Timur: “Ben buna peşkeş bile demem… Haziran’da kurumlarımızı geri alacağız”

ADL (Özel)

Beş yıl önce, başta Rektör Abdullah Öztoprak ve dönemin Vakıf Yöneticiler Kurulu (VYK) Başkanı Eşber Serakıncı olmak üzere, DAÜ yönetimi tarafından Türkiye’de faaliyet gösteren Doğa Okulları’na peşkeş çekilen DAÜ’ye ait eğitim kurumları DAİ ve DAK’ın mevcut protokolü 2016 Haziran ayında sona eriyor. Öte yandan protokolün bitmesine üç ay gibi kısa bir zaman kalmışken, okulların hissesinin Doğa tarafından Nişantaşı üniversitesine devredildiği iddiaları da geçtiğimiz günlerde gündeme gelmiş ancak, su konusunda yaşanan gelişmeler ve “hükümet krizi” bu konuyu gölgede bırakmıştı. Bağımsızlık Yolu olarak, 2011’den beri kurumların geri alınması için mücadele veren DAÜ’de örgütlü akademik personel sendikası DAÜ-SEN başkanı Tarık Timur ile görüşerek, hisselerin Nişantaşı’na devredildiği iddialarını ve Haziran’da sona erecek olan protokolü konuştuk.

2011’den beş yıl sonra, hala imzalanan protokolün artçı şoklarını yaşadıklarını söyleyen Timur, “öyle bir protokol imzalandı ki Nişantaşı bir sene sonra “ben memnun değilim, ben de vazgeçtim, bırakıyorum” diyebilir. “Kapatıyorum” bile diyebilir ve bu durumda öğrenciler ortada da kalabilir” dedi. 2016 Haziran’da protokolün sona erdiğini belirten Timur, “Artık fesih için ihbarname verme hakkımız var. İki ay sonra bitiyor. DAÜ yönetimi verir ihbarnameyi, “burası benimdir” der ve çıkarır dışarıya. Yönetim bunu yapsın biz baskıyı koyacağız üzerlerine” diyerek, yapılan devrin etik olmadığını da vurguladı.

 

Öncelikle geçmişe dönecek olursak, DAİ-DAK’ın peşkeş çekilmesi süreci nasıl başlamıştı?

O dönemki yönetime göre okulda güya finansal bir sorun vardı. Evet, ciddi boyutta olmasa da bütçede bir açık vardı. Önce dönemin rektörü Abdullah Öztoprak ve Vakıf Yöneticiler Kurul Başkanı (VYK) Eşber Serakıncı okul ücretlerini arttırdılar. Ancak birdenbire insanlar kayıt yaptırdıktan sonra, okul açılmasına rağmen “öğrenci sayısı fazla değil biz bu okul ücretlerini düşürelim” diyerek ücretlerde indirime gittiler. Geri para iade edip, taksitleri düşürmeye başladılar. İlk bakışta bu insanlara olumlu bir şey gibi geldi. Velinin yararına bir iş yapılıyor algısı oluştu. Biz bunun doğru olmadığını yapmamalarını söyledik. Bu indirimin ardından da döndüler, DAİ-DAK çalışanlarından yüzde 15 maaş kestiler. Sendikaya hiçbir şey sormadan böyle bir karar aldılar. Biz yine araya girdik. “Değişiklik yapacaksanız bizimle beraber yapacaksınız. TİS imzalamışsan sendikayla birlikte hareket edeceksiniz” dedik. Ve biz yine okul kurtulsun diye sadece DAİ-DAK çalışanlarından değil bütün personelden yüzde 0,8’lik kesinti yapılsın dedik. Tüm bunlar yaşandı ve VYK başkanı Serakıncı “kafa kafaya verelim gelecek seneyi birlikte toparlayalım” dedi. Bunlar 2010’da yaşanıyor ve biz sonra 2011’de öğreniyoruz ki Öztoprak gitmiş, Türkiye’de beş okul gezmiş ve karar vermiş, DAİ-DAK Doğa Okullarına verilmiş. Resmen verdi, ben buna peşkeş bile demem. Biz burada komiteler kurmuş okulları kurtarmaya çalışırken o resmen okulları verdi. Haziranda öğrendik ki bu okullar verildi. Hatta şöyle bir şey hatırlıyorum; biz eğitim bakanının makamındaydık, ona “Var mı böyle bir şey” diye sorduk, yok dedi. Dışarı çıktık ve telefonlarımıza “DAİ-DAK verildi” diye mesaj geldi. Sonrası zaten malum eylemler yapıldı, mücadele verildi bir şekilde…

