Yapılmak istenen değişiklikle zaten yapısal ve işlevsel olarak oldukça sorunlu olan Yüksek Adliye Kurulu’na daha fazla ek yetki verilmektedir.
Hukukçu Tacan Reynar, 11 Ekim Anayasa Değişikliği Referandumuna hayır oyu vereceğini ve bunun hukuki gerekçelerini açıkladı.
Reynar’ın yaptığı açıklama şöyle:
“Şahsi gerekçelerimi açıklamaya çalışacağım:
11 EKİM’de KKTC seçmeni sandığa gittiğinde Cumhurbaşkanlığı seçimi yanında kendisine ayrıca verilecek ayrı bir oy pusulasında Yüksek Mahkeme’nin yargıç sayısının artırılması yönünde de bir Anayasa Değişikliği’ne oy vermesi istenecek.Kişisel düşüncemi paylaşmak adına yapılmak istenen değişikliğe ilişkin bir değerlendirmede bulunmak istiyorum.Meclis daha önce daha ayrıntılı bir Anayasa Değişikliği paketi ile girişim yapmış olsa da ortaya çıkan tepkilerden dolayı geri adım atmış ve değişiklik talebini sadece Yüksek Mahkeme’nin şu anda toplam 8 olan yargıç üye sayısının 16’ya kadar artırılabileceği yönündeki değişiklik ile sınırlandırmıştır.11 Ekim’de oylanacak olan Anayasa Değişikliği talebini içeren madde şu şekildedir:“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yüksek Mahkemesi bir başkan ve en az yedi, en çok onaltı yargıçtan oluşur. Başkanın gaybubetinde veya yokluğunda en kıdemli üye ona vekalet eder.Ancak Yüksek Adliye Kurulu, başka bir Yüksek Mahkeme Yargıcını Yüksek Mahkeme Başkanına vekalet etmesi için görevlendirebilir”Halihazırda olan şu anki madde ise şöyledir:“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yüksek Mahkemesi bir başkan ve yedi yargıçtan oluşur. Başkanın yokluğunda en kıdemli yargıç ona vekillik eder.
”İki madde arasındaki temel farklar özetle şu şekildedir:
1- Yüksek Mahkeme’deki yargıç sayısı 8’den en fazla 16’ya çıkarılıyor.
2- Yüksek Adliye Kurulu’na Başkan’a vekalet etmesi için başka bir Yüksek Mahkeme Yargıcını görevlendirme hakkı veriliyor.
Öncelikle belirtmek isterim ki Anayasa metinlerinde ve özellikle mahkeme oluşumlarında gerek yargıç güvencesini sağlamak gerekse de muğlak durumlar yaratmamak amacıyla genellikle o mahkemenin kaç yargıçtan oluşacağı NET sayılarla belirtilir.
Hatta bazı ülkelerde o kadar bu hususa dikkat edilir ki yargıçların alacakları maaş bile anayasa metninde yazar.Amaç Mahkemeleri hele de Anayasa gibi siyasi bir metni yorumlayan mahkeme yargıçlarını idarenin etkisinden olabildiğince uzak tutmaktır.
Burada yapılmak istenen değişiklikte ise net bir sayı belirtilmek yerine MUĞLAK şekilde sayının 8 ile 16 arası olabileceği düzenleniyor. Yani sayı 9’da olabilir 10 da, 3 yıl sonra 16 da olabilir.Tamamen değişken ve belirsiz.Bu sayının artırılmasına karar verecek olan da mevzuata göre Yüksek Adliye Kurulu. Bunun aksine bir kural getirilmiyor. Daha önce bu Kurul’un işleyişinin, yargıç atama, yükselme ve nakillerinin belirli kurallara bağlanmadığı ve böyle olunca da keyfi kararlar aldığı yönünde eleştirilerim olmuştu. Şimdi bu kurula bu yönde yetki verilmesi ve Yüksek Mahkeme’nin muğlak hale getirilmek istenen sayısal yapısında söz sahibi olmasını, üstelik Yüksek Adliye Kurulu’nun içerisinde siyasi üyelerinin de bulunduğu değerlendirildiğinde kabul edilebilir bulmuyorum.Anayasa’da Yüksek Mahkeme’nin yapısına dokunmadan önce yapılması gereken Yüksek Adliye Kurulu kararlarını keyfiyetten uzak ve tartışılabilir olmaktan çıkarmak ve hukuk devleti gereklerinden biri olan denetlenebilir, gerekçeli kararlar vermesi yönünde yasal değişikliğe gitmektir.Bu yapılmadan bu kurula verilecek her ek yetki bizi daha büyük sorunlarla yüzleştirecektir.
