Belki haberiniz yoktur, belki haberdar olmuş ve benim de ilk etapta yaptığım gibi gülümsemişsinizdir: PCR testleri ülkemizde dava edilmiş durumda. Evet, bu davanın haberi ilk önüme çıktığında gülümsedim ve dünyanın her yerinde olan akıl karşıtı, komplo teorisinden beslenen gerici akımın bizde de bir grup insanı etkisi altına aldığını düşündüm. Ama dava açan kişinin tanıyıp sevdiğim, günlük yaşamında hiç de gerici denilemeyecek bir insan olması ve davadaki avukatının ise toplumsal muhalefette saygı duyulan bir kişi olması üzerine; durumun sandığımdan daha ciddi olduğunu fark ettim.
Davaya ilişkin bunun hemen ardından gelen ikinci tepkim ise; “bizim mahkemelerimiz, böylesi akıl dışı bir davaya prim vermez” şeklinde oldu. Ama davayı destekleyenlerin listesi yavaş yavaş netleştikçe, bu tür kolaycı yöntemlerden vazgeçmek gerektiği kanaatine vardım. PCR davası etrafında şekillenen akıl karşıtı koalisyon; çoğunlukla yaşı geçmiş, travmatik sıkıntılar yaşamış, irrasyonel kuşku pratiğini içselleştirmiş, komplocu düşünme yöntemlerine yatkın kişilerden oluşuyor. Ama ilerici kabul edilen Afrika yazarlarından, TDP’den belediye meclisine seçilmiş avukatlara; pek ciddiye alınmasa da doktorluk yapanından, TKP yetkili organlarında bulunanlarına kadar geniş bir yelpazeden bahsediyoruz! Yani mahkeme sonucunda kaybetseler bile, toplum içerisinde üremeye, büyümeye, yayılmaya eğilimli bir çekirdek söz konusu. Üstelik gerek pandemi, gerek ekonomik kriz, gerek sosyal devlet mekanizmalarının ortadan kalkışı gerekse de kültürel olarak çürüyen kapitalizm nedeniyle; bu akıl karşıtı tutumun gelişmesine çok uygun bir atmosfer de mevcut!
Söylediklerimi bir miktar detaylandırırsam; PCR Davası sadece PCR’dan ibaret değildir! Davanın içeriğinde dava etme gerekçeleri, yani “PCR’ın %100 doğru sonuç vermediği” konusu zaten tüm bilim insanlarının kabul ettiği bir olgu. Ama bilimin her soruya henüz cevap veremiyor olmasını, bilim dışı bir yola girmek için mazeret yapan düşünsel pratik; komplo teorisyenlerinin tüm dünyada yaygın olarak kullandıkları bir yaklaşım. Kişisel olarak kendisine PCR yapılmasına itiraz eden bir dava açıp ardından tüm PCR testlerinin durdurulması için ara emri talep eden davacıyı destekleyenler; “aslında virüsün varlığı da şüpheli” diye propaganda yapıyorlar. Bu kesimin haberlerini yayan yurtdışındaki ana mecra ise “5 G” komploculuğunu haber sitesinin adına işlemiş bir site. Bakın şimdiden mesele PCR, Covid19 ve 5G’ye kadar uzanmış durumda. Bunların yanına “Bill Gates bizim nüfus artışımızı durdurmak istiyor” veya “Virüs PCR ile yayılıyor” şeklindeki beyanları da eklediğimizde resim daha da netleşiyor. Aslında bu saçma sapan görüşleri işin ciddiyetinin ve kapsamının anlaşılması için aktarırken yine de “yanlış mı yapıyorum” diye düşünüyorum. Çünkü biliyorum ki birçok insanımız deli saçması bu düşünceleri görünce gülecek ve ciddiye almayacak. Ama yapılması gereken gülmek değil, ciddiye almaktır; çünkü irrasyonalizm tehlikesi ciddi ciddi ensemizdedir.