Arabacıoğlu’nun istifasından sonra Serdar Bey’in kartvizitine –başbakan yardımcısı, ekonomi bakanı, turizm bakanı, kültür bakanı, spor bakanı vazifelerinden sonra- Eğitim bakanlığını da yazdırması kabul ediyorum komiktir. En azından kartvizitin içler acısı durumu için komiktir ve evet çoğu zaman komik içler acısıdır ya da içler acısı bir yerden başlar. Ve muhakkak komik ki, mizahın işidir. Ama mizahın belkemiği ki; Bergson’un dediği gibi “komik, zekâya, sırf zekâya hitap eder.” Evet, komik bir ülke kurmuşlar, içler acısını pek sakınmamışlar ve bütün mizah unsurlarını yerleştirmeyi de hiç eksik bırakmamışlar. Bilmiyorum, belki de bu kadar çok acıyı çektirecekleri, bu kadar çok canımızı yakacakları için komik bir ülke kurdular. Belki katlanamazdık. Belki katlanalım diye bu kadar komik oluyorlar. Gülmesek, ölürdük biliyorsun.. Fakat, bir şey ki, insan kıkırdayarak gülerken, birden, içini çömelterek göğsünün tam orta yerine, öyle oturup, hüzünlü acıklı bakarak manzarayı seyretmesi gibi. Ve birden gülmesini kesip acıtan bişey…
Güzel kardeşlerim, buraya zekâ koymayı unutmuşlar…
Giriş cümlemizi yazdık, okudun, kartvizit hariç –ki kendisi iddia ediyorum hala acıklıdır ve en komiktir- komiğe hitap eden başka ne var? Ki bilirsin, yalnız insan güler ve insan yalnız insana güler; insandan başka bişeye gülmüşse, onda insana benzerlik gördüğü için gülmüştür ve gülen de gülünen de güldüren de insandır. Peki, biz niye kartviziti daha acıklı buluyoruz, komik bulduğumuz özne niye zekâmıza hakaret ediyor ve cümlenin sonuna geldiğimizde kekremsi bir acıyla niye özneye gülemiyoruz ve bütün hikâye sahibi niye kartvizit?
Komiklik Serdar Denktaş’ın değil ki, o sadece bugünkü komiğimiz, kendisi komik olmadığını bilmiyor mu, insandır bilir. Fakat onun için en acıklı ve en komik trajik durum kartvizitini çıkarıp birisine verdiği zaman başlayacak. Çünkü kurdukları devlet gibi, gerçek olduğuna inanmamız için ancak bir yansımayla tam karşımızdan görülürse okunabilir. Yazılması o kadar kolay değildir, bilirsin her yansıma yazıyı tersine çevirir aynadan, camdan, vesaireden, ama yaşarken onu da tecrübe ettik bu memlekette, kimi koydularsa başımıza yazsın diye bu ülkenin kendi kendini yazabilme/okuyabilme hakkını, bir aynadan okuttular/yazdırdılar ter yüz edilmiş hakikatimizi. Ayrıca yansıması Serdar Bey’in kendisidir, yanılsama ise kartviziti, o yüzden ikisi de komiktir, ama birisi daha acıklıdır, o yüzden ikisi de zekâya hitap etmez ama birisi hikâye eder, şaşırma, kartvizitte muhakkak ki devletinin baş harflerinin dördü birden yazar. Son ikisi aynanın sahibinindir, kalanıyla bu kadar komik olabiliyoruz. Kusura bakmayın seyirciler…
Bu halkın zekâsı da komiği de, ancak aynadan bakınca okuyup yazanlardan daha manzara sahibidir. Ki bilirsin, manzara deyince hemen atlama, bizim bütün numaramız manzarasızlığımız. Çünkü, bu manzara hak ettiğin değil, bu komik sana reva değil, bu aynadan yansıyan ve tersten seyrettiğin yanılsama komedi değil.
Serdar Bey’i bilmem ama kartvizitine yazacağımız tarihin en komik şakası olacaktır.. O ki dünyanın üzerinde bir hayalet gibi insanlığın en büyük, en güzel, en mutlu şakası olacaktır.. Yoksa gülmesini biliriz, yoksa en çok biz biliriz komiği… Ama size benzemeyeceğiz ya hiçbir hikâyede, öyle umursamaz, umudunu kesmiş gibi, öyle yenilmiş gibi, öyle dünyanın sırrını çözmüş gibi, artık ancak bununla alay edilir, dalga geçilir bununla yapmayacağız. Çok ciddiye alacağız oğlum sizi.. Sizden alacağımız bir şaka var ya, çok ciddiye alıyoruz sizi.. Yoksa mümkündür bilirsin, kavga ettiğine gülerken, kavga ettiğinle kavga halindeyken hem de, bilmeden, birden kavga ettiğine benzemek, kavga ettiğine dönüşmek.. Çünkü bizim buralarda da mevcuttur ki, artık ülkesinin mevcut durumunu çok komik bulduğundan, örgütlü, birlikte, mücadele ederek ve kavga vererek, değiştirmek umudunu (umut ki insanın en büyük şaşkınlığı, niye şaşırmaz insan, niye) fazla ciddi ve asık suratlı bulduğu için ancak ülkesiyle, insanlarıyla alay ederek bir zekâ ve siyaset şekli ettiğini zannetmek.. Biliyor musun, onlar ki Serdar Bey’in yansımasından ve tabi aynasından hatta ki kartvizitinden bile daha acıksız, hikâyesiz, komiksiz ve öyledirler işte, öyle..
Serdar Bey’e ve kederli kartvizitine bir parça yardımcı olmak adına naçizane önerim şudur. Kartvizitinin her tarafına şu bakanı bu bakanı o bakanı yazmak yerine ya da birbirinden ayrı ve bağımsız bir sürü kartvizit basmak yerine, yanılsama bu ya, kartvizitinin başına koyacağı dört harfin aynada yansımasını seyrettikten sonra, tek bir kartvizite kocaman puntolarla Genel Distribütörlük yazmasıdır. Çünkü bu kadar komiği, hüznü, acıyı, derdi, kederi, şakayı, yalanı, dolanı, talanı, kandırmacayı ancak kendisi gibi tecrübe ile sabit birisi yayıp dağıtabilir güzel yurdumuza…
Ali Doğanbay
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.