştırılması… Her bir durağa geciktiğimizde, geciktirildiğinde, biraz daha uzuyor nefretin, öfkenin, düşmanlığın mesafesi… O yüzden bazı solcu abilere ablalara deyince kızıyorlar ama bu otobüsün içinde, bu şoförlerle, bu yolcularla seyahat ederek barışa, kardeşliğe hadi onların anlayacağı dilde yazayım hakiki, öz, has bir barışa gidemeyiz… Bu otobüsten inmeden, bu halkı, bu güzergâh üzerinden barışa götüreceğiz yalanlarından bıkın artın, vazgeçin. Çünkü her yol, yolculuk değildir, ve her kalkış varacağının da garantisi değildir sevgili halkım..

O yüzden biz otobüslerden, şoförlerden ziyade YOLU önemsiyoruz, bir insanın olduğu gibi bir halkın da YOLU olmasını önemsiyoruz, ve o yol evet bazen “engebeli, dolambaçlı, sarp” olabilir, ama YOLU anlamlı kılanın da bu olduğunu biliyoruz.

Ve evet halkım, o YOLA girdiğimizde, and olsun Alevkayasında piknik de yapacağız. De “ayrı” ama insanlığın kalbinde hep “bitişik” …

Ali Doğanbay

Be the first to comment

Leave a Reply