Seçim borusu çaldı…
Lefkoşa Türk Belediyesi’nde başkan ve belediye meclis üyeleri seçimi var…
UBP ve DP kendi adayları ile çıkacaklar Lefkoşa halkının karşısına. Yeni yeni menüler ekleyecekler “Bol Vaat Lokantası”na. Başbakana uğrayın hemen, elinizde imzalanacak bir evrağınız varsa…
Seçim borusu çaldı…
“Solda” bugüne kadar rahat bırakılan ipler, sıkılaşacak şimdi. Eleştirilere tahammül azalacak, farklılıkların sorgulanmasına kızılacak, sürüden ayrılan kınanacak…
Şimdi kulis faaliyetleri daha bir yoğun geçecek… Meyhaneler daha fazla işleyecek… Kulaklara fısıldanan sözler, anlamlı anlamlı süzen gözler, “düşmanlara” kızgın yüzler kaplayacak yurt sathını…
Dedikodu bayrağı daha da yükseklere çekilecek, ülke siyasetindeki yeri biraz daha pekişecek, “yolumuza çıkanların” ipliği pazara serilecek şimdi…
Son seçimden beridir dolaşması için serbes bırakılan “militanlar”, tekrar göreve çağrılacak… “Biz de eleştiriyoruz ama” diye başlayan sohbetler koyulaşacak…
Hiza istikamete bakılacak, partinin yanında tüfek çatılacak şimdi…
***
Seçim borusu çaldı…
Lefkoşa Belediyesi, Lefkoşa halkı, Belediye çalışanları yani hepimiz gerçekten çıkmaz bir sokaktayız…
Borçlandırılmış, işleyemez hale gelmiş, umut vaat etmeyen bir belediye var elimizde…
Bıkmış, öfkeli ve umutsuz bir halk ve yorgun ama hala dimdik çalışanlarıyla birlikte…
Bize sunulan seçenekler de netleşiyor diyebiliriz yavaş yavaş: Özelleştirme, borçlandırma ve kontrol…
Ziraat Bankası aracılığıyla TC veya projeler yoluyla AB yönetecek bu süreci…
Borçları ödemek için yeni borçlar verecekler ve belediyenin her şeyini özelleştirmesi için takip edecekler. Elimizde ne var ne yoksa sermayeye peşkeş çekecekler…
Yani aslında iki odağın adayları yarışacak bu seçimde; Ziraat Bankası’nın adaları ve AB’nin adayları…
Size kalmış seçmek kırk katır mı yoksa kırk satır mı…
***
Seçim borusu çaldı…
Bu çıkışsız gibi görünen dehlizden kafamızı kaldırmak da mümkün…
Sendikal Platform’un üzerinde ortaklaşacağı bir adayı desteklemek…
Partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin tek maddelik bir program etrafında birleştiği bir seçim sürecini örgütlemek: “Bu Belediye bizim, biz yönetelim…”
Veya isterseniz şöyle de diyebilirsiniz: “Ankara Elini Belediyemden Çek”…
Şimdi gerçek bir sınavdan geçecek, sürekli sendikalara sokulmayı marifet sayan “sol” partiler…
Kendi siyasal çıkarları mı yoksa toplumsal muhalefetin yararı mı?
Sendikalar açısından bir kendini ispat söz konusu bile olamaz. Onlar hem CTP hem UBP döneminde Sözde Sosyal Güvenlik Yasası’na, Göç Yasası’na, Karpaza elektrik görürülmesine, LAÜ’de sendikalaşmaya ve daha onlarca konuya aldıkları tutumla partilere göre davranmadıklarını ispatladılar…
Oysa partiler, muhalefetteyken başka hükümetteyken başka konuşmakla hala damgalılar…
***
Seçim borusu çaldı…
Bunca zamandır “birlik” nutukları atanlar için sınav zamanı şimdi…
Sendikal Platform’a “bölücü” deyip, Toplumsal Varoluş Hareketi’ni dayatanlar göstersin samimiyetlerini…
Birlikse birlik, mücadeleyse mücadele, dayanışmaysa dayanışma işte…
Görelim ne kadar ciddisiniz, sıra size gelince…
Ve “eleştirel beyinleri”, “organik aydınları” ve “bağımsız bireyleri” de görelim…
Samimiyet sınavından kalanları bilelim…
Bu makale 23 Ocak 2013 tarihinde Afrika gazetesininde yayınlanmıştır.
Münür Rahvancıoğlu
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.