Aynı gerekçe ile şu anki Anayasa’da yer almayan bir yetki yine Yüksek Adliye Kurulu’na veriliyor ve Başkanın yerine kimin vekalet edeceğine bu Kurulun karar vereceği yönünde YENİ bir düzenleme getiriliyor.Eski düzenleme en kıdemli üye iken bu defa herhangi bir üyenin vekaleten bu görevi yapabileceği şeklinde düzenleniyor ki bu düzenleme de gerek temsiliyette kıdemin önemli olduğu mahkeme yapısına gerekse de ek yetkilerle donatılmaya devam edilen Yüksek Adliye Kurulu’nun müdahalesine açık bir alan yaratıyor.Bu açıdan bu düzenleme de kabul edilebilir değildir ve açıkçası buna neden ihtiyaç duyulduğu ile ilgili tatmin edici bir bilgilendirme de yapılmış değildir.
BU DEĞİŞİKLİK GEREKLİ MİDİR?
Kamuoyunda en fazla üzerinde konuşulan ve evet oyu vermeyi düşünen kişilerin en fazla üzerinde durdukları husus mahkemelerin ağır iş yükü altında oldukları gerçeğidir.Evet mahkemeler ağır iş yükü altındadır.Ancak bu ağır iş yükünün sebebi Yüksek Mahkeme’deki yargıçların sayısı mıdır? Nedir 8 Yüksek Mahkeme Yargıcı’nı bu kadar iş yapamaz hale getiren?Düşünülüyor ki, Yüksek Mahkeme’deki Yargıç sayısı artınca mahkemeler hızlanacak ve daha fazla verim alınacak.Oysa ki en önemli problem alt mahkemelerin iş yüküdür.Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal koşullar bir yargıcı her gün yüzlerce dava yapmakla baş başa bırakıyor.Yüksek Mahkeme’nin SADECE istinaf mahkemesi ve ayrıca Yüksek İdare Mahkemesi olarak görev yaptığını düşündüğümüzde alt mahkemedeki iş yükünden fazla bir iş yükü olduğu söylenemez.Üstelik daha fazla evrak üzerinden incelemenin yapıldığını düşünürsek aksini iddia etmek alt mahkemelerin içinde bulunduğu koşulları da yeterince tahlil edemediğimizi gösterecektir.Sorun yargıç sayısının yeterli olmaması değil, sistem sorunudur.Meclis, sistemde sorun yaratan, vatandaşın sorunlarını çözen bir Faiz Yasası ve buna ilişkin bankacılık düzenlemeleri, Yargıya ayrılan bütçenin çoğaltılması gibi yasama görevlerini yerine getirmezse yargı günden güne daha fazla yükle yüz yüze gelecek.En basit örneği ile bugün Lefke Mahkemesi halen kapalı ise bu sorumsuzluğu bu Anayasa Değişikliği ile çözemezsiniz. Davaların günden güne artmasını da, ceza davalarının gerek sayısal gerekse de niteliksel olarak çoğalmasını da çözemezsiniz.Sorunun kaynağını görmek istemeyen ve sorunları hasır altı etmek isteyenler bu Anayasa Değişikliğini kullanıyor, ki kabul edilmesi durumunda da hiçbir şeyin değişmeyeceği açıkça görülecektir.Bu değişiklik talebini Yargıda Reform veya “hızlı adalet” gibi yanıltarak sunmaya çalışanlar ise toplumu kandırmaktan başka bir amaca hizmet etmemektedir.