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde akıl dışı akımlar giderek yaygınlık kazanmaktadır. Bilimin ve demokrasinin sunduğu imkanları kullanarak, bilim ve demokrasiye saldıran; karanlık, komplocu, şizofren bir saldırıdan söz ediyorum. İçlerinde dünyanın düz olduğunu savunanlar da var İsa’nın hala yaşadığını iddia edenler de. Ve bu savaşta bilimin, aklın elini kolunu bağlayan temel sıkıntı; bu deli saçması düşünceleri ciddiye alıp cevap vermemektir. Ciddiye alınmadıkları, kendilerine cevap verilmediği oranda toplumun en kırılgan kesimleri içinde yayılmak için alan buluyor ve genişliyorlar. Toplumsal bağların çözülüşü, sosyal devletin gerilemesi, savaş ve yoksulluğun yaygınlaşması, yatay şiddet ve güvencesizliğin büyümesi birçok bireyi çaresiz hissettirmekte; bu da akıl dışı korkular, akıl dışı kaçışlar için zemin hazırlamaktadır. Esasen yaşanan kapitalist emperyalizmin çürümesidir, ama kendisi çürürken dünya toplumlarını da enfekte eden bir çürümeden bahsediyoruz. Bu akıl dışılığa gülüp geçen herkes, toplumun yoksul, çaresiz, korkmuş kesimleri arasında kendilerinin saçma dediği düşüncelerin yayılması için nasıl bir zemin olduğunu görmek zorundadır.
Bizim ülkemizde gözlemleyebildiğim kadarıyla eski veya yeni TKP’lilerden ve (para hırsından mı aynı düşünceleri mi paylaştığı için davayı yürüttüğünü bilmediğim) TDP’li birkaç avukattan oluşan yaklaşık on kişilik bir sürükleyici ekip var. Ama kendi çevremden de görebildiğim kadarıyla bu düşünce tohumlarının yayılabileceği birçok kendi halinde insan da var. PCR Davası devam ederken Sağlık Bakanlığı’nın savunma dahi yapmamış olduğunu da buraya not düşmek gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın gerekçesi ne olursa olsun, ister ciddiye almamaktan ister bu komploculara zemin açmak niyetiyle olsun; yaptığı kabul edilemez. Bütün süreç mahkemeye bırakılmamalı, bu toplumun ilerici, aydın, bilimsel düşünce egzersizinde gelişmiş tüm beyinleri bu meselede taraf olmalıdır.
Tabipleri Birliği dava sürerken bir bildiri yayınlayarak “söz konusu kişilere bağnaz düşüncelerden uzak durarak halkta daha fazla endişe ve korku yaratmak yerine, bilim ve insan sağlığına katkı sağlamalarının daha doğru bir yol olduğunu hatırlatmak isteriz” demiştir. Bu çok olumlu bir adımdır. Ancak yeterli değildir. Akıl dışı koalisyonun bileşenlerinden olan doktor sıfatlı kişinin meslekten men edilmesi için disiplin soruşturması açılması dahil her türlü bilimsel ve demokratik yöntem uygulanmalıdır.
Bilim ve demokrasiyi kullanarak; bilim ve demokrasinin altının oyulmasına izin verilemez. Çağdaş, bilimsel, rasyonel, akla dayalı prensiplere sahip olduğunu söyleyen her kişi ve kurum, kayıtsızlıktan sıyrılmak ve harekete geçmek durumundadır. TKP üyelerinin, TDP yetkililerinin bu bilim dışı tutumu, eğer tüzüklerine bağlı kalacaklarsa söz konusu partilerin de harekete geçmesini gerektirir. Afrika gazetesi sayfalarında yayınlanan makaleler, eğer aydınlanma değerlerine bağlı olduğunu iddia ediyorsa, bu gazeteyi de bağlar! Demokratik ve bilimsel tüm araçlarla bu akıl dışılık saldırısının karşısına çıkmaz ve gülmeye devam edersek, işin ciddiyetini anladığımızda çok geç olabilir!
Meseleyi “birkaç delinin sayıklamaları” diye değerlendirmek yapılacak en büyük hatadır. Geleceği kaybetmemek için bugünden PCR Davasını ciddiye almak zorundayız!
Münür Rahvancıoğlu
Bağımsızlık Yolu