Su Konusunda Şeffaflık İstiyoruz – Münür Rahvancıoğlu

Parası Kıbrıslı Türk halkı tarafından ödenecek olan suyun, yönetimi ve işletmesi konusunda TC ve kktc yetkilileri arasında neler konuşulduğunu hala resmen bilmiyoruz.

Bunu sorguladığımız, öğrenmek istediğimiz her defasında soğuk bir sessizlik ve “önyargılı bir tepki” duvarına toslamaktayız. Halkın geleceğini ilgilendiren görüşmeler ile ilgili bilgiyi paylaşmaktan imtina edenler, bu yaptıkları normal bir şeymiş gibi dönüp bir de halktan koşulsuz destek talep etmeye devam ediyorlar…

***

Aslında süreç boyunca CTP’nin tavrı bazı değişimler gösterdi. Yani toplumsal muhalefetin sorgulayıcı tavrı karşısında tamamen tepkisiz kaldıklarını söylemek, gerçeği yansıtmayacaktır.

Mesela su görüşmeleri ile ilgili sürecin tamamen dedikoduya ve “akil insanlar” tarafından “seçilmiş kişilerin” kulağına fısıldamasına dayalı olarak ilerlediği günleri de gördük.

Bu tavra gösterdiğimiz tepki; en azından ortada bir görüşme sürecinin olduğunu resmen duymamızı sağladı. Çünkü öncesinde herhangi bir görüşmenin varlığı dahi resmi kanallardan ifade edilmiyordu.

Şimdi biliyoruz ki; TC ve kktc yetkilileri su konusunu görüşüyorlar…

***

Ortada bir görüşme süreci olduğu ifade edildiğinde, “akil insanlar” tarafından kulağımıza fısıldanan “gerilimler” henüz resmi kanallardan dile getirilmiş değildi. Ve CTP’siz CTP’liler, henüz CTP’nin bile ifade etmediği gerginlikte “parti”nin yanında saf tutmamız için her türlü duygu sömürüsünü yapmaktaydı.

Buna tepkimiz de ısrarlı şeffaflık talebimizle paralel oldu: “Siz önce tafaların pozisyonlarını net olarak halkla paylaşın, ondan sonra destek isteyin.”

CTP’den buna da yanıt geldi: “Beş saat süren PM toplantısında, önerilen mutabakat metnini reddettik” açıklaması, öyle kendiliğinden olmuş bir şey değildir.

CTP tarafından estirilmeye çalışılan rüzgara kapılmamakta direnen toplumsal muhalefetin somut bir kazanımıdır…

CTP böyle bir toplantıyı gene yapar, belki bu metni gene reddederdi. Ama bundan halkın resmi olarak haberdar olması için kim bilir kaç yıl geçerdi…

O güne kadar da “sizin bilmediğiniz şeyler var”cılar tarafından, işlerine geldiği gibi, işlerine geldiği zaman ve işlerine geldiği kadar anlatılacak efsane kırıntıları ile yetinmek durumunda kalırdık…

Şimdi biliyoruz ki: Su konusunda taraflar var.

Şimdi biliyoruz ki: TC’nin bazı önerileri var.

Şimdi biliyoruz ki: CTP PM bunu kabul etmiyor.

***

TC ve kktc arasında yürütülmekte olan görüşmelerin gerçek içeriğini resmi olarak bilmemekle beraber, ortada bir görüşme sürecinin olduğunu resmen öğrenmek bile halk açısından bir kazanımdır.

Demek ki, ortada taraflar vardır. Yani farklı çıkarlar ve bu çıkarlar üzerine yürütülen bir pazarlık vardır…

Tarafların kabul edebileceği ve kabul edemeyeceği noktalar vardır.