“Tamamen ticarileştirme. Bizim çocuklarımız da, eğitim de bir meta haline geliyor bu durumda”

Mecliste DAİ-DAK ile ilgili kurulan bir komite vardı ve bazı çıkarımlarda bulunuldu, belli sonuçlara varıldı ancak nihai bir yaptırım uygulanmadı. Siz ne düşünüyorsunuz?

Komite geldi parmağını kaldırdı “bunu yaptınız” dedi. “Yetki aşımı var, yetkiyi kötüye kullanma var” dendi ama sonrasını niye getirmediler bilmiyorum. Herhalde siyaset girdi işin içine. Günün sonunda 2016 Haziranında biz bastıracağız sözleşme fesh edilsin diye. Yapacaklar mı yapmayacaklar mı göreceğiz. İmzalanan protokolün en sıkıntılı yanı neydi? Başkasına devretmesini engelleyecek madde vardır ama Doğa Okulları’nın bunu yapmasını engelleyecek madde yok protokolde. Kira sözleşmesi yaptığında bir daireyi kiralarken bile sözleşmene öyle bir madde koyarsın. Sen bu apartmanı başkasına veremezsin diye. Ama koskoca DAÜ “sen bunu bir başkasına devredemezsin” diye bir madde oraya koymadı. Bunu o zaman “ihaleye çıkamayız, ihaleye çıkarsak kumarhane sahibi gelir alır burayı” şeklinde savundular. Peki ya şimdi Doğa Okulları kumarhane sahibine devrederse bu okulları, ne olacak? İşte okul Nişantaşı Üniversitesi’ne gidiyor şimdi. Kim engelleyecek? Yoktur; protokolde öyle bir madde yoktur! Tamamen ticarileştirme. Bizim çocuklarımız da, eğitim de bir meta haline geliyor bu durumda. Yarın o bir gün Nişantaşı bir sene sonra diyebilir “Ben kar edemedim, başkasına vereceğim.” Ki bu ülkede daha önce bunu gördük, üniversiteler kumarhane sahiplerinin şirketlerine devredildi. Bunun da garantisi yok.

“Ama öyle bir protokol imzalandı ki Nişantaşı bir sene sonra “ben memnun değilim, ben de vazgeçtim, bırakıyorum” diyebilir. “Kapatıyorum” bile diyebilir…”

Biz 2011’de “bu iş iyi bir iş değil, bu yaptığınız doğru değil. Bunun sonu hiç iyi olmayacak” dedik. Ve işte 2011’den beş yıl sonra biz hala bu durumun artçı şoklarını yaşıyoruz. Ve günün sonunda hani bir de şu iddia vardır ya, “serbest rekabet iyidir özelleştirme iyidir” bir an için bir kenara bırakalım eğitimin hak olduğunu, özelleştirmenin kötü olduğunu ve bunların çılgın solcu sendikacı söylemi olduğunu var sayalım ki değildir. Ama öyle farz edelim. Peki arkadaş, sen serbest rekabetçisin, özelleştirme taraftarısın; hangi serbest rekabet ilkesinde veya ülkesinde sen bu Nişantaşı Üniversitesi’ne üniversite kurma hakkı vereceksin, benim doğrudan rakibim yapacaksın, ondan sonra gelip bu üniversitede, benim kampüsümde tabela asmasına izin vereceksin… Böyle bir serbest piyasacılık da yoktur! Olmaması gerekir! Ama öyle bir protokol imzalandı ki Nişantaşı bir sene sonra “ben memnun değilim, ben de vazgeçtim, bırakıyorum” diyebilir. “Kapatıyorum” bile diyebilir ve bu durumda öğrenciler ortada da kalabilir. O dönemki (2010-2011) yönetim dedi ki “ben yönetemiyorum”. Bunun Türkçesi budur. Bıraktılar ve gittiler. Biz o zaman da söyledik şimdi de söylüyoruz; DAÜ yönetir, kadrosu da vardır eğitim fakültesi de vardır, bugün kaynakları da vardır, artıdadır da, finansal sorunu da yoktur. Ben VYK başkanı ve DAÜ yönetimi ile de görüştüm, onlar da şok oldular bu protokol meselesine. Ama en çok 2016 Haziran’a kadar bekleyeceğiz. Artık fesih için ihbarname verme hakkımız var. İki ay sonra bitiyor. DAÜ yönetimi verir ihbarnameyi, “burası benimdir” der ve çıkarır dışarıya. Yönetim bunu yapsın biz baskıyı koyacağız üzerlerine.

“Doğa geldikten sonra işten çıkarılan hocalar özel dershane açtılar ve bu kurumları Doğa Okulları’na verenler, çocuklarını işten çıkardıkları hocaların dershanelerine yolladılar başarılı olsunlar diye…”

Doğa giderse ne olacak diye konuşuluyor bazı çevrelerde. Hiçbir şey olmaz! DAÜ’nün maddi kaynağı da insan kaynağı da vardır. Bu okulları geçmişte çok güzel yönetti, yine yönetir. Ufacık bir finansal krizde devrettiler. O zaman da söylemiştik, “Yönetmek istemiyorsunuz” demiştik. Yani buranın uzun tarihçesine bakarsanız, para aktarılmadığı zamanlar oldu, vergi kesildi mahsuplaşıldı o aktarılmadı, ek yardım verildiği zaman yine aktarılmadı, yani bir çok kez aşağıya doğru gitmesi istendi. Doğa gitse ne olacak yani? Geçtiğimiz günlerde velilere bir email gönderdiler, “Sandalyemiz iyi, tahtamız iyi, sınıflarımız iyi.” Peki sınav sonuçlarınız? Geldiğinizde A Level yapacağız demiştiniz, IGCE yapacağız demiştiniz, hepsi aynen devam edecek demiştiniz. Ben bunları görmek isterim. Skorlarınız nedir? Siz bu öğrencileri nerelere soktunuz? Nedir eğitim kaliteniz? Bu yok! Ama kafeteryamız güzel, yemeklerimiz iyi, binalarımız yeni diye şeylerle geçiştiriyorlar. Önceden ALevel ve IGCE’de bu okulun öğrencileri çok başarılı oluyordu. Ki, Doğa geldikten sonra işten çıkarılan hocalar özel dershane açtılar ve bu kurumları Doğa Okulları’na verenler, çocuklarını işten çıkardıkları hocaların dershanelerine yolladılar başarılı olsunlar diye. İlk geldiklerinde “Göreceksiniz, eğitim kalitesi Kıbrıs standartlarının çok üzerinde olacak, böyle eğitim kalitesi hiçbir yerde olmayacak” denmişti. Doğa Okulları’nın Türkiye’deki kampüslerinden öğrenciler gelecek, öğrenci akışı olacak bile demişlerdi. Olmayacağını söylemiştik ve hiçbiri de olmadı. Doğa zaten gitti sonra Doğuş Üniversitesi’ni aldı. Şimdi Doğa bana mı yollar öğrencisini yoksa Doğuş’a mı? Şimdi Nişantaşı geldi, “Doğa okulları burası, ismi aynı kaldı Doğa International’dır” diyor. Ama binayı onlara verdiler. Yarın obürgün Nişantaşı gelip de bu binada irtibat bürosu kursa, lise son sınıf öğrencilerini kendi üniversitesine yönlendirse ne yapacaksın? Yani akıl almaz bir durum var burada! Hepsi 2011 yılında yapılan yanlış kararın artçı sarsıntılarıdır.

