İnsanların olaylar karşısında kurdukları cümleler, aldıkları tavır çok şey anlatır bazen. Örneğin bir TV kanalında güncel olayları değerlendiren bir eski bakan ve milletvekili hükümetin icraatlarını değerlendirirken “Hükümetçilik edenler…” diye lafa başlıyor ve bunu bir defa değil defalarca tekrar ediyorsa; üstelik aynı kavramı kendi dönemi için de kullanıyorsa, Kıbrıs’ın kuzeyinde gerçekten bir hükümetçilik! oyunu oynandığı konusunda kuşkusu kalmıyor insanın. Çünkü hükümette yer alanlar dahi eylemlerini değerlendirirken doktorculuk, öğretmencilik gibi hükümet etmenin de bir oyun olabileceğini açık yüreklilikle ifade edebiliyorlarsa bu memlekette fazla söze gerek yoktur.
Sigara fabrikasından bozma kktc meclisi de bu oyunun oynandığı tiyatro salonlarından biridir işte. Geçen gün oraya giren birkaç gazeteci arkadaş karşı kıyıda inşa edilecek nükleer santrale karşı oyuncuların pardon milletvekillerinin tepkilerini ölçmüşler. Referans noktası nükleer olunca oyuncu milletvekilleri (yine pardon, kalem alışkanlığı işte…) neler söylediler neler?
Hükümetçilik oynadığını naif biçimde kabul eden eski bakanla aynı partiden bir O-M (tahmin edin bu neyin kısaltması?) “Ben karşı olsam ne olmasam ne…” demiş örneğin. Ne ilginç değil mi? Bu O-M şimdi hükümetçilik oynamadığı ve kendi kendine muhalif takıldığı için dediği bir yere kadar anlaşılabilir. Ya şu anda hükümetçilik oynayanlardan biri, hatta en yetkisiz yetkililerden biri çıkıp “Engelleme yetkimiz, ‘niye yapıyorsun’ diye soracak halimiz yoktur “ derse… Biz de “Pes doğrusu” deriz…. Hade engelleme yetkin yok anladık… Soru da mı soramazsın?
Geçen hafta Doğuş Derya’ya yapılan faşist saldırıların tetikleyicisi O-M “Anavatan’ın kararıdır. İnşallah patlamaz.” diyerek ananın kararına zinhar karşı gelemeyeceğini, bilim milim hak getire olayın Allahlık olduğunu, kaderimizde ana tarafından yokedilmek varsa dua etmekten başka bir çaremizin olmadığını vurgulamış.
Birkaç hafta önce “Özelleştirmenin solculukla alakası yoktur” veciz sözünü söyleyip bize “Yahu ben birşey mi kaçırdım?” diyerek sosyalist külliyatı tekrar okutan; sonrasında Federal Kıbrıs İnisiyatifi’nde aktif rol alan kendi partisinden insanlara “Kantarın topuzunu kaçırdılar” deyip milletvekilliği kariyeri! için öğütlerde bulunan bir O-M, nükleere karşı da “Türkiye’nin yürüttüğü bir projeye sanki karşıymışız gibi bir algının oluşması yanlıştır.” demiş.
“Yuh dediklerim” sayfasına namzet bazı şeyler! söyleyenler de var elbet O-M’ler arasında: Birisi çıkıp nükleer santralin patlamasıyla mutfak tüpünün patlamasını bir tutmuş örneğin. Bir diğeri “Arada dağ da yok, Kesin öldürür” mealinde cümleler kurmuş. Dehşet içinde olanlar mı istersiniz, olası bir felakette yokolacağımız kehanetinde bulunanları mı… Neyse yeteri kadar intihal yaptım gazeteci arkadaşlarımın haberinden. O yüzden yazıyı ciddiyetle bitireyim.
Sözün özü referans noktası nükleer olunca eteklerdeki taşlar, kafalardaki düşünceler dökülüverdi birer birer O-Mler dünyasında. Neredeyse hepsi ağız birliği etmişçesine elden ne gelir noktasındaydılar. Ama dünya meclislerden ibaret değil. Hele devrimciler için hiç değil. Geçen gün Bağımsızlık Yolu, Baraka gibi devrimci örgütlerin de içinde bulunduğu Nükleere Hayır Platformu ilan edildiğinde bir kez daha anlaşıldı ki bu memlekette sigara fabrikasından bozma yerlerin dışında da söylenecek sözler var. O sözleri söyleyecek insanlar var. Bu yolda iş, güç, eylem birlikteliğine karar vermiş 21 örgüt var. Yani O-Mler yoksa, halk var…
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.