Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyetçi Türk Partisi Birleşik Güçler eski başkanlarından, II. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, 14 Haziran’da olağanüstü kurultaya gidecek CTP’de genel başkanlığa aday olacağını açıkladı.
Adaylığını özet olarak yaptığı bu açıklamadaki temele dayandırdığını söyledi: “Kıbrıs Türk halkının güçlü bir şekilde talep ettiği değişimin öncüsü olma arzu ve niyetini, tarihsel misyonuna uygun olarak, genel başkanından üyelerine ve sempatizanlarına kadar tam bir gönül ve fikir birliği içinde ortaya koyan partimizin bu yöndeki çabalarına, en aktif biçimde katkıda bulunmak amacıyla genel başkanlığa aday olmaya karar verdim.” Bunun yanı sıra değişime rehberlik edeceğini açıkladığı 25 ilke ile de adaylığını müjdeledi.
Bilindiği üzere Talat 13 Ocak 2004 ve 26 Nisan 2005 tarihleri arasında CTP-DP koalisyonunda yürütmenin başıydı. Kanımca; değişime pratikte öncülük edeceği savında olan Talat’ın başbakanlık döneminde ortaya konan pratik ile değişimin yol haritası niteliğinde olacağı iddia edilen bu 25 ilkenin birbirleriyle tutarlılığı önemli bir noktadır. Aslında bu ve benzeri kritikler, Talat’ın değişimin öncüsü olma yeterliliğine birer turnusol kağıdı etkisi yaratacaklardır. Tüm ilkelerin karşılaştırmalı kritiğini yapmak yerine geçmiş seçim vaadlerinde hararetle dillendirilip, siyasi erki ele geçirdikten sonra ilkesel erozyon sonucunda halk dilinde “cızı çekilmeyen” noktaları vurgulamaya çalışacağım. Bu vurguları da, cumhuriyet meclisi tutanak dergisinden ve cumhuriyet meclisi faaaliyet raporlarından alıntılarla, bazı ses kayıtları, yazılı ve görsel basında çıkmış haberlerle destekleyeceğim.
İlk olarak, yıllardır sivil otoritenin askeri hegemonyadan kurtulmasını simgeleyen, sivilleşme yolunda üzerine bir katalizör görevi yüklenen ve ısrarcı bir şekilde her seçim öncesinde vadedilen “polisin sivile, yani iç işleri bakanlığına bağlanmasına” bakalım. Talat o günkü CTP-DP koalisyon hükümet programını okurken şunları söylemiştir: “Hükümetimiz, polis örgütümüzün etkin ve verimli bir biçimde çalışmasının sağlanması amacıyla gerekli yasal düzenlemeleri yapacaktır. Bu anlamda ilk olarak şehir içi trafiği ile itfaiyenin, Belediyelere devredilmesi, ihtisaslaştırılması ve adli kolluk kuvveti teşkilatının kurulması amacıyla gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır. Ayni zamanda çözüme yönelik olarak etkinleştirilmesi ve geliştirilmesi sağlanacaktır.” (19/01/04 7.birleşim) http://www.cm.gov.nc.tr/Tutanaklar.aspx
Görüldüğü üzere özde tamamen meşru bir zemini olan ancak kronikleşmiş bir seçim vaadi halini alan “polisin içişlerine bağlanması” hükümet programında bile yer almamaktadır. İronik bir şekilde, milletvekili ve mevcut UBP başkanı Hüseyin Özgürgün ile aralarında geçen bu husustaki diyalog da şöyledir:
HÜSEYİN ÖZGÜRGÜN (Devamla)- Hayır, hayır. Polisin sivile bağlanmasını istiyorum diye bir şey yok. Ben Hükümetin niye bunu programına yazmadığını sordum. Herhalde bir bildikleri var. Sayın Başbakan onu açıklar biraz sonra. Yani niye yazmadıklarını açıklar Sayın Başbakan. Eleştiriyor değilim Sayın Başbakan, soruyorum.
MEHMET ALİ TALAT (Yerinden) (Devamla) – Allah, Allah.
HÜSEYİN ÖZGÜRGÜN (Devamla)- Eleştiri ile soru arasında ben soruyorum. Yani niye yazmadınız? Sizin açıklamanızı bekledikten sonra eleştiri olabilir. Yani siz dersiniz ki ben bunun, bunun için yazmadım. O zaman bizde eleştiririz ama şu anda eleştiri yapamayız.
