Kıbrıs konusunda Kıbrıs’ta yaşayan insanlar karar vermelidir fikrini, sözde değil somut pratik sınavlar karşısında da terketmediği için…
Bağımsızlık Yolu Partisi Genel Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, seçimlerde neden Mustafa Akıncı’ya oy verilmesi gerektiğine ilişkin bir açıklama yaptı.
Açıklama şöyle:
İki hafta sonra bugün, yani 11 Ekim’de Cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşecek. Halkın çok büyük bir kesiminin oyunu kime vereceği konusunda kararını çoktan belirlediğini düşünüyorum. Bazı kesimler haklı olarak “önceliğimiz seçim değil geçimdir” veya “gündemimiz pandemi olmalıdır” şeklindeki kaygılarını dile getiriyorlar. Özel sektör emekçilerinin yaşam koşulları giderek kötüleşirken, işsizlik son yılların en yüksek düzeyine ulaşmışken, esnaf batıp batmama çizgisinin üzerinde debelenirken; üstelik de tüm bunlara aylardır bitirilemeyen pandemi hastanesi, yetersiz sağlık altyapısı, sağlıkta yeterli nicelik ve nitelikte personel ihtiyacı, karantina sürecinin geleceği gibi konular da eklenmişken; seçim sanki çok uzak bir diyarın gündemi gibi duyuluyor olabilir…Ama yüzeyin altına bakarsak, seçim, sağlık ve geçim konularının birbirinden çok da uzak olmadığını görebiliriz: Çalışma yaşamında maruz kaldığımız adaletsizlik, işsizlik, düşük maaş ve fazla mesai cenderesi; özel sektörde çalışan emekçilerin kendi kararlarını vermelerinin, irade olmalarının engellendiği bir sendikasızlıkla mümkün olabiliyor. Siyasal tercihler ve dış güçlerin çıkarlarını ön plana alan ekonomi politikaları, esnafı da özel sektör emekçisini de güvencesizliğe mahkum ediyor. Bu yüzden ekonomik sorunların çözümü siyasetten bağımsız değildir. Tıpkı bunun gibi, kaynakların hastane yapımına değil cami yapımına ayrılması, her köyde cami ve imam varken; her kazada hastane ve doktor/hemşire bulunmaması da bir siyasal tercihtir. En basitinden, 1 Temmuzda karantinasız girişlerin kaldırılması da bir siyasal tercihti…Siyasetin dışında kalıp, sadece şikayet ederek, siyasal karar alıcıların “bizim için doğru” kararları almasını beklemek saf bir hayaldir. Biz siyasete karışmasak bile, siyaset bizim hayatımıza karışacaktır. Üstelik irademize sahip çıkmak, nasıl yönetileceğimize müdahil olmak, bütün sorunlarımız çözüldükten sonra ilgilenebileceğimiz ikincil ve lüks bir şey değildir. Bu yüzden de öncelik “sağlık ve geçim, seçimler gereksiz” yaklaşımı yanlıştır. Siyasal özne olmak, günlük sorunlara müdahil olmaktan; günlük sorunları çözmek, siyasal özne olmaktan geçer. Bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir. Ayırdığını zannedenler kendini kandırır ve başkalarının çıkarlarınca şekillendirilmeye mahkum olur… Sendika ister alamaz, hastane ister bulamaz, karantina ister olmaz! Çünkü tüm bunları yapmayanlar, siyasete müdahil olmayanları hesaba katmaz! Ben bu toplumun on yıllardan beridir içine sıkıştırıldığı cendereden özne olmak yolu ile bir çıkış şansı olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki seçimlerde bir yandan federal çözüm iradesini devam ettirirken, dışımızdan gelecek baskılara boyun eğmeyip toplumsal çıkarlarımızı ön plana alacak bir seçim yapmamız gerekiyor. Bu seçimin mevcut koşullarda #CevapAkıncı diyerek mümkün olduğu kanaatindeyim. Akıncı mükemmel olduğu, hiç hata yapmadığı, bundan sonra hiç hata yapmayacağı için değil! İki basit noktadan dolayı:
1- Federal Kıbrıs perspektifini hem Kıbrıs Cumhuriyeti hem de TC’nin mevcut hükümeti karşısında eğilip bükülmeden savunduğu için…
2- Kıbrıs konusunda Kıbrıs’ta yaşayan insanlar karar vermelidir fikrini, sözde değil somut pratik sınavlar karşısında da terketmediği için…
Bu yüzden önümüzdeki seçimi, Akıncı’nın kazanması durumunda, toplumumuzun hiçbir bireyinin kaybetmeyeceğini düşünüyorum. Kaybedecek olanlar, bize kökü dışarda fikirleri enjekte edip kendi çıkarlarını egemen kılmak isteyenler olacaktır.