Normal değil yaşantımız; olağan dışı bir hayata gözlerimizi açıyor, oradan merhaba diyoruz yeni güne…
Yeni günde bizleri nelerin beklediğini yaşayıp görüyoruz…
Yaşadığımız gündelik sorunların yanında artık düşen füzelerin, çıkan yangınların, unutulan mühimmatların ve patlayan cephaneliklerin haberleri ile uyanıyoruz…
Dün de öyle bir gündü…
Tarih manidardı…
12 Eylül’dü dün…
Türkiye halklarının özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin askeri darbe ile bastırıldığı gündü…
12 Eylül günü vurulan darbenin etkisi bugün hala Türkiye ve hatta Kıbrıs halklarının üzerinde hissediliyor…
Dün yine hissettik…
Ancak dünün farkı ekonomik, demokratik ve siyasi dayatmalar gibi milletvekilleri ve bakanlar aracılığıyla halka kanıksatılamayacak kadar sert olmasıydı…
Burnumuzun dibinde cephanelik patladı dün akşam.
Ve son zamanlarda yaşanan ilk ihmal de değildi…
Daha çok kısa bir süre önce Mevlevi de Ağır Silah ve Tanksavar Atış Alanı’nda icra edilen havan atışlarından kalma mühimmatı nedeniyle 13 yaşında bir çocuk hayatını kaybetmişti.
O günde bugünkü gibi uyanmıştık. İsyan etmiştik, kabul etmeyip ve karşı çıkmıştık.
Ancak buna rağmen birkaç ay sonra yine aynı bölgede halkın canı ve sözü dikkate alınmayarak top atışlarına devam edildi.
Oysa ölen o çocuğun Makhir’in cenazesi bile kalkmamıştı…
Kısa bir süre sonra Alevkayası yolu ile Kalavaç köyü arasındaki ormanlık arazide yapılan askeri atışlar yangına yol açtı. Bir yanda ağaçlarımız yani ciğerlerimiz yanıp kül olurken, diğer yanda ihmaller devam ediyor; Omorfo’da Yuvacık bölgesinde çiftçilere ait tarla içerisinde 81 milimetrelik havan topu mühimmatı bulunuyordu…
Bölgelinin yaşadığı stres ve civarda yaşayan insanların olası patlamaya ilişkin yaşanacak can kaybına karşı tedirginliği had safhaya çıksa da; yetkili mercilerden, olayın öznelerinden el ile tutulur bir açıklama gelmiyordu…
“Güvenlik” için buradayız diyenler pervasızca davranıp güvenliğimizi tehdit ediyor…
Ve maalesef bu kadarla da bitmiyor…
Dedik ya, normal değil yaşantımız!
Hatırlanacağı üzerine geçtiğimiz Temmuz ayının ilk gününde Ortadoğu’yu bombalamak için fırlatılan füze, adamızın üzerinden geçerken Taşkent bölgesine düşmüştü.
Füze kalıntıları ve akıbeti ne oldu hala bilinmiyor!
Unutuluyor; unutturulmak isteniyor. Ama bitmiyor…
Dün gece saat 01.30 sularında Çatalköy’de cephanelik patlıyor. Çıkan gürültü, patlamanın yaydığı titreşim ve çevreye fırlayan şarapnel parçaları ile bölge halkı korku içerisinde geceyi sabah ediyor…
Geçmişten kalan tüm ihmaller artarak bugün de devam ediyor.
Yaşananlara bakıldığında “önlemi” sadece Ersin Tatar almış gibi görünüyor. Çünkü bu kez yatmadan önce telefonunu kapatmıyor! Bu sayede anında haber aldığı –belki de evinden işittiği- patlamadan sonra kalkıp olay yerine gidiyor…
Bu kez “olayı abartmayalım, bu tür olaylar olabilir” diyemese de o ve hükümet ortağı HP’li bakan ve millietvilleriyle birlikte mikrofonlara demeçler veriyor. Bilahare basın toplantıları düzenleniyor ve olaydan en fazla etkilenen yer olan Acapulco Hotel’e ziyaretler edilerek geçmiş olsun deniyor…
Belki de olası hasar karşılama niyetinin önü mağduriyetinin dile getirilmesiyle açılıyor…
Reklamlar bittiğinde ise akla Makhir’in kalkmayan cenazesi geliyor…
Patlamanın nedeni, doğurduğu sonuçlar, önlemler ve bunun işleyişinin ne olacağıyla alakalı akla bir dizi soru beliriyor zihinlerde…
Sonuç, altı boş mesajlar ve günü kurtarmak edilen kelamlardan başka bir şey değil…
Rasgele yaşıyoruz sanıyorlar ama yanılıyorlar; size rağmen tutunuyoruz biz hayata…
Mustafa Batak
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti