ADL Özel
Türkiye’de gerçekleşen şaibeli anayasa referandumundan sonra Türkiye çapında süren tepkiler ve itirazlar Kıbrıs’ta da yansımasını buldu. ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü öğrencileri dün akşam kampüste bir yürüyüş düzenlediler ve ardından da bir forum gerçekleştirdiler.
“İtirazımız var; -Toplumun tümünü kapsamayan bir anayasaya, -Son anda alınan kararlara, -Demokrasinin hiçe sayılmasına, -Karanlığa sürüklenmeye. Oyumuzu haksızlığa teslim etmeyeceğiz! ODTÜ UYUMA YSK’DAN HESAP SOR!” çağrısıyla dün akşam saat 7’de kampüste toplanan ODTÜ’lü öğrenciler, okul çalışanları ve akademisyenler, Türkiye’deki şaibeli referanduma şaibe karıştırılmasını protesto ettikleri yürüyüşün ardından, ileriye dönük olarak neler yapılabileceğinin tartışıldığı bir forum düzenlediler. Akademisyenlerin de katıldığı forumda, referandum sonucunu hazırlayan nedenlerin ne olduğu, bundan sonra nasıl bir sürecin yaşanacağı ve ayrıca seçimin adaletli ve hukuka uygun şekilde gerçekleşip gerçekleşmediği konuşuldu.
“Bu en baştan eşit bir şekilde sürmeyen bir yarıştı”
ODTÜ’lü öğrenciler referandum süreciyle ilgili olarak düşüncelerini ADL’ye şöyle paylaştılar :
“Referandum sürecinin eşit koşullar altında yürütülmediğini düşünüyoruz. Devletin imkanları kullanıldı, ikditar partisinin ve cumhurbaşkanın yaptığı mitingler tamamen devletin parasıyla yapıldı. En baştan eşit bir şekilde sürmeyen bir yarıştı bu. Buna rağmen yüzde 51’e 49 gibi bir oran elde edildi. Türkiye’de kendinden olmayana karşı bir hoşgörüsüz ortam var zaten yeterince. Kendinden olmayana saygı duymuyor insanlar.Böyle önemli bir olayda Türkiye’nin geleceğini değiştirecek ülkenin kaderini tayin edeceği bir referandumda yüzde 51’e 49 gibi bir sonuç çıkmasının Tükiye’de sosyolojik açıdan da çok büyük ağır hasarlara neden olacağını düşünüyoruz. %51’e %49’luk bir oran bu anayasanın toplumu temsil etmediğini gösteriyor.”
“Eğer yüzde 51 hayır çıksaydı biz bugün büyük muhtemelen seçimlerin yenilenmesi gerektiğini konuşuyor olabilirdik”
“Eğer yüzde 51 hayır çıksaydı biz bugün büyük muhtemelen seçimlerin yenilenmesi gerektiğini konuşuyor olabilirdik. İstanbul, İzmir Ankara, Adana bu şehirler (İstanbul Ankara özellikle) AKP’nin her seçimde galip geldiği iller ve İstanbul’a baktığımız zaman 16 milyon nüfusu var. İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirleri alamadıktan sonra Bayburt’un oylarıyla Kilis’in oylarıyla seçimi kazanmanın, burdaki insanların oylarının ülkenin çoğunluğun yaşadığı yerlerin etkisinin biraz hafife alındığını düşündürtüyor bize. CHP yüzde 60’ına itiraz etti bu seçimin, HDP de sandıkların 3’te 2’sine itiraz edeceğini açıkladı. Şöyle bir durum var: Artık gelen anayasayla beraber partili bir cumhurbaşkanından söz ediyoruz. Partili bir cumhurbaşkanı demek meclise kendi milletvekillerini seçecek olan bir kişi demek. Baktığınız zaman CHP ve HDP haricinde önseçim yapan parti Türkiye’de yok. Onlar da bunun ne kadar değerlendiriyor tarışılır. AKP tamamen tek adamın belirlediği, cumhurbaşkanı iken bile, partinin başında seçime girmediği zaman bile zaten milletvekilleri belirliyordu Erdoğan. Şimdi meclise girecek olan insanları belirleyecek ve ayrıca cumhurbaşkanı olduğu için anayasa mahkemesinde olacak insanları da belirleyecek. Anayasa mahkemesinde olacak insanların bir kısmını cumhurbaşkanı atıyor, bir kısmı da meclisten atanıyor. Baktığınız zaman meclise ve mahkemelere tabii ki de AKP’nin istediği isimler, Erdoğan’ın istediği isimler atanacak. Durum böyle olduğunda biz şimdi kimi kime şikayet edeceğiz? Böyle bir tutarsızlık oluyor. Ülkede tamamen kuvvetler ayrılığı ilkesi hiçe sayılmış oluyor.”
