Kıbrıs’ın kuzeyi 1974’ten beri yaratılan doğrudan ilişkilerle TC egemenleri tarafından yönetilmektedir. O günden bu güne kadar bu ilişkilerin tersine döndürülmesi ve bu topraklarda yaşayan insanların kendi geleceklerine dair söz, yetki ve karar haklarına sahip olmaları için hemen hemen hiçbir ciddi girişim söz konusu dahi değildir. Bu rejimin sigara fabrikasına sıkıştırdığı (Dianellos Cigarette Factory=kktc C. Meclisi) siyasal yapının, işgalin neden olduğu süreçlerden Kıbrıslı Türk halkını kurtaracak bir iradeyi çıkarması mümkün de görünmemektedir.
İçinde yaşadığımız sistem;
1. TC Elçiliği ve TC Yardım Heyeti’nin yönettiği bir devlet sistemi yaratmıştır.
2. Hükümet oluşurken TC Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı ve TC Başbakanı onay vereceği şekilde gelişmektedir.
3. Kıbrıslı Türkler asimilasyon ve entegrasyon politikaları ile sindirilerek yokedilmeye çalışılmaktadır.
4. Kur’an kursları, İlahiyat Koleji ve cami inşaatları ile doğrudan yaşam tarzına müdahale edilmesi bugünkü TC politikalarının zeminin oluşturmaktadır.
5. Emeğinin ve geleceğinin peşinde ülkemize gelen emekçiler ve göçmenler demografik yapının değiştirilmesi ve siyasal irade gaspının oluşması için kullanılmaktadır.
6. Tüm köylerin ve yerleşim yerlerinin, ardından da soyadı yasası ile Kıbrıslı Türklerin soyadlarının değiştirilmesi tüm yaşadığımız süreçlerin planlayarak yapıldığını göstermektedir.
Özetlenerek yazılan ilgili verilere bakarsak bağımsız bir ülkeden bahsedilmediğini anlamak zor değildir. “Vesayet” söylemleri geliştirerek ve çeşitli alanlarda konunun özüne ve fiziksel sonuçlara değinmeden yazılar yazılması ve fiili mücadelenin yer almadığı hukuksal süreçlerin tartıştırılmaya çalışılması ülkemizin kurtuluş mücadelesini göz ardı etmekten başka bir koşul ortaya koyamayacaktır.
Kendimizin ve örgütsel ideallerimizin asgari noktalarını ortaya koyarak içinde “yaşadığımız sistemin ortadan kaldırılması ve bağımsız bir Kıbrıs için güçbirliği politikaları geliştirilmelidir” iddiasıyla her ilerici, sol, sosyalist işgal karşıtı örgütün bir araya gelmesi için uzun ve emek isteyen süreçler yaşanıldı.
Her örgüt kendi örgütsel çıkarlarını maksimize etmeye değil halkın çıkarlarının maksimize olacağı işbirliği-güçbirliği politikalarını yerleştirilmesi mücadelesi vermeye çalıştı. 1974’ten beri geri geri giden umutların yeniden oluşması için genel seçimlerden bugüne daha geniş bir işbirliği oluştu. Şimdi TDP, BKP ve Baraka işbirliği ile 2014 Yerel Seçimleri’ne yeni bir siyasal tavır getirip sistemin yıkılmasının zeminini farklı alanlara yaymanın umudunu ortaya atma süreci yaşanmaktadır. Bu işbirliği halkımızın taleplerini savunan tüm siyasal bileşenlerin marjinal ve uç gruplar olarak görünmesini de ortadan kaldıracaktır.
Diğer taraftan bu politik iradenin şekillenmesi yaklaşık 1 yıl önce Lefkoşa Türk Belediyesi’nde yapılan seçimlerde atılmıştı. Baraka Kültür Merkezi’nin solda bir işbirliği için yaratmaya çalıştığı iradeye rağbet gösterilmemesi sonucu protesto mahiyetinde bir tek bağımsız belediye meclis üyesi adayı ile seçimlere dahil olması ve Lefkoşa halkının desteği genel seçimlerde BKP Toplumsal Varoluş Güçleri seçim ittifakının doğmasını yine halktan egemenlerin tahmin etmediği bir desteği ve solda işbirliği çalışmalarının devam etmesini sağladı. Bugün TDP-BKP-Baraka işbirliği büyüyerek ve Yerel Seçimlerde biraraya gelerek, ilerleyen süreçlerde mücadelenin büyümesinin önünü açmaktadır.
Bu işbirliği ile ülkemizin koşulları dikkate alınarak hem yerelde insanlarımızın kendi yaşam alanlarına sahip çıkmasının önü açmaya çalışılırken hem de politik alanda üç ana başlıkta sistemle karşı karşıya geliniliyor. Bu başlıklardan biri Kıbrıs sorununu çözülerek ada halklarının yeniden kardeşleşmesi süreçlerinin başlatılması ve barış mücadelesi, diğeri emekçilerin sosyal haklarına yapılan saldırılar ve halkın öz kurumlarının özelleştirilerek elden çıkarılmasına karşı konumlanışımız, sonuncusu ise Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyindeki işgal ve hegemonyasının sonlandırılması mücadelesi olarak belirlenmiştir. İnsanlarımız Kıbrıslı Türk halkı olarak bu işbirliğini desteklemekte ve kaçmak niyetinde olmadığımız bir büyük sorumluluğu omuzlarımıza yüklemektedir. Mücadele her alanda devam edecektir. Mücadele ne sokakta, ne demokratik kitle örgütleri içinde, ne de parlementoda hor görülmeden ve tümü omuz omuza ülkemizin bütününü geri almak için duraksamadan devam edecektir.
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.