Bu makaleyi sadece eylemlerde karşılaştığım ve her zaman güler yüzüyle bana su satan Hamis dayının anısı için yazıyorum.
Hızla ve bir çok koşuşturma ile geçen hayatımızda bazı anlar, bazı insanlar vardır ki küçücük bir anı olsa bile kocaman şeyler ifade ederler. Benim için Hamis dayı öyleydi.
Girneli bir genç ve aktif politik hayatımın henüz çok başındayım. Örgütümle birlikte birçok eyleme katıldım. Lefkoşa’da gerçekleşen kitlesel eylemlerde benim için değişmeyen tek bir şey vardı, o da güler yüzü ve su arabasıyla Hamis dayının bizimle birlikte olacağıydı. O kadar çok alışmıştım ki onu görmeye, onu görmediğim eylemin yeterli kitleselliğe ulaşmadığını düşünürdüm. Onu sadece eylem alanlarında görürdüm. Konuşmuşluğum da ancak koşuşturmanın içine sıkıştırdığımız bir hatır sormadan ibaretti. Fakat yokluğunun bu denli farkedilir olacağını hiç düşünmemiştim.
1 Mayıs’ın üzerinden çok geçmedi. Kuğulu Park’a geldiğimde susamıştım ve onu bekliyordum. Ne yazık ki o gelmedi. Meğer vefat etmiş. Bilmiyordum. Üzüldüm.
Üzerine biraz düşündüğümde sadece eylemden eyleme gördüğüm bu amcacığın ölümünün benim için neden bu kadar acı bir şey olduğunu anladım. Hamis dayı elektronikleşen ve duvarlar arasına hapsedilen hayatlarımızın ve sosyalleşme alanlarımızın yüzleştiği direnişlerden biriydi.
Telefon ekranlarından kurduğumuz iletişimlerde, sözel olmayan ve fiziksel unsurların eksikliği ilişkilerimizi de yapaylaştırdığının bir göstergesiydi o. “Dünyadan haberdar olmak” için kafamız önümüze eğik geçirdiğimiz her an, içinde bulunduğumuz andan haberdar olmadan yaşıyoruz aslında.
Meydanlardan yoksun, sokakların betona boğulduğu, insan kontağının ve sosyalleşmesinin azaldığı kentlerimizde Hamis dayılar bize bu eksikliği hatırlatanlardır. Kapitalizmin süslü kalıplarına girmez onlar. Mesela Hamis dayı bisikletiyle su sattı hep, motosiklet almadı. Lefkoşa insanı onu bisikletiyle, güler yüzüyle en çokta alnının teriyle, dişini tırnağına takarak ekmeğini kazanmasıyla hatırladı. Sokaklara ve meydanlara işte bu yüzden ihtiyaç duyuyoruz, daha çok insana temas edebilmek için. Geçmişimizin izleri hala daha sokaklarda duruyor. Kimi zaman hatırladığımız, koşuşturma ile geçen hayatlarımızdan usandığımızda “nerde o eski Kıbrıs” deyip de kast ettiğimiz insanların samimiyetle sokakta birlikte yaşıyor olmasına olan özlemimizi biz Hamis dayılar ile dindiriyorduk. Üzülüyorduk da tabii. Gerçek yüzümüze çarpıyor, özlem duyduğumuz o günlerin birer birer Hamis dayılar ile anılara yolculuk edeceğini biliyorduk.
“Soğuk su buz” sloganı ve güler yüzü ile ekmeğini alın teri ile kazanan Hamis dayı umarım ışıklar içindedir. Anısı kalbimizde, verdiği ders aklımızda bizimledir.
Emel Karagözlü Cicibaba
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti