Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Münür Rahvancıoğlu sosyal medya hesabından CTP’li yöneticilerin “Bizim TC ile kavga etmemek, gerilim yaşamamak konusunda hassas davranmamız şarttır.” şeklindeki söylemlerine ilişkin açıklama yaptı.
Rahvancıoğlu açıklamasında, CTP’li yöneticilerin Kıbrıslı Türk toplumunun cumhurbaşkanının, durduk yere ve hiç gereği yokken, TC ile kavga etmeye çalışıyor demek istediklerini mi yoksa haklı da olsak sineye çekmemiz gerektiğini, anlaşma olana kadar TC’nin suyuna gitmeye mecbur olduğumuzu, köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek zorunda olduğumuzu ifade etmek mi istediklerini sordu.
Ayrıca Rahvancıoğlu CTP yöneticileri nezdinde; İngiltere, TC, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uluslararası anlaşmalara göre taraf olmasının, onların her yüzümüze tükürüşlerinde bize düşenin “yarabbi şükür” demek olduğunu mu da sordu.
Açıklama şöyle:
Başta Talat olmak üzere, CTP üst düzey yetkilileri son günlerde yeni bir söylem geliştirdi. Diyorlar ki, “İki toplum kendi arasında tüm başlıklarda anlaşsa bile, uluslararası bir anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için tüm tarafların onayı gerekir. TC de bu taraflardan birisi olduğuna göre, bizim TC ile kavga etmemek, gerilim yaşamamak konusunda hassas davranmamız şarttır.”
CTP yöneticileri ne demek istiyor?
Yani Kıbrıslı Türk toplumunun cumhurbaşkanı, durduk yere ve hiç gereği yokken, TC ile kavga etmeye mi çalışıyor? “TC yönetcileri haklı, bu Akıncı çok kavgacı” diye mi düşünüyorlar? Eğer böyle düşünüyorlarsa bunu neden açık açık söylemiyorlar? (CTP tabanından korkuyor olmasınlar!)
Yoksa CTP yöneticileri, “haklı da olsan sineye çekmelisin, anlaşma olana kadar TC’nin suyuna gitmeye mecburuz, köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek zorundayız” mı demek istiyorlar? Eğer böyle düşünüyorlarsa neden açık açık söylemiyorlar? (TC’nin gazabından korkuyor olmasınlar!)
Evet, uluslararası bir anlaşmanın yürürlüğe girmesi için tüm tarafların anlaşması gerekir ve TC de bu anlaşmaların tarafıdır. Öyledir de, Yunanistan, İngiltere ve Kıbrıs Cumhuriyeti de taraftır. CTP’ye göre bu, TC-Yunanistan-İngiltere veya KC her yüzümüze tükürdüğünde “yarabbi şükür” dememiz gerektiği veya yüzümüze tükürülmesin diye kılıksız-kişiliksiz-onursuz bir tutum takınmamız gerektiği anlamına mı gelir? Söyledikleri sadece TC için mi geçerli yoksa tüm tarafları da kapsıyor mu? Bu halk için önerdikleri gelecek, Kıbrıs sorununun tüm tarafları karşısında el açan ve diz üstünde duran bir yalakalık mıdır?
Tüm bunlara elbet CTP yöneticileri cevap verebilir. Ama son günlerde tutturdukları söylem, akla bu soruları getiriyor…
Bir de şu var; kendi toplumunuz açık açık itibarsızlaştırılır ve hakarete uğrarken, böylesi bir tutum takınmanız ve sanki hakarete uğramamızın sebebi bizmişiz gibi davranmanız, sadece bu halka değil, on yıllardır bedeller ödeyerek onurundan taviz vermemiş CTP tabanına da hakarettir. Kişiler de, halklar da, kendi fikrinden-karakterinden-öz saygısından vazgeçmediği oranda saygı görür, varlık kazanır, hesaba katılır… Elbette bunun yerine, zamanına ve muhatabın tutumuna göre nasıl bir üslupla yapılacağı önemlidir. Ve bu son meselede, bu konularda hiçbir yanlış yapılmamıştır.
Kimsenin kimse ile kavga etmek için yanıp tutuştuğu yok… Ama kendi sinik ve karaktersiz teslimiyetçiliğinizi gizlemek için; hiç de kavgacı olmayan ama duruşundan da taviz vermeyen bir toplumu, kavga aramakla suçlamanıza da tahammülümüz yok… Bilesiniz…