Her birimiz çeşitli bölgelerde ve çeşitli işyerlerinde çalışıyoruz; belki farklı görüşlere inanıyor ve farklı siyasi partileri destekliyoruz. Ancak hepimizin ortak bir noktası var: Yaşamak için çalışmak ve emek gücümüzü satmak zorundayız. İster fabrikada ister devlet işlerinde ister özel sektörde isterse de belediyelerde olsun hayatımızı sadece ücretle kazanıyoruz.
Dertlerimiz ayrı, sorunlarımız ortak:
İş garantisi istiyoruz! Çünkü her yıl yüzlerce insan iş “kazalarında” ölüyor. Sakatlanma ve ölme tehlikesi olmadan çalışmak bizim en doğal hakkımızdır.
Çalışma sürelerinin kısaltılması istiyoruz! Çünkü kendimize ve ailemize daha fazla zaman ayırmak, okumak, gezmek, eğlenmek bizim de hakkımız. Biz sürekli üretim içinde olan bir makine değil, insanız.
Sosyal haklar istiyoruz! Çünkü yıllarca ödediğimiz primlerin ve vergilerin karşılığını almak bizim en doğal hakkımızdır. Vergi ve primlerimizin patronlara ucuz kredi olarak değil; ucuz konut, hastane ve okul olarak bizlere dönmesini istiyoruz.
Kısacası bizler, bütün zenginlikleri ve değerleri üretenler olarak, bu değerden, refah ve gelişmeden hakkımız olan payı istiyoruz.
Peki alabiliyor muyuz?
Hayır!
Anayasa ve yasalardaki haklarımızı, toplu sözleşme haklarımızı kullanabiliyor muyuz?
Hayır!
Peki neden?
Çünkü önemli yanlışlar yapıyoruz.
Peki yanlışlarımız neler?
Yasaların bizi koruyacağını sanıyoruz; ama yasalar yeterli değil.
Ayrıca yasalar patronlar tarafından kolayca çiğneniyor.
Sorunlarımızın çözümünü bizi düşündüğünü söyleyen patronlardan, sendika da olsa daha fazla veremem diyen işverenlerden bekliyor ya da tek başımıza hak aramaya kalkıyoruz. Aynı koşullarda yaşıyor, birlikte üretiyoruz…
Ama haklarımızı tek başımıza elde etmeye çalışıyoruz.
Başaramıyoruz.
Neden?
Çünkü örgütlü değiliz
Patronların dernekleri, sendikaları, birlikleri ve siyasi partileri var. Patronların, bizim kafamızı karıştıran, gerçekleri bizden gizleyen gazeteleri, radyoları ve televizyonları var. Patronlar, hem ekonomiye hem de siyasete egemen. Patronlar güçlü, çünkü onlar örgütlü.
Bütün zenginlikleri biz üretiyor, biz yaratıyoruz; ama payımızı alamıyoruz. Haklarımızı almak ve geliştirmek için güçlü olmamız gerek. Patronlar karşısında güçlü olmanın yolu, en az onlar kadar örgütlü olmaktan geçer.
ÖRGÜTLENMEK, ortak çıkarlar temelinde, ortak hedefler için birleşmek demektir.
Yüzlerce, binlerce işçi YENİLMEZ BİR GÜÇTÜR.
SENDİKA NEDİR?
İşçilerin çalışma yaşamına ilişkin sorunlarını çözmek, ortak çıkarlarını ve haklarını korumak ve geliştirmek için kurdukları örgütlere sendika denir.
Sendika; diline, dinine, rengine, siyasi görüşüne bakmaksızın bütün işçileri kapsayan bir kitle örgütüdür.
Sendika çalışanların ortak hak ve çıkarlar uğruna birliğinin ifadesidir.
Sendika işçilerin ekonomik ve demokratik örgütleridir.
Sendika sadece işçilerin örgütü olduğu için bir sınıf örgütüdür.
Sendika; devlete, siyasi iktidara, partilere karşı bağımsız bir örgüttür.
Daha genel biçimde ifade edersek,
Sendika, işçinin birliğini etkin bir güce dönüştüren mekanizmalardır.
NEDEN SENDİKALI OLMALIYIZ?
Çalışma sürelerinin kölelikten farklı olması için sendikalı olmalısın.
Sosyal haklara sahip olmak istiyorsan sendikalı olmaktan başka yol yok… İşverenler sosyal hakları ancak kendileri ile özel işbirliği yapan ya da kendilerine yaltakçılık yapan, yalvaran işçilere verirler. Onurlu bir işçinin ise buna ihtiyacı yoktur. Onurlu bir işçi çalışma arkadaşları ile birlik olur, hakkı olanı ister ve kazanmasını bilir.
Sendikalı değilsen sosyal güvenlik hakların yok demektir.
Eşit işe eşit ücret ve insanca yaşanacak bir ücret almak sendikalı olmakla gerçekleşir…
İşçilerin sendikalı olmadığı işyerlerinde ücret artışlarının ne zaman yapılacağı, ne oranda yapılacağı da belli değildir. Oysa işçiler sendikalı ise, herkesin ücreti sözleşme ile belirlenir. Eşit iş yapan herkes eşit ücret alır. Kimseye farklı muamele yapılmaz, yapılamaz.
İşçi sendikasız ise, herhangi bir şekilde iş bırakarak hak aramak isterse, işveren onu işten atabilir; hem de beş kuruş tazminat vermeden. Bu nedenle hak aramanın en iyi ve güvenilir yollarından biri sendikalı olmaktır.
Sendikalı olmak işçiler için bir koruma kalkanına sahip olmak demektir. İşçiler ne kadar sıkı bir birlik kurmuşlarsa, bu kalkanın zırhı o kadar sağlam demektir.
Sendikalı olmak işyerinde çeşitli konularda söz sahibi olmak demektir… Sendikalı olmaları sayesinde işçiler işyerinde ezik, başları önde olmak yerine işleri hakkında söyleyecek sözleri olan, işyerinde olup bitene müdahale edebilen saygın birer işçi olurlar.
#BağımsızlıkYolundaÖrgütlen
#SendikasızÇalıştırılmakYasaklansın
Hüsniye Seheroğlu
Bağımsızlık Yolu Üyesi