Sıkça dillendirildiği için açıkça söyleyim: Akıncı ile Eroğlu arasında bugün bir tercih yapılacak olsa, yine kuskusuz Akıncı’yı desteklerdim…
İnat olsun ya da geçmiş hatalarla yüzleşmekten korktuğum için değil.
Örgütsel bağlayıcılığı bir yana, sebepleri: İlk olarak boykotu bu ülkenin koşullarında bir mücadele yöntemi olarak görmüyorum.
Toplumsal anlamda her seçim dönemi yaşanan yalancı saadet hissinin, yani özgür irade ile herhangi bir adayı desteklemek yerine, seçimlerde herhangi bir adayı desteklemek zorunda bırakılmanın yarattığı sahte iradenin boykot ile yıkılacağını düşünmüyorum…
Her seçim dönemi seçimlere iki ay kala yapılan göstermelik işlerle gözler boyanıyor ve kapı arkası dönen dolaplar sayesinde bireyleri kişisel menfaatlere iten geleneksel bir beklenti oluştu… Hükümet denen aracı aygıt kendi sorumluluklarını yerine getirmek yerine, teslimiyet bayrağını çekerek TC’nin dayattığı uygulamaları kimi zaman gizli, kimi zaman da aleni bir şekilde süslü laflarla uygulamaya çalışıyor…
Bu iradesizliğin büründüğü ruh hali topluma da yansıyor elbette… Ve dolayısı ile şikâyet etmekten bir adım ileri gidilemiyor. Başta yönetenlerin teşvik etmesi ve coğrafyanın küçüklüğünün verdiği avantajlar ile toplum kişisel çıkarlara yöneliyor…
Son Cumhurbaşkanlığı seçimleri de seçimden ziyade Akıncı ile Eroğlu arasında yapılacak bir tercih meselesiydi… Aksi düşünüldüğü zaman adına ister seçimlere katılmama isterseniz de boykot deyin özünde hiçbir şey yapılamamanın ötesine gidemeyen bir çaresizlik hali takınmaktır verilen karar…
Bugün hayatın her alanına nüfuz eden hükümet, yerel yönetimler veya cumhuriyet reisliği gibi makamlarla aslında, ülkemizde vadettiğini kısmi oranda dahi bulmasa da toplumsal ihtiyaçlara talip olunuyor… Ve bu kadar hayati meselelerde takınan tavırsızlık halinin, mücadele etme noktasındaki samimiyeti elbette tartışılır…
Kıbrıs’ta sağlanacak bir barışın da, yönetim ile ilgili gerek iradi gerekse de toplumsal ihtiyaçların karşılanması ilgili tek çözüm sokağın örgütlenmesidir… Ancak bilindiği gibi tüm bunlar dahi yaşadığımız düzendeki adaletsizliklerin ve sıkıntıların çözümü olmayacaktır; çözüm düzenin değişmesidir… Bunun bana göre öncelikli veya nihai bir noktası yok. Toplumun belirli bir olgunluğa ulaşması ile alakalıdır…
Kimi coğrafyalarda belirli aşamalarla, kimisinde ise ani bir hareketlenmeyle varılan ilerlemeler coğrafi koşullarla ilgilidir…
Ve fakat ülkemizde –sebebi ayrı bir tartışma konusu olsa da- henüz içerisine sağlanacak barışı bile sindiremeyen zihniyet, tamamen eşit ve özgür bir dünyayı hayal etmesidir esas hayal ürünü…
Dün “Asrın Projesi” diye nitelendirilen su getirme projesindeki yaşanan rezil hallerden sonra Akıncı’nın neden desteklendiği konuşulmaya başlandı…
Elbette, bu rezilliğin diz boyu gezdiği ortamda herkesin ümit ettiği şey alanı terk etmekti… Ama öncesinde yönetim ile ilgili tartışılmadan alınması gereken bir karar vardı: hiçbir alternatif veya çare aramadan Kıbrıs’ın kuzeyindeki belediyelerin yönetimine devredilmesi…
Fakat ne oldu? Önce birileri karar verip “su getirecem” dedi… Beraberinde toprağı da sahipleneceğini ve yönetimini de kendinde olacağını buyurdu… En son ise bunu eleştirenler “vatan hain”i…
Önceden şayet bunlar yaşanmasaydı, dünkü rezillik de yaşanmazdı…
Ayrıca, ağzını her açtığında havayı, elini her attığında hayatı zehirleyen, yüzlerce insanın öldürülmesinde sorumlu olan “biri” elçilik önünde protesto edildi.
Dünkü eylemde farz edelim ki Cumhurbaşkanı, Akıncı değil de Eroğlu’ydu… Dünkü yaşanan rezilliğin çok daha kötüsü yaşanmış olacağını herkes çok iyi biliyor… Ancak bu gerçeği görmezden gelenler, bu detayı önemsizleştirerek sol’da sinik bir hal yarattıklarının (en iyimser halle) farkında değiller…
Seçimlerde desteklendiği için dünkü pasif ve aciz durumundan ötürü Akıncı’nın eleştirilmesine yasak getiren anlayışın, politikanın hangi cevherinden beslenip de böyle bir tutum haline girdiği çok büyük bir merak konusudur…
Bugün aynı koşullarda Akıncı’yı yine desteklerdim. Ama aynen şimdi olduğu gibi kefili değilim… Kendisinin verdiği sözler ancak kendisini bağlar…
Su akar, ya yolunu bulur, ya da yolundan olur!
Zira, herkesin yolu kendini bağlar!
Salih Batak
Bağımsızlık Yolu