Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, Genç TV’de Aysu Basri Akter’in konuğu oldu.
Akter Rahvancıoğlu’na, İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars’a yapılan ziyaret kapsamında, gece kulüplerinin kapatılması, ülkemizdeki ‘AKP temsilcilikleri’ ve Fasıl 32’nin kaldırılması talepleri hakkında sorular yöneltti.
“Mevcut Gece Kulüplerini Yasal Düzenlemelerle “Düzeltmek” Mümkün Değil”
Rahvancıoğlu, Bağımsızlık Yolu olarak gece kulüplerinin kapatılması gerektiğini savunduklarını, çünkü bu sistem içerinde yasal düzenlemeler, restorasyonlarla ancak sömürü ortamına yeni bir zemin getirileceğini ifade etti. Çalışma yaşamındaki hiçbir mevzuatın Türkçe dışında bir dile çevrilmediğine dikkat çeken Rahvancıoğlu, sadece dil sorunundan ötürü bile burada çalışan kadınların yasal haklarını kullanmasının imkansız olacağını ifade etti.
Rahvancıoğlu, “Bizler olayı ahlaki bir boyuttan ele almıyoruz. Seks İşçiliği tarihin en eski mesleğidir denirse, mevcut gece kulüpleri kapatılır, kadının bedeni üzerinden para kazananlar (pezevenkler) aradan çıkarılır, seks işçiliği bir meslek olarak oluşturulacaksa sıfırdan oluşturulur. Aksi halde şu an mevcut gece kulüplerini yasal düzenlemelerle emek sömürüsü olmayan bir yere getirmek, yasal düzenlemelerle çözüm aramak gerçekçi değildir” dedi.
“Yasadışı İş Yapan Gece Kulübü Sahiplerinin Çalıştaya Davet Edilmesi, Uyuşturucu İle İlgili Çalıştaya Uyuşturucu Satıcılarının Davet Edilmesine Benziyor”
İçişleri Bakanlığı’nın gece kulüpleriyle ilgili düzenleyeceği çalıştayın düzenlenmesinin olumlu olduğunu ve başarılı olmasını umduklarını söyleyen Rahvancıoğlu, çalıştayla ilgili tek sıkıntının çalıştayın bileşenleri noktasında olduğunu kaydetti. Rahvancıoğlu “bir çok feminist anlayış var ve bunların bazıları gece kulüplerinin kapatılmasını, bazıları yasal düzenleme yapılmasını savunuyor. Bu bağlamda çalıştay tüm görüşlerin ifade edileceği bir ortam olacak. Ancak, ‘gece kulübü işletmecileri’ adı altında kadın bedeni üzerinden para kazananların, yasa dışı işler yapanların, kadının özgürleşmesi için mücadele edenlerle paydaşmış gibi bu çalıştayda olması bizim için kabul edilemezdir” dedi.
Rahvancıoğlu, gece kulüplerinin kapatılmaması fikrinin savunulabileceğini, ancak halihazırda yasadışı işten gelir elde edenlerin çalıştaya davet edilmesini “Uyuşturucu ile ilgili bir çalıştay düzenlenirse, uyuşturucu satıcıları birliğinin” orada bulunmasına benzetti.
“Gece kulübü sahiplerinin de devletle aralarındaki mali ilişki, vergi yükü, haraç talebi gibi sorunları olduğu” iddiası üzerine de konuşan Rahvancıoğlu, “yasanın dışına çıktığınız, yasa dışı iş yaptığınız anda orada farklı bir dünya başlıyor. Mutlaka sorunları vardır, ancak bizden talep edecekleri bir şey değildir. Yasanın dışına çıkmalarına göz yuman çevreler, sonradan onlardan belli şeyler talep ediyor” dedi. Konsomatris veya dansçı olarak ülkeye getirilen kadınlara devletin cinsel anlamda sağlık kontrolleri yaptırmasının devletin içerisinde yasal mevzuatın dışına çıkanlarla ilgili de sorgulamanın şart olduğunu, ancak bunun yurttaşlar olarak bizim sorunumuz olmadığını kaydetti ve çalıştayda yasadışı şekilde kadın bedeni üzerinden para kazananların bulunmasını kabul edemeyeceklerini yineledi.
“Fasıl 32 Polis’in Kafasını Karıştırmaktan Başka Bir İşe Yaramıyor”
Eylem hakkı ile ilgili olan Fasıl 32’nin değiştirilmesi konusunda da Bakan Baybars ile görüştüklerini kaydeden Rahvancıoğlu, “eylem kültürünün yerleştiği Lefkoşa’da karşılaşmadığımız sorunları, farklı bölgelerde yaşıyoruz ve Polis tarafından, İngiliz sömürge döneminden kalma fasıl 32’ye dayanarak gerçekleştirilecek eylem için izin alınması gerektiği öne sürülüyor” dedi.
19 Temmuz 2011’de KTHY önünde eylemcilere yapılan polis müdahalesi sonrası yaşanan dava süreçlerinde Fasıl 32’yi hukuken geçersiz kılan bir mahkeme kararı olmasına rağmen, yasanın halen ortadan kalkmadığı, bunun da kafa karışıklığı dışında başka bir işe yaramadığını söyleyen Rahvancıoğlu, yasanın ortadan kaldırılması yönünde bakandan taleplerinin olduğu ve bakanın da bu talebi olumlu karşıladığını, bu anlamda bir adım atılacağı izlenimini aldıklarını ifade etti.
