Sendikalı Çalışmanın Dayanılmaz Hafifliği – Fatih Bayraktar

Bundan 8 yıl önce bugünlerde işe başlamıştım Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde. Henüz doktoramı bitirmemiştim. O yüzden en alt akademik kadro olan okutmanlıktı ilk ünvanım.

O güne kadar özel eğitim merkezlerinde psikologluk, özel okullarda psikolojik danışmanlık ve TC’nin bir devlet üniversitesinde araştırma görevliliği yapmıştım. Hiçbirinde sendikalı değildim. Hatta sendikalı olmanın öneminin bile farkında değildim. Ama kendime göre solcuydum. Emekten ve emek mücadelesinden bihaber bir solcu…

DAÜ’ye geldiğim ilk hafta DAÜ-SEN üyesi oldum ve örgütlendim. Çevremdeki herkes sendikalıydı. Bana sordukları soruların başında “Sendikaya üye oldun mu?” vardı. O gün bugündür sendikalıyım. Sendikanın yönetim ve yürütme kurullarında birçok kez yer aldım. Sendikanın yaptıklarını yanlış bulup görevimden istifa ettiğim de oldu ama sendikadan çıkmayı, sendikasız çalışmayı hiçbir zaman düşünmedim.

Örgütlülüğün ve sendikalı olmanın ne kadar hayati olduğunu ise Barış için Akademisyenler sürecinde anladım. Halen daha sürmekte olan akademisyen kıyımlarına neden olarak gösterilen barış bildirgesine imza atanlaran biriydim.  DAÜ’de toplam 12 imzacı vardı. Rektörün YÖK başkanı tarafından çağrıldığı kulağımıza çalındı; rektörün ise “Eğer birine bile dokunursak sendika rektörlüğü başımıza yıkar” dediği…

Türkiyeli meslektaşlarımızın işlerine son verilmesine engel olunamadı ama Eğitim-Sen öncülüğünde oluşturulan dayanışma hesaplarıyla, hocaların ders verdiği dayanışma okuluyla en azından maddi anlamda desteklenmeleri sağlanabildi.

Ve tabii bu sürecin getirdiği en güzel sonuçlardan biri de ODTÜ Kuzey Kıbrıs kampüsündeki akademisyenlerin, işçi ve yönetsel personeli de katarak ODTÜ-SEN’i kurmalarıydı.

Gelelim üniversitelerde en kötü koşullarda sendikasız çalıştırılan taşeron şirket işçilerine. Çok iyi hatırlarım; ilk geldiğimde tüm hizmetlilerimiz sendikalıydı. Çalışma huzuru ve güvenlik duygusu en büyük motivasyonlarıydı. DAÜ’deki 2010 yılı mali krizi bahane edilerek güvenlik, temizlik gibi hizmetlerin özelleştirilmesiyle çevremizde sendikasız, güvencesiz ve korkuyla!!! çalışan işçilerimizi görmeye başladık. Bir koridorun temiz olmasına rağmen onlarca kez silinmesine şahit oldum bir keresinde. Sebebini sorduğumda ise cevap “Boş durduğumuzu görmesinler” idi.

Sömürü, aşağılama, aşırı çalıştırma koşullarının özel sektörle aynı anlama geldiğini bilmeyen yok artık. Patronlar haricinde kime sorsanız özelde sendikalaşma çok önemli. Halk nezdinde bu kadar meşru olan bir isteğin yasayla desteklenmesi, hazırlanan yasanın mecliste ivedilik talebinin reddedilmesinden sonra beklemede. Ancak Bağımsızlık Yolu bundan birbuçuk yıl önce yükselttiği bu talebi bugün imza kampanyasıyla sürdürmekte kararlı. Amacımız halkın isteğini meclistekilerin gözüne gözüne sokmak. Bunu yaparken de emek dostu küçük esnafı ve halkımızı kampanyaya katarak güçlenmek ve güçlendirmek.   Yani sendikalı çalışmanın dayanılmaz hafifliğini tüm emekçilere yaşatabilmek…

Fatih BAYRAKTAR
Bağımsızlık Yolu