Su konusunda istenilen yapılmazsa 13. Maaşları alamazsınız.
Eğer AKSA’nın istediği kükürtlü yakıta izin verilmezse elektriğiniz kesilir.
İstenilen ekonomik paketler uygulanmazsa, gerekli reformlar yapılmazsa para alamazsınız.
Belediyeler Birliği suyu yönetiriz açıklaması yapar, TC Elçiliği belediyelere baskı yapmaya başlar.
Ankara hükümetleriyle Kıbrıslı Türkler arasındaki mevcut ilişki böyle.
Ve bunlar sadece son dönemde yaşanan örnekler.
Tarih, böyle dayatma, baskı ve tehdit örnekleriyle dolu.
Türkiye’de ya da kktc’de şu an hangi hükümetlerin olduğuna göre ortaya çıkan bir durum değil bu.
İçine hapsedildiğimiz düzen doğası gereği böyle.
Bağımsızlık ve kendi devletine sahip olmak diye duyurulan şey tamamıyla bağımlılık üstüne kurulu.
Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan en apolitik insan bile bu durumun farkında.
Yani durum basit bir hükümet sorunu değil yapısal bir sorun.
Bundan ötürü Kıbrıs’ta barışı ve birleşmeyi hedefleyen ve kktc’nin Kıbrıslı Türkler için aşılması gereken
bir engel olduğunu kabul eden bir partinin, Kıbrıs’ın kuzeyinde parlamento mücadelesine girerken, hele hele hükümet kurmaya karara, verirken nasıl bir politik hat izleyeceği çok önemlidir.
Bu sorun 80’li yılların başından bu yana, yani Kıbrıs’ta birleşmeyi savunan ya da en azından ağırlıkla bu görüşü savunan bir kitleye dayanan partilerin hükümet olacak kadar oy almaya başladığı dönemlerden bu yana karşılaşılan bir durumdur.
80’lerin başında TKP’nin halktan aldığı destek benzeri bir tartışmanın bu parti içinde yaşanmasına sebep olmuştu.
Nitekim TKP 2000’lerin başına kadar farklı dönemlerde hükümet ortağı olmuş ve bu dönemlerde uyguladığı politikalarla emekçilerde ve adanın birleşmesinden yana olan kesimlerde büyük hayal kırıklıkları yaşatmıştı.
Bu durum CTP’nin hükümet deneyimlerinde de yaşanmaktadır.
Halka ve kitlesine farklı söylemler dile getirip pratikte başka icraatlar içine girmek sıradan bir hal aldı.
AKSA’nın kullanmak istediği zehirli yakıt için hükümetin gerekli izni vermesi böyle bir durumun örneği.
Ya da Göç Yasası’nı kaldıracağız deyip kaldırmamak da öyle.
Halkın aleyhine olan tüm bu uygulamalara mazeret olarak da sistemin tıkanılmışlığı gösteriliyor.
Sistemin tıkanıklık yarattığını halk da biliyor zaten.
Dolayısıyla “sol görünümlü” bir biçim ile sağcı bir pratiğin uygulanması pek de ilerici bir şey olmasa gerek.
Benzeri bir durum 1983’te kktc’nin ilanı karşısında da yaşandı.
TKP ve CTP kktc’ye “evet” derken, Kıbrıslı Türklerin kendi iradesine sahip çıkma mücadelesinde pek de hayırlı bir örnek yaratmadılar.
“Hayır”ları kktc’nin kuruluşunu engelleyemeyecek bile olsa yaratacağı örnek ve gelenek ilerisi için bir önemli katkı olabilirdi.
O dönem geçti gitti fakat benzeri süreçler halen yaşanmaya devam ediyor.
Ve birleşik bir Kıbrıs mücadelesi yine ikilemlerle karşılaşıyor.
Einstein’ın vurguladığı gibi “bir sorun, onu yaratan sistem içerisinde çözülemez.”
İkilem de budur.
Sorunlar karşısında sitem içi müdahalelerle bir yere kadar gidilebilir ve gidilen bu yer istenilen nokta değildir.
Somutlaştırırsak; eğer elektrik AKSA’ya bağlı olursa tabi ki onun tehditlerine boyun eğer ve zehirli bir yakıta izin verirsiniz.
Böylece ucuz kahramanlığınız da saatlerle sınırlı kalır.
Ancak AKSA’dan kurtulmak için hareket ederseniz, buna bağlı olarak yaşayacağımız sıkıntı bile farklı bir zeminde olur.
AKSA’nın anlaşmasını feshetmek için uğraşırken elektrik sıkıntısı yaşamamızla, AKSA’nın tehditleri sonucu elektriği kesmesi üzerinden yaşayacağımız sıkıntı farklıdır.
Hele bir de böyle tehditler karşısında “son bir kez” deyip boyun eğilirse, bu kısır döngü hep devam eder.
Aynı durum Ankara’nın dayattığı ekonomik paketler için de geçerlidir.
Ankara’nın kaderimizi belirlemesine karşı çıkarken yaşayacağımız sıkıntılarla, onun karşısında eğilip bükülen bir tavırla sıkıntı yaşamamız ve sonunda pes edilmesi farklıdır.
Su konusu da böyle.
Sizin aleyhinize icraatlar içinde olanları ikna edemezsiniz, onlara sadece karşı çıkabilirsiniz ve direnebilirsiniz.
Direnmediğiniz takdirde de şikayetiniz boşuna olur.
Çünkü AKP ne yaptığının farkında ve farklı bir görüşe ikna olmak gibi bir ihtiyacı yok.
CTP’nin içinde muhalif olma iddiasındakilerin şikayet ve söylenmeleri de boşunadır.
Çünkü bir parti hem muhalefet hem de hükümet olamaz.
Topu UBP’ye de atsalar, UBP onların ortağıdır.
Parti içindeki liberal diye adlandırdıklarına da atsalar, partinin kararı tüm partilileri bağlar.
Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu
Bağımsızlık Yolu