Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Zeki Çeler, özel sektör çalışanlarının örgütlenmesine yönelik bir adım olacağını iddia ettiği “Yerel İşgücünün Desteklenmesi Tüzüğü”nü geçen hafta kamuoyuna duyurdu.
Bizce bu tüzüğün çalışanların hayatında olumlu bir değişiklik yaratması pek mümkün değil.
Aksine çalışanlara türlü mağduriyetler yaratan patron kesimine haksız avantajlar sağlayacağını düşünüyoruz.
Ama yazımızın konusu tüzüğün bu yönü değil.
Bilindiği gibi geçmişte muhalefet milletvekili iken sendikasız çalıştırılmanın yasaklanması şeklinde yasa önerisi sunan Zeki Çeler, bakan olduktan sonra bu öneriyi dile getirmekten dahi türlü gerekçelerle kaçınıyor.
Bakan Çeler’in tüzüğü duyurmak için düzenlediği toplantıda, basın sektöründe örgütlenmek için yoğun bir çaba sarf eden ve sendikasız çalıştırılmanın yasaklanması görüşünü desteklediğini çeşitli platformlarda açıklayan Basın-Sen yönetiminden arkadaşlar da vardı.
Bu tüzüğün olumlu bir değişiklik yaratıp yaratmayacağından bağımsız olarak çalışanların sorunlarının tartışmaya yönelik adımlara bir sendikanın olumlu cevap vermesi doğal tabi.
Sendikaların hükümetle diyalogu reddetmeden bu işi yakından takip etmesi kendi meşruluğu açısından gereklidir hatta.
Fakat bakanlığın hazırlanan tüzükten türlü övgüyle bahsetmesi ve çalışanın lehine olduğunu iddia etmesi öyle olacağını garanti etmez.
Ne de olsa çalışanların örgütü olan sendika bir taraftır hükümet başka bir taraf.
Karşılıklı ilişki halinde olmaları bunu değiştirmez.
Toplantıda söz alan bir diğer isim ise Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Başkanı ve Kanal Sim Direktörü Sami Özuslu idi.
Zorunlu sendikalaşmaya karşı olduğu bilinen Özuslu, patronlara fayda sağlayacağı kesin olan ve çalışanların örgütlenmesini teşvik edeceği iddia edilen bu tüzüğü doğal olarak hararetle savundu.
Hatta o kadar ki; emekçilerin sendikalaşmasının yasal olarak garanti altına alınmasını yani sendikasız çalıştırılmanın yasaklanmasını diktatörlükle eş tuttu.
Sendikal örgütlülüğün zorla olamayacağını, bunun kişisel özgürlüğe aykırı olduğu argümanı CTP çevrelerinin sık sık söylediği bir şey zaten.
Bu argümanı biraz daha basitleştirip açarsak bahsedilenin şu olduğu görülecektir; herhangi bir sendikaya aidat vermek istemeyen birisinden zorla aidat alamaz veya istemediği bir birlikteliğin içine zorla sokamazsınız.
Bu argümana çeşitli yerlerde defalarca cevap verdiğimiz için üstünde durmaya gerek yok.
Fakat istenilen tartışma ortamında yeniden cevap verebileceğimizi de duyuralım.
Esas dikkat çeken nokta ise sendikasız çalıştırılmanın yasaklanmasına böyle bir argümanla karşı çıkan Özuslu’nun savunduğu teşvik modelinin argümanıyla çelişkisidir.
Eğer bir çalışan sendikaya herhangi bir gerekçeyle üye olmak istemiyorsa patronu maddi teşvik alacağı zaman neden örgütlenmeyi ister hale gelsin?
Ha eğer patron kendi para alacağı için çalışanını zorla sendikaya üye yapmaya kalkarsa bu kişisel özgürlüğe aykırı olmaz mı?
Devletten parayı alacak olan patron ise işçinin motivasyonu nasıl değişebilir ki?
Eğer çalışan, patronu teşvik aldı diye sendikaya üye olmak isterse bu şunu gösterir ki, o çalışan zaten bunu istiyordu fakat korkusundan yapamıyordu.
Bu yüzden devlet de patronu maddi olarak memnun ederek çalışanın örgütlenmesine rıza almış olacak.
Böyle bir örgütlenmenin ne kadar biçimsel olacağı ayrı tartışma fakat işçi, patronu istemesine rağmen sendikaya üye olmak istemiyor ve zorunda bırakılarak üye yapılırsa da zaten kişisel özgürlük kalmamış olacak.
Açıkça görüldüğü gibi Sami Özuslu’nun kutsal “özgürlük” argümanı patronların çıkarlarını koruyan bir önerinin kılıfından başka bir şey değildir.
Bu tarz düşünen kesimlerin derdi çalışanın özgürlüğü falan değil zaten.
Aksine, ilgilendikleri konu sermayenin özgürlüğüdür.
Bu yüzden savundukları politikalar da, hazırladıkları yasalar da önceliği patronların memnun olmasına veriyor.
Özel sektörde sendikalaşmadan anladıkları şey de bile bir şekilde patronun cebinin dolmasına çabalıyorlar.
Bu konuda görülebildiği gibi herkes için var olan sahte bir “özgürlük” yaratmak bir kamufle aracıdır.
Biz de her tartışmada bu yüzden soruyoruz ya; kimin özgürlüğü diye.
Sermayenin mi, çalışanların mı?
Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu Örgütlenme Sekreteri