Tam bir netlik kazanmasa da, 7 Ocak tarihinin UBP ve CTP tarafından benimsenmesi bile seçim heyecanının başlamasına yetti.
Bu saatten sonra değişir mi bilinmez ama şimdi, sağdan sola tüm hesaplar 7 Ocak’a göre yapılıyor.
Seçim dönemleri; olası hükümet değişikliklerinin yaratabileceği değişim dışında, halkın politik konularla kurduğu ilişki oranında yaşanan artış açısından ayrı bir öneme sahiptir.
Ne şekilde yaşanacağı güç dengelerine bağlı olmakla beraber bu dönemde toplumda içinde yükselecek bir siyasallaşma dalgası mutlak, siyaseti mecliste koltuk kapmaya indirgeyen partiler açısından ise salt seçim dönemi yaşanan bu dalga idealdir.
Ancak devrimci bir siyaset açısından durum farklıdır.
Devrimciler seçimi hiçbir zaman sokak mücadelesinden bağımsız kurgulamazlar.
Politik yığınağını sokak mücadelesinin yükseltilmesine yönelik yapan devrimciler seçimlere de bu şekilde yaklaşırlar.
Dolayısıyla seçim dönemleri devrimci örgütler için avantajlar barındırdığı gibi dezavantajlar da barındırır.
Düzen partileri her seçim döneminde sokakta biriken tüm mücadeleleri, halkta oluşan öfkeyi, kısacası devrimci bir dönüşüm için açığa çıkan tüm potansiyeli parlamento seçimlerimde eritip mücadeleyi meclis içine hapsetme niyetinde iken, devrimci siyasetler seçimleri de seçimlerde kazanılacak olası mevzileri de sokağı güçlendirmek için kullanır.
Ancak Kıbrıs’ın kuzeyindeki mevcut siyasal ortam büyük oranda bu anlayıştan uzak.
Seçimler arası geçen zamanı büyük oranda boşa harcayan, bildiri yayınlamaktan öteye gidemeyen, sokağa 1 Mayıs, 1 Eylül gibi günler dışında çıkamayan(hatta son yıllarda bunlar bile azaldı) sol yapılar dahi kendilerini seçim heyecanına şimdiden kaptırdılar.
Elbette ki; sol partiler, devrimci örgütler seçimlerle ilgili bir tavır ve duruş belirlemelidir.
Fakat kitlelerle gündelik yaşam içinde bağ kuramayan bir solun seçim için gönlünü kaldırması boşunadır.
Seçimlerde bir alternatif yaratmak seçim pusulasına bir parti amblemi daha eklemekten öte bir şeydir.
Çünkü politik yaşam birbiriyle bağlantılı olan bir dönemler toplamı yani bir süreçler bütünüdür.
Bu bütün içinde politik faaliyetler de bir süreklilik arz etmek zorunda.
Fakat maalesef, süreklilik arz etmeyi sadece seçim zamanı ortaya çıkmaya indirgeyen bir sol siyaset anlayışı her seçim döneminde ortaya çıkıyor.
Seçimlere yaklaşım devrimci bir propaganda yapmak ve başarılabilirse mecliste sokağın sesini duyurmak olmadığı sürece sonuç meclisin çizdiği sınırlara hapsolmuş bir sağ çizgiye düşmek olacaktır.
Bu hedef de, seçim dönemi dışında ne yaptığımızdan bağımsız düşünülemez.
Sokakta var olabilmek için tüm gücüyle çabalayan devrimciler önümüzdeki seçimlere de böyle bir anlayışla bakacak; ne seçim var sarhoşluğuyla bu döneme hapsolup yarını boşlayacak, ne de oy hesabıyla seçime düzen partileriyle aynılaşacak bir çizgide yaklaşacaktır.
Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu Örgütlenme Sekreteri