Kendinize sorun: “Başınıza bir iş gelse polis, “aranacaklar listemde” kaçıncı sırada?” diye. Bu ülkede teneffüs eden bir insan olarak; bir polis arabası, üniformalı bir polis vb. gördüğünüz zaman kendinizi güvende hissediyor musunuz?
Mesela ülkede bir cinayet işlendiğinde “kısa zamanda bulunur” dediğiniz oldu mu hiç? Tabi şüpheliler arasında teşkilat yoksa…
Ya da bir eylemde gerçekten anayasanın fırsat tanıdığı şekilde eyleminizi gerçekleştirebileceğini düşündüğünüz oldu mu polis sayesinde? Hani mesela polis teşkilatı gelecek, diyecek ki “şu bölgede de eylem yapmaya hakkınız var”. Rüya gibi…
Peki polis teşkilatının çok arada sırada gece kulüplerine yaptığı “huzur operasyonlarını” hiç alkışladığınız oldu mu? Ya da ciddiye aldığınız? Yani o gece kulüplerinde gerçekten pezevenklerin hak ettiği cezayı bulduğu ya da kadınların dayaktan kurtulduğu ihtimali bir an bile geçti mi aklınızdan?
Kocanızdan şiddet gördüğünüzde “barıştırılmak” istediğiniz için mi ararsınız polisi yoksa şiddetten kurtulmak için mi?
Evcil hayvanınızı; örneğin köpeğinizi zehirlediğinde vicdansız yan komşunuz; “polisi hemen arayayım da bu işi soruştursun” mu diyorsunuz yoksa “polisi aramayalım, belli mi olur, köpeğimizi öldüren şahsın, tanıdığı polis akrabası varsa olayı kapatırlar” mı diyorsunuz?
Hiç karakola gidip sizinle ilgili veya ilgisiz bir konuda ifade verdiğiniz oldu mu? Voyvoda ya bunlar -ne de olsa bellerinde tabanca, omuzlarında devletten aldıkları o güç göstergesi fırfırlar ve yıldızlar- ararlar, konuyu açıklamazlar, sanki suçluymuşsunuz gibi: “hemen karakola gelecekseniz yoksa ekip yollayıp ben aldırırım sizi” tehdidini savururlar. İlk başlarda bilmezsin, gidersin, hissettiğin duygu asla güven değildir, korkudur; “suçlusun sen!”, öyle hissettirir sana polis teşkilatı.
Hiç bir polis tarafından aşırı güce maruz kaldığınızda ya da darp edildiğinizde sizi darp eden polisin cezasını çekeceğine inanıyor musunuz? Adaletin yerini bulacağına, yaşadığınız o kötü anın karşılığı olacağına inanıyor musunuz? Böyle bir şey için suç duyurusunda bulunduğunuz oldu mu? Sonucunda suçlu bile çıkabilirsiniz…
Kapalı alanda en çok sigara içilen yerlerden birinin polis karakolları olduğunu biliyor musunuz? Neden? Çünkü denetleyeni denetlemek kimsenin aklına gelmiyor…
Peki hiç sosyal medyada yazdığınız bir yazı yüzünden çağrıldınız mı polise? En komiği de budur. “Hakkınızda ihbar var” deyip ararlar sizi. Yine voyvodalık… Haklarını söylersin seni arayan polis memuruna… O da sana “kimden aldın bu akılları sen” diye cevap verir. Gidince bir bakarsın 5 gün önce sosyal medyada paylaştığın bir şeyi silmen için baskı görürsün. Sözde “rica” ederler. Diretirsin: ”Silmeyeceğim, sosyal medya özgür bir alan” dediğin ve ikna olmadığın zaman, içeriye bölge müdürü girer; ne mesleğinin saygınlığını bırakır, ne okumuşluğunu… Ve yasası olmadığı ve işlem yapamayacağı için sosyal medyada paylaştığın şeyle ilgili “iyiliğin için uyardık seni” der. Sonra öğrenirsin ki birisi yazdıklarından rahatsız olmuş, seni şikayet etmiş. Ama bu birisi öyle sıradan birisi değil. Bu birisi öyle böyle birisi de değil. Bu birisi bölge müdürünü tanıyan Bİ-Rİ-Sİ! Yakında hazırlanmakta olan bilişim yasası geçerse eğer sosyal medyadaki paylaşımlarımızla da ilgili işlem yapabilecek polis teşkilatımız!
Teşkilat böyle… Omuzu yıldızlıların da çoğu böyle… Sıradan emekçi polislerimiz de yok mu? Var. Ama ses çıkarmadıkça kaç yazar.
Yukarıda sorduğum soruları sorun kendinize. Bakalım siz polis teşkilatına güveniyor musunuz?
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.