Geçen hafta medyaya iki tecavüz haberi aynı anda yansıdı. Birincisi; 65 yaşındaki bir adamın 15 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz etmesi, ikincisi ise bir adamın çalıştığı restorandaki ölü tavuğa tecavüz ederek görüntülerini internette paylaşması…
Kız çocuğunun hamile olması ile ortaya çıkan tecavüz olayının ardından, tecavüzcü tutuklanarak,“13 yaşından büyük, 16 yaşından küçük kızla cinsi münasebette bulunma” ve “16 yaşından küçük çocuğa tecavüz” suçlamasıyla mahkemeye çıkarıldı. Yeni çıkan yasaya göre, tecavüzcünün müebbet hapis ile yargılanması da muhtemel. Mahkeme sürecini hep birlikte göreceğiz.
Tavuğa tecavüz eden adamın ise ada dışına çıktığı biliniyor. Restoran, belediye tarafından sağlık koşullarını yerine getirmediği gerekçesi ile yedi gün kapatma cezası aldı. Restoran sahibi bu olayın, rakip firmalar tarafından yapılan bir komplo olduğunu düşünüyor. Restoran, kimliği belirlenemeyen şahıslar tarafından kundaklaması ile hala gündemde.
Medyanın Tecavüz Haberlerindeki Dili
Birkaç gündür, gazete ve internet sitelerinde, iki tecavüz olayı ile ilgili çıkan haberleri ve köşe yazılarını takip ediyorum. Tavuğa tecavüz olayında, haber ve köşe yazılarında, asıl konu hayvan tecavüzünden ziyade, kaçak işçi çalıştırma ve gıda güvenliği ekseninde dönüyor. Kimi gazeteler, gıda sağlığı ile ilgili araştırma yazıları yayınlarken, kimileri de belediyenin sağlık denetimini düzenli yapmadığından yakınıyor.
Bir köşe yazarının köşesinden sorduğu, “Tavuğun ırzına geçilmesi, kuzey Kıbrıs’ta ucuz işgücü yaratmak için atılmış adımların eseri değil midir?” sorusu ise hayli ilginç. Bu soru, akla iki noktayı getiriyor. Birincisi; tecavüzcü, kaçak olarak çalışmasaydı, bu eylemi gerçekleştirmeyecek miydi? İkincisi; ortada ölü ya da canlı bir hayvana tecavüz olayı varken, erkek egemen toplumda, cinsel nesne olarak görülen, kadın ve hayvanlara yönelik cinsel şiddeti yok sayarak, tecavüzün, ucuz işçiliğin bir sonucu olarak görmek, tecavüzün altına yatan erkek egemen sistemi göz ardı etmez mi?
Medyada tecavüz, taciz gibi cinsel şiddet haberlerini, ana ekseninden kaydırarak, farklı yönlerinden ele almak, cinsel şiddetin meşru kılınmasına neden olacağı gibi toplum tarafından tacizin, tecavüzün olumlanmasına da neden olur. Bu sebeple, medyada bu konunun işleniş biçimi şiddetin yeniden üretimi bakımından son derece önemlidir.
Yıllar önce okuduğum bir haberde, tavuğa tecavüz eden adamın, tavuğun kendisini baştan çıkardığını ima eden, “kıçını çok şehvetli kıvırtıyordu” ifadesine açıkça yer veriliyordu. (Bu olay Kıbrıs’ta değil Türkiye’de yaşanmıştı.) Türkiye’de genel olarak, hayvan tecavüzü haberleri, gazetelerin üçüncü sayfalarında yayınlanmaktadır. Bu haberde, üçüncü sayfa haberi olarak tavuğun gözleri siyah bantlı resmedilerek, verilmişti. Haberin ele alınışı, tecavüz suçlusunun tavuk olarak görülmesine, hayvan tecavüzlerinin de parodi olarak algılanmasına, olayın doğallaştırılmasına zemin hazırlamaktadır.
Keza 15 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz ile ilgili haberlerde çocuğun yaşadığı köyün, yaşının ve isminin baş harflerinin haberlerde sıklıkla yer verilmesi, çocuğun kimliğini ifşa etmektedir. İkinci bir adamın da tecavüzde adının geçmesi üzerine “Bebek Kimden?”, “Babası Kim?” gibi manşetler ile tecavüzün kaç kere gerçekleştiği, nerede, nasıl olduğu gibi detayları içeren haberler, medyanın cinsel şiddeti pornografikleştirici, cinsiyetçi ve magazinsel bir tavır sergilediğinin de göstergesidir.
Medyanın, tecavüz haberlerini ele alış şekli, erkek egemen toplumda, erkeklerin kadın/çocuk/hayvan bedeni üzerinde denetim kurma, itaat eden/nesne şeklinde konumlanmasını desteklerken, toplumsal cinsiyet rollerini de olumlayarak, derinlemesine genişletme imkanı bulmaktadır.
Tarihte kadın, çocuk ve doğa erkek mülkiyetinde olmuştur
Ekofeminist teori, tarih boyunca kadınların, çocukların ve doğanın erkek mülkiyetinde olduğunu söyler. Erkek egemen sistem tarafından geliştirilen söylem ve edimlerde; kadınlar, çocuklar, hayvanlar nesneleştirilmiş, erkeklere itaat eden cinsel arzu nesneleri olarak sunulmaktadır.
Erkek egemen toplumda, bir iktidar aracı ve şiddet eylemi olan tecavüz, kadın bedeni üzerinde iktidar kurma ve denetimle ilgilidir. Tecavüzü, cinsel eylemden ayıran; rızaya dayalı olmaması ve güç kullanılmasıdır. Erkeğin “doğası gereği cinsel gereksinimi, kendine hakim olamama” gibi söylemler, tacizi de tecavüzü de meşrulaştırırken, kendini koruması gerekenin kadın, çocuk veya hayvanların olduğunu belirtir. Bu durumda taciz/tecavüz, cinsel şiddet ile değil, sadece cinsellikle şekillendirilmektedir. Oysa taciz de, tecavüz de birer cinsel şiddet biçimidir.
Adada yaşanan her iki tecavüz olayı da yaşı, dini, ırkı, türü ne olursa olsun erkek şiddetinin göstergesidir. 65 yaşındaki bir adamın 15 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz etmesi sadece “toplum çöküyor” ile açıklanamayacağı gibi “ahlaksızlık” olarak da açıklanamaz.
Erken yaşta evlilik, ev içi şiddet, ensest ilişki, taciz ve tecavüzün; birer hak ihlali olduğu unutulmamalıdır. Bu bakımdan hayvan tecavüzleri de, kadın ve çocuk tecavüzlerinden farklı değildir.
Erkek egemen ve kapitalist toplumda, bu sisteme karşı nasıl bir politik tavır belirleneceği son derece önemlidir. Bu politik tavır, merkeziyetçi/türcü ve erkek egemen sisteme karşı; kadınları, çocukları, hayvanları nesneleştiren her türlü alana karşı olmalıdır.
Ulrike Meinhof’un dediği gibi “üzgün olmaktansa daha da öfkeli olmayı yeğleyerek”, erkek egemen sistemin söylemini genişlettiği, derinlemesine söz hakkı bulunduğu her alanın yıkımı, feministlerin, kadın hakları aktivistlerinin mücadeleyi birlikte örerek, sokaklara, meydanlara taşıması ile mümkün olacaktır.
Aysun Eyrek
Baraka Dostu
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.