“Tohum Yasası geçtiğimiz günlerde toplumsal muhalefetin baskısı sonucu Akıncı tarafından Meclis’e iade edildi. Halkın çıkarlarına ters bu yasayı daha önce oy birliği ile geçirmiş olan Meclis’teki partilerin, bundan sonraki tutumlarının yeni bir yasada veya mevcut yasanın değiştirilmesinde tutumlarının farklı olmayacağını düşünüyoruz. Bu sebeple, iade edilmesine rağmen henüz iptal edilmemiş olan Yasa ile ilgili eleştirilerimizi özetleyen aşağıdaki makale hala günceldir…”
Bitkilerde döllenme sonucunda oluşan ve yeni bir bitki oluşmasını sağlayabilen tane. Bitki fizyolojisi dersinde tohumu en basit şekli ile böyle tanımlıyoruz. Yeni döl verebilen “tane”. Elbette ki tohum sadece derste anlatılanlardan ibaret değil. Tohum hayattır, üretimdir, üreticidir, özgürlüktür.
Güçlü ekonomisi olan, biyolojik çeşitliliğini koruyarak üretim yapan, gıda ihtiyacını karşılayan, kısacası kendi kendine yetip dışa bağımlı olmayan bir ülke hayal edin. Hayal ettiniz mi? Ne kadar güzel değil mi? “Keşke bizde de olsa” dediğinizi duyar gibiyim. Tam da böylesine özgür bir ülke olabilmenin özlemini çekerken karşımıza, Avrupa Birliği uyum yasası adı altında “Tohum ve Üretim Materyalleri Yasası” çıkmasın mı?
Meclis Komisyonu yasa tasarısının tüm maddelerini oybirliği ile onaylamış! Komisyon raporu öyle diyor. Ben de onların yalancısıyım. Çok merak ettim! Hiç mi akıllara tek bir soru dahi takılmadı? Milletin vekilleri, yasa tasarısını okumadan oylamış olamaz. Koskoca Komisyonda okuyup da anlamayan olmayacağına göre acaba birileri “evet deyin de tamamdır”demiş olabilir mi? Neyse öyle ya da böyle, sanki birilerinin –ki bu birileri muhtemelen küresel tohum şirketleriyle işbirliği yapacaktır- çıkarı varmış gibi görünüyor. Bu arada tohumun,gıda egemenliği ve insan-doğa ilişkisi konusundaki önemini bilen bazı kesimler yazılar yazmış, muhalefet etmiş. Nihayetinde Meclis Genel Kurulu da yasayı tartışıp, güya bazı iyileştirmeler yapıp onaylamış ve imzalaması için Cumhurbaşkanı’na göndermiş.
Ben elimden geldiğince Meclis tarafından onaylanmış yasayı okudum. Anlamadığım yerleri de bildiğini düşündüğüm eşe dosta, hukukçuya falan sordum. Aklıma o kadar çok soru takıldı ki... Eminim okuyan herkesin aklına tüm bu sorular gelirdi ve gelmiştir de...
***
Gelin hep birlikte bir kaç soruya bakalım:
1- İthal edilecek olan ve ülke coğrafyasına adapte olmamış türlerle tozlaşma yapan endemik türlerden elde edilecek tohumların genetik yapısı değişeceğinden endemik bitki türlerimiz de dahil olmak üzere yerel tohumlarımızı bu yasa ile gerçekten koruma altına alabilecek miyiz?
2- Bu yasal uygulama ile birlikte zaten var olan dışa bağımlılık daha da artırılmış olmayacak mı?
3- Dünyada Güney Amerika ve Hindistan gibi ağır bedeller ödemiş ülkeler örneğine rağmen biz neden bu yasayı kabul ediyoruz?
4- Küresel şirketlerin denetimindeki kısır tohumlara yenik düşeceğimizin farkında değil miyiz? Ayrıca bu küresel şirketlerin kar ortakları bizim ülkemizdeki hangi sermayedar(lar) olacak?
5- Yıllardır ailesinden kalma 50-60 yıllık (belki daha da fazla) tohumları kullanan üreticilerden sertifikasyon, izin gibi işlemler için ödenecek bedelleri devletin karşılaması gerekirken neden kişiler ödemek zorunda kalıyor? Koşulları yerine getirmeyenleri denetleyenin insafına kalmış bir şekilde cezalandırmak ne kadar adil ve insani olur?
6- İthalat ve ihracatta devletin hiç bir fonksiyonunun olmaması ve bunun tamamen özel kişilere devredilerek tekelleştirilmesi, haliyle üreticinin yine patronların insafına kalacağı anlamına gelmiyor mu?
7- Yasa GDO’lu tohumların ithalini engelleyecek güce ve yaptırıma sahip mi?
***
Sorular bunlarla sınırlı değil elbette. Müfettiş atanmasından tutun da toplanacak tohum örneklerinin analizine kadar daha bir çok soru sorulabilir.
Bu durumda devlet ne yapmalı? Devlet , kendi coğrafik koşullarını, hayatı “tohum” olan üretici ve emekçilerin de menfaatlerini göz önünde bulundurarak kendi yasasını kendisi oluşturmalıdır. İthalat ve İhracatını yapacaksa kendi belirlediği yasalar çerçevesinde yapmalı.
Devlet Üretme Çiftliklerini, Tarımsal Araştırma Enstitüsünü güçlendirip, üreticisine tohumu kendisi temin etmelidir. Güçlü bir ekonomi ve toplum için üretimden uzaklaştıran değil teşvik eden olmalıdır.
Didem Koçak
Bağımsızlık Yolu Üyesi