Detroit’te yürüyüşçüler, 2010 yılında polis kurşunuyla vurularak öldürülen yedi yaşındaki Aiyana Stanley-Jones’un ismini haykırdı. Oakland’da eylemciler, kendilerini polis binasının kapılarına zincirlediler. New York’ta, Holland Tüneli’nin tepesinden girişine, “Black lives matter” (Siyahilerin Yaşam Hakkı Vardır) ve “Fund Black Futures” (Siyahilerin geleceğini garantile) yazılı pankartlar sarkıtıldı.
Her ne kadar tüm ulus dikkatlerini perşembe günü Cleveland’da gerçekleşen Cumhuriyetçiler Ulusal Kongresi’nin final gecesine çevirmiş olsa da, Siyahilerin Yaşam Hakkı Vardır protesto hareketi olarak da bilinen, Siyahiler için Yaşam Hakkı Hareketi geçtiğimiz iki yılın en geniş katılımlı protestolarından birini düzenleyerek iki düzineden fazla şehirde sokakları tuttu.
Yüzlerce katılımcının sokaklara döküldüğü bu güç gösterisinde, protesto liderleri, video görüntüleriyle de belgelenen, Baton Rouge’da Alton Sterling’in ve St. Paul’da Philando Castile’in polis kurşunuyla ölmesinin ardından hareketin güçlendiği söylediler.
2014 yılında Ferguson’da polisin Michael Brown’u vurmasının ardından protestolara başlayan St Louis’li aktivist ve organizatör Kayla Reed, “Bu, Polisin yıkıcı politikalarına karşı ve siyahi topluluklara yeniden yatırım yapılması için ulusal bir çağrıdır” dedi. Reed sözlerine şöyle devam etti; “Halk, geçtiğimiz son bir kaç hafta da tekrardan ciddi travmalarla yüzleşti. yeni bir bilinçlilik akımı yayılıyor; insanlar ayağa kalkıp harekete geçmek istiyor” diyor ve ekliyor; “Bu an, geçtiğimiz iki yılda aslında hiçbirşeyin değişmediği gerçeğine bakmak istediğimiz andır.”
Ulusal çapta eş zamanlı gerçekleştirilen bu eylemler, protesto hareketi için çok önemli bir nokta. #BlackLivesMatter ortaya çıktığı günden bugüne neredeyse dört yıl ve Brown, Eric Garner, John Crawford ve Tamir Rice’ın polis kurşunuyla ölerek insanların sokaklara dökülüp polisin işlediği cinayetleri protesto etmesinin üzerinden de neredeyse iki yıl geçti.
Ancak, Dallas’da polisin açıklamasına göre polis kurşunuyla ölümlere öfkelenerek beş polis memurunun kendi hesabına çalışan bir tetikçi tarafından vurulmasından saatler ve günler geçmesinin ardından, bazı kişiler olayı protestoları felce uğratan bir gelişme olarak yorumladı.
New York Times’da bir makale başlığı “‘Siyahilerin Yaşam Hakkı Önemlidir’ zemin kazanıyor. Birden bire bir sniper ateş açıyor” şeklinde sesini yükseltirken, Dallas’ta yaşanan vurulma olayını “Protesto hareketinin kısa tarihindeki en büyük krizi” diye tanımlıyor. Baton Rouge’da pazar günü yaşanan vurulma olayında üç polis memurunun hayatını kaybetmesinin ardından, protestocu grupların açıklama yaparak saldırıyı kınamalarına rağmen eleştirmenler yine, protestoculara lanetler yağdırıyor. USA Today bu haftaki editör yazısında aktivistleri, azarlayarak “yalan hikayelere bel bağlamakla” suçladı.
Editör yazısının yayınlanmasından tam bir gün sonra, Florida’da bir polis memurunun otistik bir adama yardım etmeye çalışan Charles Kinsey’i vurduğu video sosyal medyada viral oldu. Kinsey, ellerini havaya kaldırdı ve polis memuruna ateş etmemesi için bağırdı. Polis üç el Ateş ettikten sonra Kinsey’i yaraladı.
İki yıldır devam eden tartışmalara ve protestolara rağmen, vurulma olayları ulusal düzeyde azalmış değil. Washington Post’un analizine göre, polis memurlarının vurduğu insan sayısı 2015’e göre 2016’da artış gösterdi. Siyahi Amerikalılar’ın ise polis tarafından vurulma ve öldürülme ihtimali ise iki buçuk katı daha fazla.
ABD Başkan’ı Obama tarafından düzenlenen ırk ve polis faaliyetleri toplantısına katılanların arasında bulunan aktivist Brittany Packnett, “Devam etmekten başka seçeceğimiz yok” diyor. Son yaşanan vurulma olaylarının yeni bir enerji dolu katılımcı dalgası hareketini tetiklediğini söylüyor. Packnett sözlerine “Hareketin merkezdeki talebi, bizim öldürülmemize son verilmesiyse ve onlar bizi öldürmeye devam ediyorsa, o zaman biz de durmayacağız” şeklinde devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta, tüm ülkede milyonlarca kişi, politik amaçlı aktivist kollektifi olan Campaign Zero’nun kişilerin bölgelerde seçilmiş yetkili kişilerden polis reformu talep etmelerini sağlayacak erişim aracını kullandı. Protestoların yerel ayağı ve farklı şehirlerdeki aktivist gruplar, Brown’u öldüren polis memuru Darren Wilson’un cinayetle yargınlanmayacağının duyurulmasının ardından, yeni üyelerde harekete geçmeye yönelik yeni bir eğilim olduğunu belirttiler.