Yargıç sayısını artırmayı düşünen Meclis öncelikle siyasetin ve kamunun içinde bulunduğu yozlaşmayı ve kirliliği düzeltmelidir ki bunlar sorun olarak Yargı huzuruna gelmesin, Yüksek Mahkeme de bu kadar meşgul edilmesin. Bugün Yüksek İdare Mahkemesi’ne açılan davaların hangi yakınmalar ile açıldığını herkes girip internet sayfasından içtihat taraması yaparak görebilir.Yukarıda değindiklerim ışığında kendi şahsi görüşüm şöyledir:
– Anayasa’da yapılmak istenen yargıç sayılarına ilişkin yeni düzenleme muğlaktır, anayasa hukuku açısından kabul edilemez.
– Yapılmak istenen değişiklikle zaten yapısal ve işlevsel olarak oldukça sorunlu olan Yüksek Adliye Kurulu’na daha fazla ek yetki verilmektedir.
– Yapılmak istenen değişiklik gerekli değildir çünkü en temel gerekçe olan iş yükü, yapılacak yasal değişikliklerle zaten çözülebilir. Vatandaşın daha hızlı yargı talebine yanıt veren bir düzenleme değildir çünkü bu düzenleme en fazla gecikmelerin yaşandığı alt mahkeme davalarına etki etmeyecektir. Dolayısıyla Mahkemelerde daha hızlı yargılama yapılacak iddiası doğru değildir. Yine iş yükünün artması sistemsel bir sorun olduğu kadar içinde bulunduğumuz siyasal rejimle de bağlantılı sorunlardır. Bugün örneğin Yüksek İdare Mahkemesi’nin iş yükünü, devleti yönetenlerin hukuka aykırı işlemleri, keyfi atamaları, nakilleri, torpil ile işe alımları, ihalesiz işleri, yolsuzluklar gibi birçok dava oluşturmaktadır.– Bu değişiklik sorunlara çare değildir. Sistemsel reformları yapmayanlar yargının yükü daha da artınca, 10 yıl sonra bu defa daha fazla yargıç mı isteyeceklerdir? Yüksek Mahkeme’deki yargıç sayımız nüfusa oranladığımızda diğer Avrupa ve dünya ülkeleri ile benzerdir veya aynıdır. ABD’de Yüksek Mahkeme 9 yargıçtan, Kıbrıs Cumhuriyeti 13 yargıçtan, nüfus açıdan benzerliğimiz bulunan İzlanda’da Yüksek Mahkeme 7 yargıçtan oluşmaktadır. Örnekler çoğaltılabilir.– Sorun aynı zamanda rejim sorunudur. Bugün Anayasasında halen geçici 10.maddeyi barındıran, kurumlarını yönetme yetkisi kendisinde olmayan, bir alt yönetim ve vesayet rejimi olarak varlığını sürdüren, gerçekten egemenlik ve Kıbrıslı Türklerin kendi kendilerini yönetme gailesi edinmeyen her anayasal değişiklik göz boyamaktan, statükoyu kalıcılaştırmaktan, rejime harç atmaktan ve bu rejimin devamı için de Yargıyı bir nevi teminat haline getirmekten başka bir amaca hizmet etmeyecektir.– Kurulu düzeni değiştirme amacı taşımayan ve hedefi çağdaş ülkelerdeki gibi kendi kendini yönetme ideali olmayan, bunu gerçekleştirmekten ve hatta talep etmekten aciz her Anayasa Değişikliği kurulu düzeni Kıbrıs’ın kuzeyinde daha da kalıcı hale getirecektir. Bugün Kıbrıslı Türklerin iradesine seçim arifesinde bile açıkça saldırılar ve müdahaleler sürerken “-mış gibi demokrasimiz var”, “ – mış gibi egemeniz” ve “-mış gibi anayasa değişikliği” yapıyoruz diyemeyiz, bu kabul edilemez.Yukarıda belirtmiş olduğum gerek hukuki gerekse de siyasi gerekçelerle Anayasa Değişikliğine HAYIR diyorum”