Kemal Dürüst-Nişantaşı ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Güzelyurt’ta Nişantaşı’nın kampüs açacağı ve ilgili arazinin Eğitim Bakanı Kemal Dürüst’e ait olduğu ile ilgili söylentileri duymuştuk ve kendi aramızda “Olmaz böyle şey” tarzında konuşmuştuk. Kanıtlandı mı kanıtlanmadı mı bilmiyorum. Ama Nişantaşı’nın buraya doğru da geldiğini duymuştuk biz. Biz doğrulamaya çalışırken belgeyi ele geçirdik. Gördük ki hakikaten Doğa Okullarının yöneticisi olarak adı geçen kişiden, Nişantaşı Üniversitesi’nin mütevelli heyeti heyet başkanına hisse aktarımı var. Ocak 2016’da onaylanmış, şirketler mukayyitliğinden çıkmış. O zaman da Kemal Dürüst “Haberim yok. Yok öyle bir şey, bize başvuru yapılmadı” demişti. Ama ben ortaya çıkan fiili duruma bakarım. Bu insanlar, başka üniversitelerin sahibiyken bizim kampüsümüze adım attılar. Bu kabul edilebilir bir şey değil. 2011’de imzalanan o çok şahane protokol yüzünden bu aşamada ne yapılabilir bilemiyorum. Ama 2016 Haziran ayı çok uzak değil! Haziran ayında, 6 ay sonra çıkmaları için ihbarname verilebilir, bu yapılmalı. Haziran’da beş yıl doluyor. Dolduktan sonra istediğimiz an fesih için ihbar name gönderip altı ay sonra çıkarabiliriz ama bunu yapacak siyasi irade var mı göreceğiz! Biz bunun için çalışmaya zaten başlamıştık. DAÜ yönetimi de bizimle hem fikir. Biz bu ihbarnamenin verilmesi için mücadele edeceğiz. Değişen bir şey yok biz eğitime aynen devam edeceğiz. Hükümetin devlet belgesi yalan söylemez. Benim kampüsümde başka kampüs olamaza.

“İsterdim ki bu işten sorumlu olanlar ödesin. Bize verilmesi, okula yatırım yapılması gereken parayı biz ödüyoruz. Arkadaşlarım tabii ki tazminatını almalı, ancak işin sorumluları değil, DAÜ bedel ödüyor.”

Bu devir bir kere etik değil. Ben burada bütün çalışanlara bunu yapamam. DAÜ kampüsünden Nişantaşı Üniversitesi’ne öğrenci mi yollayacağım? Peki sonrası ne olacak? Beş sene sonra başka bir üniversiteye verilirse ne olacak? DAÜ yönetimi de bu noktada bizimle aynı fikirdedir. Bu iş bitmemişti bir ara vermiştik yine alevlenecek gibi duruyor. DAÜ yönetiminin çıkıp “ben bu işi yaparım” demesi lazım hükümete. Bunun yapılması lazım. “Siz karar alın yeter ki” demesi lazım. Günün sonunda hedefimiz 2016 Haziran. Sendika ve çalışanlar elini taşın altına koymuşken sen kurum devredemezsin. 2 hafta önce haksız yere işten çıkarılanlar davayı kazandı ve DAÜ tazminat ödeyecek. Doğa değil, Eşber Serakıncı değil, Öztoprak değil, DAÜ ödeyecek. Okullarımız devrediliyor, öğrenciler kar odaklarının parçası olmuş durumda ve DAÜ tazminat ödemeye devam ediyor. İsterdim ki bu işten sorumlu olanlar ödesin. Bize verilmesi, okula yatırım yapılması gereken parayı biz ödüyoruz. Arkadaşlarım tabii ki tazminatını almalı, ancak işin sorumluları değil, DAÜ bedel ödüyor.