“Siyasal bilimlerde der ki faşizm faşizmi besler.
Bu mecliste de zaman zaman kürsüye çıkıldığında, Rum milliyetçilerin söylemleri cımbızla seçilir ve meşrulaştırılır…
Bugün başta Zorlu Bey’in anlattığı resmi tarih, bu ülkeyi yöneten, ganimet sistemini paylaşan egemenlerin işine yaradı.
Sürekli bir mağdur edebiyatıyla aslında bizden başka insanların da acı çektiği bize unutturulmaya çalışıldı.
Evet biz Kıbrıslı Türkler çok acı çektik.
Kayıplarımız var, göç ettik.
Neden kayıplar ve doğumlar üzerinden gazetelere bu kadar çok ilan verilir?
Ama bir tek biz değiliz.
Rumlar var, Maronitler var, Ermeniler var.
Evlerin oldular, tecavüze uğradılar.
O kadar çok Kıbrıslı Rum kadın vardı ki tecavüze uğrayan, kilise kürtajı serbest bıraktı.”
Bu sözler CTP Milletvekili Doğus Derya’ya ait.
Söylenenlerden görüldüğü üzere Doğus Derya bu cümleleri UBP Milletvekili Zorlu Töre’nin sözleri üzerine kurdu.
Zorlu Töre ne mi söylüyordu?
Ne söyleyebilirdi ki?
Cepheden cepheye koşturuyor ve kan ter içinde vatan kurtarıyordu…
Aslında Zorlu Töre ve düşünceleri üzerine de çok daha fazlası söylenebilir fakat lüzumu yok.
Onu ve siyasetini kendi partisinden biri olan Hasan Sertoğlu gayet güzel bir şekilde tanımlamıştı.
Daha fazlasını okumak boşuna gözünüzü yormak olur…
Asıl konumuza dönmek istiyorum, yani Doğus Derya’nın sözlerine.
Derya’nın sözleri iki sebepten ötürü çok önemli.
Birincisi, barış ve ülkenin yeniden birleşmesi mücadelesine önemli bir katkı olduğu için.
Yıllar yılı sadece bize yaşatılanların konuşulduğu (ki çoğu kez çarptırılarak konuşulduğu) Kıbrıs’ın kuzeyinde, tarih egemenlerin çıkarlarına göre yazıldı.
Kahramanlık edebiyatı üzerinden kesesini dolduranların, egemenlerin çıkarları için çalışanların yaptığı bu “kutsal” görev, halkın zihnini zehirlemekten başka bir şey değildi.
Kıbrıs’ın güneyindeki evini, mahallesini, köyünü özlerken, adanın kuzeyindeki evini yitiren Kıbrıslı Elen’nin yaşadıklarını hiç düşünmeyen bir halk yaratmak onların amacı.
Derya’nın sözleri, işte bu rezil mantığa karşı bir tepki olduğu için çok önemli.
İkinci önemi ise sola dair.
Kıbrıs’ın kuzeyinde, solun meclis üzerine tartışmaları çok sığ bir anlayışta sürer.
Ya meclise girip egemenlerin çizdiği sınırların içine sıkışan ve zamanla da “yapılamaz, edilemez” söylemi ile sistemin sıradan bir parçası haline gelen pratik ya da meclisin küçümsendiği, alternatifinin de üretilemediği halktan kopuk söylenmeci bir kısır döngü.
Doğuş Derya’nın ortaya koyduğu tavır, meclis kürsüsünün halkın çıkarlarını savunan devrimci bir platforma dönüştürülebileceğine dair bir örnek.
Bu sebeplerden ötürü Doğuş Derya’ya bir teşekkür borçluyuz.
Vatan millet nutuklarıyla cebini dolduranlardan, sol söylemlerle o meclise girip en koyu liberallleri bile aratmayan şekilde sağcılaşanlardan farklı bir profil çizdiği için çok teşekkürler.
ALİ ŞAHİN
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.