Özel sektör için sendika mücadelesi sürüyor.
Bir süredir yavaş bir tempoda ilerleyen mücadele başlatılan imza kampanyası ile yeniden hız kazandı.
Konunun tekrar komu oyunun gündemine gelmesiyle birlikte sermaye dostu çevreler de hoşnutsuzluklarını hemen belli etmeye başladılar.
Maliye Bakanı Serdar Denktaş katıldığın bir televizyon programında “bu sendikal anlayışla özel sektörde sendikalaşmanın olamayacağını” söyledi.
Denktaş’ın özel sektörde sendikalaşmayı savunmaması şaşırtıcı değil.
Hükümet yetkilileri ve sermaye çevreleri “sendikasız çalıştırılmak yasaklansın” kampanyası başladığı günden bu yana “özel şirketlerin mali olarak kötü durumda olduğu”, zorunlu sendikanın yanlış bir fikir olduğu” gibi türlü gerekçelerle özelde sendikalaşmanın mümkün olamayacağını iddia ediyorlar.
Bu gerekçeler de şaşırtıcı değil.
Hükümet ve sermayenin beklenen tepkileridir.
Ne de olsa söz konusu olan sınıf mücadelesidir ve sendikalaşma sermaye sınıfının aleyhinedir.
Ancak Serdar Denktaş’ın da bahsettiği mevcut sendikal anlayış gerekçesi özel olarak sık sık dillendiriliyor.
Sağ bir hükümetlerin ve patronların sarı sendikalar dışında hiç bir sendikadan memnun olduğu zaten söylenemez.
Çalışanların haklarını savunan bir sendikalar anlayış onlar için başa beladır.
Fakat bu anlayışın emekçilerin tepkisini çekeceğini bildikleri için halkın gözü önünde bunu söylemekten kaçınırlar.
Kıbrıs’ın kuzeyinde farklı olan budur.
Hükümetler ve sermayedarlar çalışan örgütleri olan sendikaları hiç bir çekince olmadan rahatça eleştiriyor hatta geniş bir emekçi kitlesinden de destek buluyorlar.
Üstüne düşünüp tartışılması gereken nokta da budur.
Özellikle özel sektörde ve en kötü koşullarda çalışan kesimler neden sendika karşıtı tavırlar konusunda neden kendilerini sömüren sermaye ve hükümetlere destek veriyorlar?
Bir neden belki bu kitlelerin bilinç düzeyidir, fakat tek neden bu olamaz.
Sadece kamuda örgütlenmeye sıkışmış sendikal anlayışın da bu durum da epey sorumluluğu da vardır.
Kamuda örgütlü sendikalar, bir dönem kamuda kazanılmış, hükümetlerin ise zaman içerisinde sinsice gerilettiği ve belirli bir zümrenin sahip olduğu haklar dışında bir mücadele ortaya koymamaktalar.
Mevcut sendikalar özelde örgütlenmek için neredeyse hiçbir çaba sarf etmiyor.
Bu durum özel sektörde çırpınan çalışan kitlelerin kamuda örgütlü sendikalara iyimser bakmamasını sağlıyor.
Serdar Denktaş ve benzerlerinin de bunun farkında olduğu gayet açıktır.
Özel sektör emekçilerinin örgütlenme mücadelesine özel olarak mevcut sendikaları eleştirerek saldırması bu yüzdendir.
Özel sektörde örgütlenme mücadelesinin zayıf karnı kamuda örgütlü sendikaların halkın gözündeki konumudur.
Bu konumun değişmesi mevcut sendikaların kamu dışında daha geniş kesimlerle temas kurmasına bağlıdır.
Bahsettiğimiz teması kurmanın ezbere bir formülü ya da reçetesi yok.
Ancak mevcut sendikal pratiğin mücadelenin ihtiyaçlarına cevap vermediği de ortadadır.
Sendikaların mücadeledeki tıkanıklığı kabul etmeleri ve konuyu geniş bir emekçi kitlesiyle tartışmaya başlamaları bir başlangıç olabilir.
Yıllardır aynı tarzda bir mücadele yürüten kökleşmiş sendikal yönetimlerin kendi ekoları dışında sesler duymaya ihtiyacı vardır.
Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu