Ülkemizde nitelikli ve kamusal eğitim hakkı geçtiğimiz yıllar içinde yoğun bir şekilde tahrip edilmiş, yerini yarışmacı sınavlar ve özel derslerle baştan başa kontrol edilen kamu okullarına bırakmıştır. Diğer taraftan özel okullar devletten aldıkları karşılıksız kredilerle iyice büyüyerek çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitiminde azımsanmayacak bir egemenlik kurmuşlardır.
Öğretmen Akademisi 1930’lu yıllardan beri ünüviersite düzeyinde kamusal eğitimin yaşayan tek kurumu olarak varlığını devam ettirme çabasındadır. Yıllarca üzerine çöken politik ve ideolojik baskılara ve yıpratmalara karşın bu kurum yaşamaya devam etmiştir.
Öğretmen Akademisi’ne karşı yaklaşık son 10 yıldır özel üniversitelerden ve özellikle Yakın Doğu Üniversitesi’nden gelen saldırıların bir yenisi bu kez Serdar Denktaş ve onun Eğitim Bakanı Özdemir Berova tarafından organize edilmiştir. Bu saldırının bugünkü karşılığı YDÜ’deki Sınıf Öğretmenliği bölümüne hem Eğitim Bakanlığı hem de YÖDAK tarfından verilen ön izin şeklinde olmuştur. Bu ön izinin ne anlma geldiğini kısa bir fikir yürütme ile anlayabiliriz.
Öncelikle Akademi dediğimiz yapı sınavla öğrenci alan ve toplumun her kesimine açık olacak şekilde oluşturulmuş parasız ve kamusal eğitim veren bir yapıdır. Ülkemizdeki üniversitelerin paralı, yurtdışında öğrenimin ise ancak fahiş fiyatlar ödeyerek olabileceği bir sistemde Öğretmen Akademisi işe girme olanakları ile belirli gelir düzeyinin altındaki tüm gençlerin ilgi odağı olmaya devam etmektedir. Bu olanaklar Öğretmen Akademisi için Göç Yasası ve Öğretmenler Sınav Tüzüğü ile saldırı altında olsa da çeşitli mücadelelerle umut olmaya devam etmektedir. YDÜ’nün ön izin ile öğretmen yetiştirmesi Akademi’nin kamusal ve planlı öğretmen yetiştirme alanını işgal ederek onu yokolmaya mahkum bırakacaktır.
Diğer taraftan bu saldırıların ülkemizdeki diğer kamusal kurumlara yapılanlardan nitelik anlamda bir farkı yoktur. Özellikle Kıbrıslı Türklerin öz kuruluşu olduğunu söylediğimiz birçok yapıdan, geçmişte kalan Sanayi Holding, ETİ, Cyprovex, KTHY, Ercan Havaalanı, Hemşirelik Yüksek Okulu ve bugün saldırı altında olmasından rahatsızlık duyduğumuz, Kooperatif, Kıb-Tek, Telefon Dairesi’nden hiçbir farkı yoktur.
Başarılı bir orta eğitim döneminin ardından yeterli gelir durumuna sahip olmamasına rağmen üniversite öğrenimi görmek isteyen gençlerimizin önü Akademi’nin bölümleri ve kamusal alanı genişletilerek açılabilir. Külliye ve İlahiyat Koleji’nin oluşturulduğu bu dönemde gençlerimizin tarikat bağlantılı derneklerin çalışmaları ile burs alarak öğrenime yollanması ve böylece belirli bir ideolojiye esir edilmesi de bu konunun bir başka bağlantısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Sadece bu sebeple bile özellikle güneydeki öğretmen yetiştiren kurumun geliştirilmesi gibi, planlı ve kamusal yapısı bozulmadan çeşitli bölümlerle zenginleştirilen Kıbrıs Üniversitesi’nin yapısına benzetilerek daha büyük bir kurumun oluşturulması çalışması yapılmalıdır. Eğitim Bakanlığı’nın ve YDÜ’nün eğitime yaklaşımını benimsemek mümkün değildir. Bu ön izin derhal iptal edilmelidir. Yaptıkları şey bölüm açma değildir. Binlerce işsiz üniversite mezunu gencimiz YDÜ’den mezun olarak iş beklemektedir ancak YDÜ’nün patronları ilgili bölümlere öğrenci almaya devam etmekte ve planlı bir yaklaşım yerine kar güdüsüyle bir işletme anlayışı içinde şirketleşmeye devam etmektedir. Bunun adı piyasadır, paradır. Oysa eğitime yaklaşım; kamusal, planlı ve nitelikli bir zeminden oluşturulmalıdır. Ülkemizin geleceğini, gelecek nesillerin eğitim ve öğretimini kar içgüdüsünün saldırılarına terk etmemeliyiz. Ne bugünkü hükümetlerin kısa günün karı olarak verdiği kararların ne de özel kuruluşların kısa dönemde yapacakları karların esareti altında ülkemizi felakete sürüklememeliyiz. Bu mücadele tüm Kıbrıslı Türklerin tarihsel bir sorumluluğudur.