Dün akşam patlamayı duyup, Taşkent’teki enkazın haberini aldığımda inanılmaz endişelendim. İsrail’in Suriye’ye salıdırı gerçekleştirdiğini öğrendiğimde ve can kaybı olmadığını öğrendiğimde ise hem rahatlamayı, hem dehşetei, hem de öfkeyi eş zamanlı yaşadım.
Rahatladım çünkü en azından saldırının doğrudan bizimle ilgili olmadığını anladım. Çünkü öyle bir dönemden geçiyoruz ki doğrudan hedef olabileceğimiz bir değil, iki süreç eş zamanlı yaşanıyor. Libya’da ülkenin dörtte üçünü ve Libya Hava Sahasını kontrol eden Bingazi merkezli hükümet bir kaç gün önce Türkiye diğer hükümeti destekleyip operasyonlarına müdahale ettiği için Türkiye hava taşıtlarını vuracağını deklere etmişti ve Libya da coğrafyamıza pek uzak değil.
Diğer yandan ise gaz meselesinde gerilimlerin en yüksek noktaya çıktığı dönemden geçiyoruz. Fransa, Yunanistan, Türkiye arka arkaya gerilim dolu açıklamalar yapmakta. Hal böyle olunca başka bir savaşın füzesi adamıza düştüğü için rahatlayacak noktaya geliyorum. İşte dehşete düştüğüm notka da böylesi bir durumda oluşumuz. Öfkem ise tüm bu çıkar odaklı haksız savaşlara.
Dünkü İsrail saldırılarında Suriye gözlemcileri biri bebek, dört sivil öldüğünü aktardı şu ana kadar. Adamıza düşen füze biraz daha yana düşse beteri kayıplar adamızda da olacaktı. Neden? İsrail’in Suriye’deki üslerini tehdit gören İsrail’in İran güçlerini hefef almak istemesinden. Peki, neden İran Suriye’de? Suriye’de yaratılan savaşta Esad’ın yanında yer almasında.
O neden? İran’ın Esad devrilirse sıranın kendine gelmesinden korkmasında. Her neden sorusunun kendi mantıklı mı mantıklı cecabı var. Ama hiçbir neden bu savaşlarda ölen ve ülkesinden kaçmak zorunda kalan milyonlarca savunmasız insanı açıklayamıyor! Şimdi ise İsrail medyası Suriye güçleri yanlışlıkla Kıbrıs’ı vurdu diye dalga geçiyorlar Suriye ile. Neden mi? Güç gösterisi!
Kimse güdümlü füzelerin neyi takip edip Kıbrıs sivil havacılık sahasına girdiğini ise sormuyor. Başbakanımız çok abartmayın diyor. Meselenin ciddiyeti ile arasında Suriye hava savunma sisteminin menzili ile, bir İsrail jetinin Kıbrıs hava sahasından İsrail’e kaçtığı mesafenin toplamından fazla mesafe var gibi görünüyor. Ersin Tatar’ın soğuk kanlılığını aptallıkla karıştırmayın. Kendisi Maraş’ı açıp Las Vegas yapacağım derken kışkırttığı çatışma ortamı ile, doğal gazı ararız kimse de bize karışamaz derken ki ciddiyeti ve yarattığı ortama uygun hareket ediyor.
‘Rastgele gelen füze ne ki ben rastgele olmayanı için çabalıyorum’ diyor neredeyse! Tatar’ı emperyal arzulardan uyandırmasa da dünkü füzenin gürültüsü belki toplumun geriye kalanını uyandımaya hizmer eder. Günümüz haksız savaşları bir sürü “mantıklı” neden ile başlar, etnik ve dini bölünmler ise bu savaşların uzun menzil yakıtı olur.
Bizim sormamız gereken neden soruları ise çıkar temalı nedenler değil. Neden İsrail hava sahanızda savaş yönetmekte bu kadar cüretkar, hava sahası kontrolünü ada ortasında ikiye bölmemiz üstüne üstlüj tehtidi de bir tek diğer taraftan beklememizle bağı yok mu bunun?
Neden ada üzerine füze düşmesine sebebiyet veren bu sürece karşı halen kimse iki toplumlu kriz masasından bahsetmiyor? Neden gaz mezelesi üzerinden huzurumuzu kaçıran, etnik öfkeyi körükleyen bir sidik yarışı yapılıyor? Ve belki de en önemli soru. Neden kadın-erkek emekçilerin ve çocuklarının öldüğü, savaştan kaçarken boğulduğu bu kanlı savaşlar bir azınlığın çıkarı için devam ettiriliyor.
Mustafa Keleşzade
Bağımsızlık Yolu Üyesi