MEHMET ALİ TALAT (Yerinden) (Devamla) – İstenmeyen bir şeyi….
HÜSEYİN ÖZGÜRGÜN (Devamla)- Çünkü niçin yazmadığınızı öğrenmemiz lazım.
MEHMET ALİ TALAT (Yerinden) (Devamla) – Yani istemedin?
HÜSEYİN ÖZGÜRGÜN (Devamla)- Sayın Başbakan, bakın ben size niçin yazmadınız diye sordum. Siz dersiniz ki bana; ben şu, şu koşullar var, onun için yazmadım. Ben de diyeyim ki haklısınız veya siz dersiniz ki budur. Ben de derim ki yok haksızsınız ama şimdi onu öğrenmemiz lazım. Önce siz bir cevap verin ondan sonra gider tekrar onu şey yaparız. (22/01/2004 8’nci Birleşim ) http://www.cm.gov.nc.tr/Tutanaklar.aspx
Samimiyetinden şüphe duysak bile Özgürgün’ün “polisin sivile bağlanma” hususunu neden hükümet programına almadıkları eleştirisine, gerçeklik ve politik dil çerçevesinde karşılık vermek yerine, demagojik cevaplar üretmekle yetinmiştir. Yine bu hususta aynı birleşimden, çiçeği burnunda cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın söylediklerine bakalım:
“İlla ki polis, sivil otoriteye bağlanamayacak. İşte Hükümet Programında itfaiyeyi olsun alıyoruz belediyelere. Artık herhalde olacak. Bu kadarına olsun müsaade edecekler bize. Bunu olsun yapalım. Polise tabii dokunamayız, elimiz yanar. Onu yapamıyoruz daha, bize müsaadeleri yok.” (22/01/2004 8’nci Birleşim ) http://www.cm.gov.nc.tr/Tutanaklar.aspx
Meclis birleşimlerinde polisle ilgili bulabildiğimiz, polisin sivile bağlanmasıyla alakalı olan veya olmayan bazı yazılı soru, yasa tasarısı ve/veya önerisi de bulunmaktadır. Bunlar iyimser bir sayıyla bile iki elin parmaklarını geçmemektedirler.
BDH Lefkoşa Milletvekili Sayın İzzet İzcan’ın “Polis Teşkilatı” ile ilgili gündem dışı konuşması. (16/04/2004 25’nci Birleşim ) http://www.cm.gov.nc.tr/Tutanaklar.aspx 913
Cumhuriyetçi Türk Partisi Girne Milletvekili Sayın Bayram Karaman’ın, Polislerin Ek Mesaileri Hakkında Yazılı Sorusu (Y.S.NO:1/1/2004) (Başkanlığa Geliş Tarihi:30.1.2004) http://www.cm.gov.nc.tr/Tutanaklar.aspx
Talat’ın başkanlığındaki CTP’nin milletvekili Sonay Adem tepeden tırnağa acz göstergesi olan şu konuşmayı bir başka birleşimde kürsüden dillendirmiştir: “Değerli arkadaşlar; bugün birşeyi oyladık biz bu Mecliste. Neyi oyladık? Birleşik Kıbrıs Cumhuriyetinin Kurucu Devletinin Anayasasının oluşturulması için oybirliği ile bir onaylama yaptık burdan ve önümüzdeki haftadan itibaren de bu çalışmalar Mecliste gerçekleştirilecektir.
Değerli arkadaşlar; bizim Anayasamızın değiştirilmesi yalnız başına bu memlekette gerçekten demokratikleşme yönünde ve kurumların yerli yerine oturması konusunda bir devrim olacaktır. Bu Kıbrıs Türk Halkı için de yaşanacak çok önemli bir devrimdir. Polisine hükmedemeyen bir devlet yapısınden, polisine hükmeden, onu yönlendirebilen bir yapıya kavuşacağaız. Bu toplumda idareci olarak görev yapan bugüne kadarki insanların boynunda asılı bir utanç yaftasıydı maalesef. Bunları bütün ısrarlı çabalarımıza rağmen, o dönemin muhalefet güçleri olarak Anayasayı değiştirerek, polisi örneğin İçişleri Bakanlığına bağlayamadık. Geçici 10’uncu maddeyi Anayasadan çıkaramadık. Hatta Anayasayı hiç değiştiremedik. Dolayısıyla bu iş önümüzde gerçekten büyük bir değişikliğe yol açacak çok önemli bir olaydır ve Nisan ayındaki referandumda inanıyorum ki çok daha demokratik bir yapıya kavuşacağız.” (20/02/2004 13’ncü Birleşim) http://www.cm.gov.nc.tr/Tutanaklar.aspx
Görüldüğü üzere Sonay Adem devrimci, sorunu çözen pratikler geliştirmek yerine umudunu emperyalist odakların hazırladığı planlara bağlamış , bizi ancak ve ancak himaye kurtarır demiştir.