“Türkiye’de bu sistemle birlikte Erdoğan’ı denetleyecek bir kurum kalmıyor”
ODTÜ’lü öğrenciler, partili cumhurbaşkanı sisteminin nasıl işleyeceğiyle ilgili görüşlerini ise şöyle aktardılar :
“Türkiye’de bu sistemle birlite Erdoğan’ı denetleycek bir kurum kalmıyor. Daha öncesinde Sayıştay ve Yargıtay yitirildi. Anayasa mahkemesi de yitirilecek. Devletin tüm kademelere sızmış olunması daha da had safhaya gelecek, aslında sorgulanamaz bir lider portresi ortaya çıkacak. Zaten her seçimi kazandıktan sonra Erdoğan daha da otoriterleşmeye başladı, gitttikçe daha da olacak. Gezi’de insanlar öldürüldü, doğuda insanlar katledildi. Gittikçe şiddeti artıran bir siyaset izledi aslında. Şimdi elinde bu kadar büyük bir güç olunca acaba ne olacak? Bizi tedirgin eden şeylerden birisi bu. Artık daha çok mücadele daha çok artacak ve daha çok mücadele edeceğiz. Ayrıca bazı partiler hiç propaganda yapamadılar, bazı partilerin liderleri içerdeydi; yani hiçbir propagandaları konuşmaları olmadı, seçim adil değildi.
“Adaletten bahsetmek mümkün değil”
Öğrenciler, seçim sürecini ve referandumu ise şöyle değerlendirdiler :
“Bu noktada zaten herkes adaletsiz olduğunu biliyor. YSK’nın son anda çıkardığı son anda dayattığı o karar, mühürsüz zarfların ve oy pusularının kabul edilecek olması gerçekten büyük bir adaletsizliğe örnek teşkil ediyor. Bugün CHP bir açıklama yaptı, yaklaşık 2.5 milyon oy geçersizdir dedi, mühürsüzdür dedi. YSK yasalara karşı çıkıyor aslında bu kararı almakla beraber; ve YSK’nın yaptığı açıklamaya göre AKP temsilcisinin isteği üzerine bu karar alındı. Sonrasında Erdoğan ne diyor, YSK’ya özellikle teşekkür ediyorum diye açıklama yapıyor. Adaletten bahsetmek açıkçası pek mümkün değil bu noktada; ki kanıtlar da var, Oy ve Ötesi için çalışan arkadaşların hilelerle ilgili kayıt altına aldığı videolar var. Tabii Türkiye’de şöyle bir durumla da karşılaşıyoruz : CHP ve HDP müşahitleri var ve bu insanlar sandıklardan uzaklaştırıldı, sandıklara alınmadılar. Adeletten bahsetmek pek mümkün değil maalesef bizim ülkemizde. Ayrıca sonuçların televizyonda aktarılma şekli de çok adil değildi, Anadolu Ajansı’ndan veriler geldi sadece ve onun yanında sandıkların yüzde 70i açılmamışken ATV’nin başlık olarak verdiği yazı şuydu: Türkiye evetle birleşti. Bu bir provokasyondur; ve seçim sırasında oylar sayılırken bunu yapması yasak.”
Kıbrıs’taki “evet” propagandası
ODTÜ’lü öğrenciler, AKP’nin Kıbrıs’taki üniversitelerdeki uzantılarından biri olan ÜNİAK oluşumunun faaliyetlerini ve Kıbırs’taki “evet” propagandasına dair görüşlerini ise şöyle aktardılar : “Daha önce UNİAK denen bi oluşum ODTÜ’ye çıkarma yapmak istedi tabiri caizse. Bir parti, yurtdışı temsilciliklerinde, yurtdışında ve gümrük kapılarında propaganda yapamaz diye bir madde var yasada. Bu yasadan dolayı AKP burda kendi ismiyle bir evet propagandası yürütemiyordu. Bunu nasıl yaptı? Bunu ÜNİAK gibi örgütlere aktararak, onları el altından paralarla destekleyerek yaptı; örneğin Güzelyurt’ta terminalde “Kıbrıs evet diyor” sloganlarıyla afişlerle ve AKP’nin “daima millet kararımız evet” seçim sloganıyla bayaa büyük bir çalışma yürüttüler, esnafa ziyarete gittiler. Miting de yaptılar, Lefkoşa’da Surlariçi’nde propaganda vardı. Seçim ofisleri satın aldılar dergi sattılar dergi bastılar. Bu tarz şeyler oldu. Kıbrıs’tan çıkan yüzde 55 oranında hayıra bakarsak başarısız oldular. Kıbrıs’taki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gerekli tepkiyi bir yerde göstermiş oldular; ve AKP için şöyle olduğuna da inanıyoruz İzmir’den, İstanbul’dan ve Ankara’dan sonra belki de onları en çok şaşırtan yerlerden birisi Kuzey Kıbrıs’tır.”
“Bu iş henüz bitmedi”
ODTÜ’lü öğrenciler, ileriye dönük olarak, birleşemenin ve mücadele etmenin önemine vurgu yaptılar :
“Mücadeleyi hiç bırakmadık. Okulda ne yapabileceğimizi kendi içimizde arıyoruz. Yürüyüşün gerçekleşme amaçlarından bir tanesi de bu, birlikte olmak. Bugünle bitmeyecek burada kalmayacak. Mücadelemiz devam edecek bu çok net!”