"TÜRKİYE DÜŞMANI" OLMAK… – KAMİL İPCİLER

Usanmadan sıkılmadan yazıyoruz, yine yazacağız. Sadece yazmakla da kalmayacak, her eylem/ her pratiğimizle de hatırlatacağız. Türkiye halkları kardeşimiz, Türkiye her köşesinden emek ve alın teri akan, güzel insanların yaşadığı güzel bir coğrafyadır. Bu yüzden kimi arkadaşımız Ankara’ya, kimisi İstanbul’a aşık, kimisinin en sevdiği bira Bomonti’dir, kimisi Cimbom, Beşiktaş hastasıdır.. “Ankara elini yakamızdan çek” diye haykırdığımızda direnişimiz; sömürgeci, işgalci, Kıbrıs’a arka bahçesi gözüyle bakan, Kıbrıs’ı borularla kendine daha da bağımlı hale getirmenin planlarını yapacak kadar alçak, ‘egemen Türkiye’ zihniyetine karşıdır (ve bu zihniyet yalnizca AKP ile ortaya çıkmamış, akpden önceki 30 yılda da egemenlerin türkiyesinin Kıbrıs’a yaklaşımıdır)… Peki egemenlerin Türkiye’sine karşı direnirken,bizlerin Türkiye’deki devrimci çevrelerle dayanışma pratiğimiz ne durumdadır?

 

Baraka Kültür Merkezi olarak, Türkiye’de yol arkadaşımız olarak bellediğimiz Ödp, Halkevleri gibi örgütler, Sendika.org, Halkınsesi gibi yayın organları, Marsis gibi, Bandista gibi müzik grupları, Sezai Sarıoğlu gibi şairler, Cengiz Bozkurt (nam-ı değer erdal bakkal) gibi insanlar ve dahası, her daim yol arkadaşımızdı/olacak ta. (aklıma gelen ilk bir kaç ismi paylaştım sadece..) Ve Kıbrıs’ta “milliyetçi kesim” olarak bilinenlerin aksine, ne AKP iktidarı döneminde, ne de göçmenlerden ötürü bir günden bir güne Türkiye halklarının kendisine yönelik aşşağılayıcı/olumsuz tek bir eylemimiz veya söylemimiz olmamıştır. Aksine, gerek Gezi protestoları, gerek Belkin Elvan’ın öldürülmesi sonucu yaşananlar sırasında sağ cenah Türkiye halklarının yaşadığı zulme cılız sesler çıkarırken, TC Elçiliği önünde ”Faşizme karşı omuz omuza” diye haykıran yine bizlerdik.

 

Tüm bunların yanında; sömürgeci Türkiye’ye karşı bağımsız Kıbrıs mücadelesini verilirken, Türkiye’den gelip burada yaşayan ve yaşam mücadelesi veren göçmen halkları TC Devleti’nden ayrı bir noktaya koymak, her zaman en hassas önceliğimiz olmuştur. Lakin, nice demokrasi ve insan hakları savunucularımız tarafından, Türkiye Devleti’nin burada uyguladığı politikaların faturasını göçmenlere kesmek, yani en basit tabiriyle kolay olan/kestirme yolu seçmek sık görülen bir hatadır. O yüzden yalnızca söylemde kalmayıp göçmen kesimin de bizim mücadelemizin bir parçası olduğunu hatırlatmak adına, geçtiğimiz aralık ayında ”Kıbrıs’ın Öbürleri” isimli bir belgesel yayınladı Baraka Film Atölyesi.. Yine ayni şekilde; son iki yıldır yaz aylarında çocuklara yönelik düzenlediğimiz ücretsiz yaz kurslarında birlikte üretmeye çalıştık Kıbrıs’ın göçmen çocuklarıyla da..

 

Bizden yana örnekler kolaylıkla çoğaltılabilir elbette; bir de bugün andımız kaldırılacak diye yaygara koparan ”Türkiye dostu” Arabacıoğlu, Zorlu Töre gibi insanları, finanse ettikleri dernekleri ve parçası oldukları ideolojiyi ele alalım. On yıllardır siyasette belirleyici pozisyonda bulunan milliyetçi çevreler, oy karşılığı vatandaşlık sözleri haricinde ne verdiler Kıbrıs’ta yaşayan göçmen halka?… Halen en küçük bir hak arayışında, bir eyleme katılsa sınır dışı edilme tehditiyle yaşamıyor mu bu insanlar? Halen bir çoğu ucuz işçi olarak çalışıp, iş kazalarında ‘ucuz can’ olarak ölmüyorlar mı?? AKP’nin dindarlığı ne kadar gerçekse, onların milliyetçiliği de o kadar işte..

 

Peki parlemento içerisinde söz sahibi olan solda durum ne? Burada yine halktan, emekten yana bir yaklaşım görmek mümkün değil. Göçmen kesimi ‘’kaybetmemek’’ ya da ‘’yanına çekebilmek” adına, Türkiye Devleti ile ilgili eleştiri yapmaktan kaçınmak, ve seçim araçlarına Türkiye bayrakları koymak ülkemizdeki sol liberalizm temsilcilerinin çözümleri arasında. Oysa ellerinde imkan olduğu halde, bu insanların hayatını kolaylaştıracak yasalar üretmek, onlara insanca yaşamak için haklar tanımak gibi bir yola başvurmuyorlar.

 

Bu yüzden Türkiye Devleti’nin sömürgeci politikalarına karşı direnmek ve bunu alenen ilan etmek bizi Türkiye düşmanı yapmaya yetmiyor.. Ayrıca ”Türkiye düşmanı” ilan edilmekten de zaten korkmuyoruz. Çünkü bizim dostluğumuz ‘başka bir Türkiye ile.. Sözde milliyetçi, ve ‘önde yer kapmak için’ Türkiye Devleti ile ”iyi ilişkiler” peşinde koşanların dostluğu ise egemenlerin Türkiye’si ile.. Biz Gezi ile, direnen Türkiye ile dostuz, onların turuncusu asker ile, yeşili ‘AK parti’ ile… Zaten bütün mevzu burada başlayıp, burada bitmekte….

 

Kamil İpciler

Baraka Aktivisti

 

Be the first to comment

Leave a Reply