Kıbrıslı Türklerin hedeflemesi gereken gerçek değişim pratiği ; genelde adadaki tüm işgallerin ve özelde de kuzeydeki işgalin sonlandırılması temelinde atılacak devrimci adımlardır. Emperyalizmin çıkarları uğruna , adanın taksim edilmesinden dolayı oluşan yapının ve yine bu sömürgenlerin çıkarlarının azılı bekçisi olan Ankara’dan özgürleşme pratiği bu olmamalıdır. İlkelerde bahsedilen sosyalist çizgiyi yakalamak , bu gibi pratiklerle nasıl mümkün olabilir ? Talat , Kıbrıs’taki halklara bunu açıklamalıdır.
Talat’ın bütünleyemeyeceğinin altını çizen öteki bir veri ise, geçtiğimiz günlerde özel sektörün sendikal örgütlülüğe kavuşması ilkesini açıklamasıyla, geçmiş pratiğinin su götürmez şekilde zıtlığıdır. Sosyalist çizgi vurgusu yapan Talat’ın, kurmaylarıyla birlikte sendikaları bitirme planları yaptığını ortaya çıkaran ses kayıtlarıdır. Hadi bir göz atalım !
Emek hareketi kavramı ,tek bir mücadele ya da örgütlenme biçimini değil, sınıf mücadelesi tarihi içinde ortaya çıkmış olan sendika, komite,konsey, cephe,siyasal parti, devrimci hareket gibi örgütlülüklerin tümünü birden ifada etmektedir. İşçi sınıfının öz savunma eylemi ise; sendikal eylem gibi gündelik mücadele biçimlerinden ,ayaklanmalara, iç savaşlara, halk savaşlarına kadar uzanan bir dizi tarihsel eylemim tümünü birden içermektedir. ( Toplumsal Sendikal Hareket Metni )
Bu metinden alınan ışıkla denilebilir ki ;sosyalist bir yapının oluşmasında sendikal hareketin önemi net ve zaruridir. İşbirlikçi yandaşlarıyla yaptığı görüşmede “Şimdi demek ki , biz, görünen odur ki Türkiye ile beraber çok ciddi tedbir alacağız . Bizim ciddi sıkıntımız burada sendikalar olacak.” diyen Talat’a , yandaşı tarafından sunulan öneri ise şöyle: “Sendikaları düzene koymak istersek , aidatlarını biz toplamassak biter sendika! Sendika diye bişey kalmaz!”
Hadi yılgınlık yok! Tıkla şu linke de kendi kulaklarınla duy neler döndüğünü.
https://www.youtube.com/watch?v=W0KeFlnys5w
İşte emek hareketinin savunucusu olacağı aldatmacasıyla CTP’nin başkanlığına soyunan Talat ve geçmiş başbakanlık dönemindeki pratikleri. Sosyalist emek hareketinin önemli bir unsuru olan sendikaları bitirme planlarıyla , bahsettiği devrimci değerlere nasıl öncülük edeceğini de açıklamalıdır Kıbrıs halklarına .
Tam da orada, talimatla yönetilmeye karşı durmak bir yana , asimilasyon politikaları uygulayan Ankara ile emekçi aleyhine işbirlikleri, kumpaslar kuran Talat durmaktadır. Eğer ki CTP emeğin yanında olmak, neo-liberal politikalara karşı savaşım vermek kararlılığındaysa, bunun kararlarını üretmeli ve pratiğe dökmelidir. Talat’ın, emek hareketinin sermaye karşısındaki kazanımı yolunda, gerekliliğinin kaçınılmaz olduğu görülen, emek hareketinin gündelik yaşam içerisinde somutlaştıracağı mihenk taşı niteliğindeki pratiğe zerre kadar katkı koyamayacağı, aksine neo-liberal kalıplara girerek bu şiarın önünde setler oluşturacağı geçmiş pratiklerinden bellidir.
Yusuf Özgü Sertel