Baton Rouge’da bulunan İncil Cemaati Kilisesi Papazı Rev. Lee Wesley pazar günü yaptığı açıklamada, “Bizim amacımız daha önce gittiğimiz Alter Sterling’in vurulduğu yere geri dönmek değil” dedi. Wesley, şehrin farklı ırklarıyla çözüm yollarını tartışabilecekleri bir koalisyona şekil verme planları olduğunu açıkladı. Wesley buna Adalet Bakanlığı tarafından desteklenecek bir toplum polisliği inisiyatifinin eklenmek istediğini söyledi.
Baton Rouge’da aktivistler mental olarak dağılmış durumda. Bir taraftan, geçtiğimiz iki haftada yakaladıkları momentuma tutunmaya çalışırlarken öteki taraftan, tüm şehir yasta ve öldürülen polis memurları saygıyı hakediyor. Ve aktivistler şehrin patlamaya hazır bir dinamit fıçısına dönmesinden korkuyor.
Sterling’in vurulduğu videonun elde edilmesini sağlayan grupta aktivist olan Arthur Reed Sterling’in ölümünün ardından yaşanan eylemlerle ilgili “Güvenlik güçleri protestolar sırasında çok saldırgandı” diyor ve ekliyor; “Şimdi, ne zamanki polisler yaşamını yitirdi, sevildiler… Daha çok protesto, potansiyel tehlikeli durumlara yol açabilir.”
Pazar günü polis memurlarının vurulmasını takiben eylemler neredeyse durma noktasına gelirken, Salı akşamı itibariyle Reed ve bir takım insan daha protesto çağrılarını Baton Rouge polis merkezine çevirdi. Eylem çok tenha oldu-sadece 10 kişi. Reed “saygı duyuyoruz ancak ciddi bir durum” dedi.
Reed polise atıfta bulunarak, “Yastasınız ve acınızı hissediyoruz. Ama Sterling’in kaybı için de sizin aynı acıyı hissetmenizi istiyoruz. Bu acı geçmeyecek” dedi.
Ulusal çapta birçok aktivist Obama’nın bir belediye binasında düzenlediği toplantı yüzünden gücendi. Ortalığı yatıştırmak adına yapılan bu toplantıda gerçek sorunlara değinilmezken, Başkan’ın açık mektubuna da yer verilmedi.
Yazar ve aktivist Mychal Denzel Smith, perşembe günü The Post’s PostEverything adlı bloğunda, “Polise uygulanan şiddet, polisin vatandaşlara uyguladığı şiddetle kıyaslanamaz” derken, Başkan Obama’nın emniyete yazdığı destek mektubunda polise desteğini belirtirken yaptıkları işleri de överse, polislerin ceza almamalarına sebep olan yasada reforma gidilmeyeceğine ve “kahraman polis” mitinin daha da güçleneceğine dikkat çekti.
Öte yandan, Perşembe akşamı Donald Trumph’ın yaptığı konuşma, birçok aktivistin taleplerinin aciliyetinin altını tekrar çiziyor.
“Bizim hareketimiz, herkesin itibar ve saygı gördüğü parlak bir geleceği tahayyül ederken, Trump, polise toplumumuzu terörize etmek için tam yetki vererek, bize yeni bir karanlık çağ öneriyor” diyor perşembe akşamı yaptığı konuşmasında, #BlackLivesMatter’ın kurucularından Alicia Garza.
Trump’ın 75 dakikalık konuşması, ağırlıklı olarak “kanunsuzluğu” işaret ederken, protesto gösterilerinin polis memurlarının vurulmasına yol açtığını ima ediyor. Bir çok aktivist, perşembe akşamı yapılan kongreyi protesto etmezken, demokratların gelecek perşembe yapacakları kongrede bazı protestolar yapmaları bekleniyor. Aktivistler Trump’ın konuşmasını, hareketlerine karşı bir savaş ilanı olarak görüyor.
#BlackLivesMatter kurucularından Patrisse Cullors, “Trump’ın üstü kapalı konuşması, onun gerçek doğasını açığa çıkarıyor: Irkçıları yüreklendiren ve farklılı renkleri yok eden bir şarlatan. O bir yüz karası. Vicdanı olan beyaz vatandaşlar, tüm güçleriyle bu nefreti reddetmeliler” dedi.
Çeviri: Firuzan Nalbantoğlu
Kaynak: https://www.washingtonpost.com/news/post-nation/wp/2016/07/22/blm-whats-next/?tid=sm_fb&utm_term=.07c9e3b4869b