Yani “et ve tırnak”, “ana ve yavru”, “göbek bağı” gibi demagojilerden öte; somut gerçekler vardır…

“Su konusunda istediği” olmayınca, başka konularda Kıbrıslı Türklere bedel ödetmeye hazır bir TC vardır…

Yani duygu fırtınaları ile değil, somut çıkarlar ve güç ilişkileri ile ilgili bir süreç vardır…

***

Bu noktada sürecin hala yeteri kadar şeffaf olmadığını, karşılıklı tekliflerin ve redlerin içeriğini resmi kanallardan öğrenmek istediğimizi ifade ettiğimizde: “Artık çok oldunuz, size gidi CTP düşmanları” tepkisi ile karşılaşmamız gerçekten aşırı duygusal bir hezeyandan öte anlam ifade etmiyor…

Oysa en başından beridir istediğimiz çok meşru ve basit bir şey: “Halkı ilgilendiren bu meseleyi tüm boyutları ile halkın bilgisine getirin!”

Biz en başından beridir bunu söylediğimiz halde; bilgiyi gıdım gıdım veren ve demek istediğimizi sürekli yanlış anlama numarası ile boğmaya çalışan egemenler, kendi aciz durumlarını göstermiş oluyorlar sadece…

CTP Genel Başkanı M. Ali Talat diyor ki; “ortada hükümetler arası bir anlaşma söz konusudur. Mutabakata varıldığı zaman elbette halkın bilgisine getirilecektir. Ancak şu anda gizlilik söz konusudur ve görüşmelerin içeriğine dair bilgi vermem mümkün değildir.”

Evet, ortada hükümetler arası bir anlaşma söz konusudur.

Ama bu anlaşma halkın geleceğini ilgilendiriyor.

Eğer halktan destek isteyen bir özne söz konusuysa, halka bilgi vermekten kaçınamaz.

Eğer halka bilgi vermemekte ısrar ediliyorsa, o zaman da destek göremedi diye kimse halkı suçlayamaz…

***

Şeffaflık talebi öylesine meşru bir talep ki; bu süreçte CTP üçüncü kez geri adım atmak durumunda kaldı ve Parti Meclisi’ni reddettiği mutabakat metni basına sızdırma yoluyla servis edildi…

Yani bize “alın size bilgi” denildi…

Ama bu “gayrı resmi” bilgilendirme, bizim adımıza görüşme masasında oturan yetkililere soru sorabileceğimiz, onlarla bu konuyu tartışabileceğimiz bir zeminde değil; “sızdırılan” bir haberin gerçekliği inkar edilebilecek muğlaklığı temelinde oluştu…

Evet, şimdi remen biliyoruz ki; ortada bir görüşme ve fikirleri farklı olan taraflar. Ayrıca gayrı resmi olarak biliyoruz ki; TC bizden sadece bugünümüzü değil, çocuklarımızın geleceğini de ipotek altına alacak bir anlaşmayı kabul etmemizi istiyor…

***

Bu noktada yapılması gereken nedir?

CTP’nin yapması gereken belli: Süreci tüm açıklığı ile ve resmi kanallardan halk ile paylaşmak. Halkın desteğini yanına alıp bu süreci Kıbrıslı türk halkının çıkarları temelinde çözümlemek üzere kararlı bir duruş geliştirmek. “Siz bana inanın, ben hallederim” tavrından vazgeçip, halkı özne kılacak bir tutum takınmak, yani şeffaf, yatay, demokratik ve diyaloga dayalı bir politik çizgi tutturmak…

Toplumsal muhalefetin yapması gereken ise; CTP’nin “akil insanları” tarafından manipüle edilmeyi reddeden tavrını sürdürerek, halk için bilgi talep etmeye ve artan her bilgi ile de TC’nin dayatmalarına karşı tavrını halk ile birlikte netleştirmeye devam etmektir.

Halktan kopuk karar alma mekanizmaları, elitisit yaklaşımlar, dedikodu ve fısıltıya dayalı bilgilenme süreçleri, somut karşılığı olmayan kuru hamaset; bu süreçte tam üç kez mağlup oldu. Ama hala araç olarak kullanılmaya devam ediyor.

Ciddi bir sınavdan geçiyoruz ve şu ana kadar iyi gidiyoruz…

 

Münür Rahvancıoğlu
Baraka Aktivisti