AKP’nin yandaş medya kültürünü Kıbrıs’ın kuzeyine taşıması bu hafta en çok konuşulan konuların başında geldi.
Dört gazete, haberlerin baş sayfadaki yerleri de aynı olmak üzere ısmarlama bir baş sayfayla çıktı.
Bahse konu gazetelerden bazıları çıkan baş sayfalarım reklam olduğunu iddia etseler de gazetelerin logolarıyla birlikte çıkan haberlerin “reklamdan” öte bir görünüme sahip olduğu aşikar.
Hal böyle olunca Türkiye’de yapılacak referandumda AKP’ye açıkça destek için yapılan ısmarlama haber parayla mı yoksa talimatla mı yapıldı noktası önemsiz hale geliyor.
Öte yandan AKP, bu örnekle Türkiye’deki basın kültürünü ülkemize taşıma politikasını da belli etmiş oldu.
Fakat bu ısmarlama haber halktan o kadar büyük bir tepki aldı ki böyle bir basın kültürünün nasıl sürebileceği ayrı bir tartışma konusu.
Basın-Sen konuyla ilgili bir açıklama yayınladı ve doğru bir şekilde bu sürecin basın emekçileriyle ilişkilendirilemeyeceğine dikkat çekti.
Çünkü yandaş medya tavrına karşı bu gazetelerde çalışan emekçileri istifaya çağıran saçma tepkiler de vardı.
Ancak bu süreçte dikkat çeken bir diğer nokta ise bu haberin yayınlandığı gazetelerde çalışan kimi ilerici ve demokrat gazetecilerin gelen haklı tepkiler karşısında gösterdikleri tavır oldu.
Biraz mahcup biraz da üstü çıkan bir tavırla ısmarlama haberin bir reklam olduğunu ve bunun diğer reklamlardan farksız bir şekilde ticari bir iş olduğunu savunan bu gazeteciler hiç de mecbur olmadıkları bir işe soyundu ve emeklerinin karşılığı para kazandıkları gazeteleri savunur duruma geldi.
Gazetecinin söyleyebileceği sözün sınırlarının büyük oranda sermaye tarafından çizildiği buna karşın gazetecilerin örgütlülüğün ters oranda düşük olduğu bir ortamda bu durum çok da şaşırtıcı değil.
Politik duruşu ne kadar ilerici olursa olsun bireysel bir politika ortay koyan her bireyin çeşitli durumlarda savrulma yaşaması yeni bir şey değildir.
AKP’nin ısmarlama haber sürecenin açığa çıkardığı noktalardan biri de bireysel politika yapma tarzının Kıbrıs’ın kuzeyinde ne kadar yaygınlaştığıdır.
Bu tarzın bir tarafında gazete sermayesinin tavrını hayatını idame ettirmek için çalışan basın emekçilerine mal edenler ve doğru tavır olarak bireysel istifa çağrısında bulunanlar, diğer tarafta ise yalnızca köşe yazılarıyla politika üretip ortamına göre yalpalayanlar.
Bu konuda karşımıza böyle çıkan bireysel politika yapma tarzı, çeşitli biçimlerde de yaygın bir şekilde sürüyor.
Sosyal medya üzerinden her konuda söz üreten ve politikaya bu şekilde yön verebileceğini zanneden “kanaat önderleri”, politikayı sadece akademik alana sıkıştıranlar vb.
Ancak politikanın, fikirsel düzeyden eyleme geçişi kitlesel pratikle mümkündür ve bu pratik örgütlü mücadelenin ürünü olabilir.
Marx’ın deyişiyle; “ideoloji kitleselleştikçe maddi bir güç haline gelir.”
Bundan değil midir ki; AKP’nin Kıbrıs’ın kuzeyindeki varlığı da örgütlülüğüne paralel artmaktadır.
Dolayısıyla AKP yandaşı haber rezaletinin gösterdiği şey sadece Kıbrıslı Türklerin
AKP’nin dayatmalarına “hayır” dediği değil, “hayır”ını örgütleyemediği sürece daha çok dayatmalarla karşılaşacağımızdır.
Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu Örgütlenme Sekreteri