Bu hafta içi iki siyasetçimiz seçim stresi ile birleşen sıcaklara dayanamayıp hastanelik oldular. Streslerinin ne olduğu herkesin malumu. Bu haberlerin ilginç noktası ise “farklı kutuplardan”bu iki siyasininin de tedavisinin YDÜ hastanesinde sürdürülmesi, devlet hastanesinin ise tercih edilmemesi.
İşi daha da ironik hale getiren ise Ersin Tatar’ın eski maliye bakanı olması. Hem de ekonominin uçtuğunu iddia eden bir maliye bakanı… Çakıcı’nın ise soyal devlet savunucusu bir Sosyal Demokrat olması. Sanırım hastane seçmek konusunda siyasetçi tavırları ekonomimizin hangi alanda uçtuğunu gösteriyor.
Özel hastanelere teşvikler ve vergi muafiyetleri uçuyor. Devlet hastanesine ise doğru düzgün serum bağlama aleti dahi alınmayıp, bilgisayarlı sisteme dahi geçilmiyor. Hayatta kalabilmek için özel hastanelere senelerce biriktirdiği parayı bir kalemde harcayan insan sayısı da uçuyor. Buna gücü yetmeyenler ise devlet hastanesinde hayatta kalabilmeyi umut etmekle yetiniyor.
Devlet hastanesinin durumu, maalesef gerçekten de içler acısı. Hastane, ameliyata girecek bir kanser hastasının tomografisinin dahi karışabileceği bir durumda. Fakat bunun sebebi hastanenin kötü bir kadroya sahip olması değil. Devlet Hastanesi doktorları genelde en iyiler olarak bilinirler. Tabi özel muayehanelerinde.
Devlet hastanesi yıllardır bilinçli bir şekilde neoliberal saldırının hedefi. Artan nüfusa, gelişen teknolojiye, eskiyen binaya karşı yıllardır hiçbir önlem alınmayarak, özele bir de negatif teşvik sürmüştür. Hatta, siyasilerimizin yarısına yakınının doktor olması da devlet hastanesine ilgisizliği engellememiştir. Böylece devlet hastanesi sistemsizlikten sürekli karışıklıkların yaşandığı, eski bina ve eski ekipmanların hüküm sürdüğü, ilgisiz ve yorgun sağlık ekiplerinin çalıştığı bir yer haline dönüşmüştür. Böylece özel sektör dilediği gibi kendini geliştirebilmiş, sağlık ticarileşmiştir.
Bugüne kadar özellikle kanser gibi ölümcül ve tedavisi pahallı hastalıklarda güney, en azından Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği olanlar için, sunduğu bedava nitelikli sağlık hizmeti ile bir çözümdü. Fakat neoliberalizm gereği güneyde getirilen kısıtlamalarla artık güneyden hizmet almak da mümkün değil. Bu durum ise devlet hastanesinin konumunu daha da önemli hale getiriyor. Artık halkımızın büyük kısmı için tek alternatif devlet hastanesi. Bu durum ise ücretsiz, nitelikli, eşit sağlık hakkı talebinin dillendirilmesini daha da önemli kılıyor.
Mustafa Keleşzade
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.