“AKP Temsilcilikleri Yasal Değil”
AKP’nin örgüt binalarıyla ilgili Dışişleri Bakanlığı’na yöneltilen taleplerin nasıl karşılandığı sorusu üzerine konuşan Rahvancıoğlu, AKP temsilciliklerinin ülkemizdeki statüleriyle ilgili bakanlığa “bilgi edinme hakkı” kapsamında sordukları sorulara, ülkemizde AKP Kıbrıs temsilciliği adı altında kayıtlı ne bir parti ne de bir dernek olmadığı yanıtını aldıklarını söyledi.
Binalarına AKP tabelaları astığını tespit ettikleri Milli ve Manevi Dayanışma Derneği’nin ise kayıtlı olduğunu, ancak var olan Dernekler Yasası’na göre derneklerin herhangi bir partinin temsilciliğini yapamayacağını, bunun yasada doğrudan soruşturma ve hatta kapatma sebebi olduğunu kaydetti. Milli Derneğin başkanı olan şahsın, kişisel olarak bu binayı kiralayıp şahsı adına AKP Temsilciliği tabelası astığını öğrendiklerini ifade eden Rahvancıoğlu, bu şahsın böyle bir hakkının olup olmadığını ve kira sözleşmesinin araştırılmakta olduğunu söyledi.
“Sorun Yalnızca AKP Değil, Başka Bir Ülkenin Gündemlerinin, Buradaki Gündemlerin Önüne Geçmesini Tehlikeli Buluyoruz”
Kendilerinin yalnızca AKP değil, Türkiye’deki herhangi bir siyasi partinin burada temsilcilik açmasına karşı olduklarını, geçmiş dönemde CHP ve HDP’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde yapmayı planladığı mitinglere de karşı durduklarını ifade eden Rahvancıoğlu, “Konu yalnızca AKP ile ilgili değildir. Ülkemiz dünyadaki herhangi bir ülke ile aynı durumda değildir. Buradaki nüfus yapısı ile ilgili toplumda bir endişe var, buraya gelen insanların geleceklerini burada görmeleri yönünde bir beklentimiz var, bu olduğu oradan bu vatanı hep birlikte paylaşmak yönünde bir isteğimiz var. Ancak gündemler dışarının gündemi olduğu sürece, gündemler bu ülkenin doğası, sağlık sistemi, çalışma yaşamı gibi yerel gündemler olmadığı sürece, başka bir coğrafyadaki başka siyasi konuları bir numaralı gündem haline getirmeyi biz doğru bulmuyoruz” dedi.
Öte yandan Rahvancıoğlu, burada ciddi bir Türkiye için ciddi bir seçmen kitlesi bulunduğunun açık olduğunu, bu bağlamda Türkiye’de seçim veya halkoylaması olduğu dönemlerde ülkemizde kısa süreli izinlerle çalışma yapılabilmesine demokratik haklar anlamında bir itirazlarının olmadığını söyledi.
“Mesele İnsanların Etnik Kimlikleri Değil, Neyi Tartıştıkları ve Sorunlarının Çözümü İçin Nerden Ümit Besledikleridir”
Türkiye’de gerçekleştirilen Anayasa Referandumu sürecinde, TC elçiliğinin tüm çalışmalarına rağmen seçime katılımın yüzde 40’larda kalmasının burada yaşayan Türkiyeli seçmenlerin büyük çoğunluğunun daha çok buradaki gündemlerle ilgilendiğini göstermesi anlamında memnuniyet verici olduğunu söyleyen Rahvancıoğlu, “’Evet’ oylarının azınlıkta kalması da yıllardır şişirilen “buradaki Türkiyeli seçmenler Ankara nereyi gösterirse oraya gider” efsanesini yıktığı ve Türkiyeli seçmenlerin Türkiye’deki durumu bizim gibi değerlendirdiği içi memnuniyet vericiydi” dedi.
Kendilerinin memnun olduğu bu sonuçlardan Türkiye Egemenlerinin rahatsız olduğunu kaydeden Rahvancıoğlu, Türkiye’de seçim yokken dahi ülkemizde açılan ve burada örgütlenmeye çabalayan AKP temsilciliklerinin de bu nedenle ortaya çıktığını söyledi.
Rahvancıoğlu, “Bu gidişat kendi haline bırakılırsa, Kıbrıs’ın kuzeyinde yalnızca ekonomik ya da askeri anlamda değil, psikolojik anlamda da Türkiye’nin bir ili haline getirir, hatta etki anlamında bir ilden dahi zayıf kalacağımızdan ciddi bir acizlik yaşanacağı ortada. Yarın Türkiye’deki siyasi partiler ülkemizde buradaki siyasi partilerden daha ciddi bir kalabalık topladığında buradaki siyaset tamamen bir karikatür haline gelecektir. Bu da insanların etnik kimlikleriyle belirlenebilecek bir şey değil, insanların nereye motive oldukları, neye angaje oldukları, neyi tartıştıkları ve sorunlarının çözümü için nerden ümit besledikleridir. Eğer bu ümit biz olmazsak, gidişat bellidir…”