Türkiye’de basına yansıyan haberlere göre, geçen yıl Akbank 44 şubesini kapatarak 1653 kişinin işine son verdi. Yine sektörün adı sayılı bankası Finansbank 19 şube kapatarak 875 kişinin işine son verdi. HSBC 20 şube kapatarak 211 çalışanı işten attı.
Kiralık işçilik banka emekçilerini vuracak
Öyle görünüyor ki, TC Meclis Genel Kurulu’na gelen son değişiklik ile birlikte fiilen mevcut olan özel istihdam büroları yasalarla meşru bir zemin kazandığı an, satış kadrosu haricindeki tüm personel özel istihdam büroları aracılığı ile karşılanabilir bir durumda olabilecek. Piyasada yaşanan kriz ve tüketici kredilerinde tıkanmışlıkla birlikte neredeyse sinek avlayan bankaların sadece yoğun günlerde eleman desteği alması, bankacılar açısından oldukça kârlı görülüyor. Esnek ve güvencesiz çalışmanın zaten oldukça belirgin yaşandığı sektörde, yeni uygulamalarla birlikte, işçilerin ayağındaki zincir canını daha fazla acıtmaya başladı bile.
Tüm bu acımasız önlemlerine rağmen kötü gidişatlarını durduramayan bankalar, 2016 yılının ilk aylarında çok sayıda şubelerini kapatarak birçok işçiyi işten çıkardı. Piyasadan gelen tehlike sinyalleri arttıkça, banka işçilerinin üzerindeki baskı da arttı. Eski “güzel” günler yerini, arkası kesilmeyen zehir zemberek açıklamalara, tehdit içerikli mesajlara bıraktı.
Sürgün ve işten atmalar
“Kölece çalıştırma” olarak adlandırılabilecek esnek ve güvencesiz istihdam modeline doğru son sürat adım atan bankaların işçi çıkarmalarına bir örnek de yakın zamanda Ziraat Bankası’ndan geldi.
Sektörde tekel durumunda olduğu emekli bankacılığı ve tarım bankacılığı alanında piyasanın acımasız rekabeti içine girmek zorunda olan, ülkenin en yaygın şube ağına sahip Ziraat Bankası’nda birkaç yıl öncesinde, çalışanlar üzerinde bu acımasız rekabet stratejisinin yarattığı baskı ve ağırlaşan koşulları dile getiren bir mail paylaşan ve ona destek mesajı gönderen 7 personel işten çıkarılmıştı. Buradan istim alan bankanın, işçilerinin sosyal medya paylaşımlarını inceleyerek sakıncalı buldukları paylaşımları yapan 90 personelini işten çıkardığı iddiaları, geçen yıl TBMM gündemine geldi.
Banka yönetimi, hiçbir neden göstermeksizin, başta İstanbul olmak üzere hem Genel Müdürlük birimlerinde hem de şubelerde çalışan personeli, çalıştığı ve ailesiyle birlikte hayatını sürdürdüğü semtlere en uzak şubelere sürgün ediyor. Unvan ve ücretlerini düşürerek personelini bu yolla bezdirmeye, istifa etmeye zorluyor. Bununla da yetinmeyip, bilgisayar ve masa vermeyerek işinden ve işyerinden izole etmeye çalışarak mobbing uyguluyor. Bankada örgütlü olan yetkili sendika Öz Finans İş de işverenlerin sopasını çalışanların üzerinde sallamaktan başka bir işlevi olmadığını kanıtladı. İşçi sendikasının da desteğini arkasına alan banka yönetimi, her geçen gün pervasızlaşarak saldırılarına yenilerini eklemeye devam ediyor.
Tüm bu hukuksuz, pervasız uygulamalara karşı banka işçileri ortak bir ses ortaya koyamadılar. Banka işçileri açısından en büyük sorun, sürgünlerden, işyerinde yaşanan sorunlardan, işten çıkarmalardan haberdar olamamak. Banka patronları tüm örgütlülükleri ile bu hak gasplarına meşru birer kılıf uydurabilirken, son derece dağınık ve örgütsüz olan çalışanların adeta elleri kolları tarafından bağlanmış durumda.Öncelikle tüm bunları her gün yaşayan ve kendini yalnız hisseden banka çalışanlarının, kendilerine reva görülen bu haksızlığa karşı örgütlenmeye dünden daha çok ihtiyacı var.
1 Mayıs…
‘Bugün bana yarın sana’ olduğunu her an aklımızda tutmak, bugün için yapılacak en mantıklı şey. Daha birkaç ay öncesinden çıkartılan binlerce banka çalışanından bizi farklı kılan hiçbir şey yok. Onlardan tek farkımız sıramızın hâlâ gelmemiş olması. İşte bu nedenle biz, işçi ve emekçi düşmanlığında birbiriyle yarışan banka patronlarının karşısına daha örgütlü bir güç olarak çıkmamız gerektiği bilinciyle 1 Mayıs’ta meydanlarda olacağız. Tüm banka çalışanlarını bu mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz.
Bir grup banka emekçisi